Sınıfın gereksiz gürültüsüne karşı göz devirdim.
Elimin içiyle elmacık kemiğime tutundum ve vücudumu duvara döndürdüm.
Artık daha fazla öküz görmek istemiyordum çünkü.
Kalemle kitabın kenarına rastgele şeyler yazarken, sınıftaki gürültü daha da arttı.
Şu an çığlık atmak istiyordum cidden, bu lanet öğretmen neden hala gelmiyordu?
Sinirle elimin altındaki yanağımı sıktım.
Cidden...
Kafamı sıraya koyup uyumaya karar verdim. Fakat cebimde olan telefonum titremeye başladı.
Elimi cebime sokup telefona baktım: Jungkook arıyordu.
Yüzüme bir gülümseme yayıldı.
Telefonu açacaktım fakat, okul sırasında arıyordu. Hoca her an gelebilirdi.
Çok az düşündüm.
Telefonu açtım.
"Efendim Jungkook?"
"Yoo... Oh, okulda mısın?"
Maalesef.
Senin yanında olmayı çok isterdim.
Bunu ona söylemek istemiştim.
"Evet, maalesef."
Kıkırdadı.
"O-oh tamam o zaman. Okuldan geldiğinde konu-"
"Hayır hayır, konuşalım Jungkook."
"Sıkıntı olmaz mı? Dersi kaçırırsan, sınavdan düşük not alabilirsin. Kendimi kötü hissederim."
Tanrım.
Dudağımı ısırdım, ders biyolojiydi.
Pek umurumda değildi çünkü dinlesem bile anlamıyordum.
"Önemli değil Jungkook, cidden."
"Tamam o zaman."
"Bekle, hoca gelmeden sınıftan çıkayım."
Sıradan kalktım ve hızlıca sınıftan çıktım.
Erkekler tuvaletine doğru koştum ve klozeti olan kabine girdim.
Klozetin kapağını kapattım ve üstüne oturdum.
Telefonu kulağıma götürdüm.
"Tamam, geldim."
"Özür dilerim, dersini işgal ettiğim için."
Tanrım, cidden çok kibardı.
Güldüm.
"Önemli değil Jungkook. Sen okula gitmedin mi?"
Boğazını temizledi.
"B-ben hastayım birazcık. O yüzden gitmedim."
"Dikkatli ol Jungkook. Üzülürüm bak."
"Üzülme Yoongi, üzülme. Kıy..."
Kaşlarımı çattım.
Bir şey mi diyecekti?
Sormak istemiştim.
"Şaka yaptım Jungkook."
"Y-Yoongi, ben... çok kırılganım ve inceyim. Herşeye çok çabuk üzülüp ağlıyorum ve..."
Dinlemeye devam ettim.
"Ü-üzülme tamam mı? S-sen iyi bir insansın Yoongi, çok iyi bir insansın. B-beni dinliyorsun, bana çok iyi davranıyorsun, benimle beraber sürekli gülüyorsun. Sen, muhteşem bir insansın Yoongi. Üzgün olmayı hak etmiyorsun. Gülüşünü hiç görmedim ama... k-kahkahaların ç-çok g-güzel."
Ağlarken gülümsüyordum yine de.
"V-ve sen, benim için en değerli insansın Yoongi. Bunun yalnız olmamla alakası yok. Binlerce arkadaşım olsa; yine de gelip sana ağlardım, sana gülerdim, sana sevinirdim."
Gözyaşlarımı sildim.
"B-biliyor musun Jungkook; sen daha mükemmelsin. Daha önce hiç böyle güzel duygular hissetmemiştim. S-sen, benim kahramanım gibisin Jungkook. İmkanım olsa; seninle 24 saat konuşurdum, güzel sesini dinlerdim. Ve emin ol; mutlu olmayı en çok sen hak ediyorsun. En güzel gülüş, sen de Jungkook."
Rahatlamış hissediyordum. Artık ağlamıyordum.
"Ben zaten çok mutluyum Yoongi. Seninle konuşuyorum, seninle gülüyorum, seninle ağlıyorum, seninle seviniyorum... Sen oldukça, ben mutluyum."
Tekrar ağlamaya başladım.
"B-bana söz ver Jungkook; sonsuza kadar beraber olacağız, birbirimizi görmesek bile birbirimizi seveceğiz, değer göstereceğiz... Söz veriyor musun?"
Kıkırdadı, ben de gülümsedim.
"Söz veriyorum Yoongi. En değerli varlığıma söz veriyorum."
