Hamish'in kolundan tutup onu zindanlara götürürken içimi bir suçluluk duygusu kapladı. Başından beri amacım buydu ama güvenini kırmıştım ve kendimi feci derecede suçlu hissediyordum. Kimse sevdiği kişi tarafından ihanete uğramayı hak etmez.
Ben bunlara kafa yorarken zindanlara varmışız. Dalgın halimden hemen kurtulup koridorun sonundaki soldaki geniş bir hücreye yürüdüm. Zindanlar o kadar iç karartıcı değildi aslında. Eski usül lambalarla aydınlatılmıştı ve oldukça geniştiler. Kapıyı açtım ve Hamish'i içeri yönlendirdim.
Kapıyı kapadım. Demir parmaklıkların arkasında kaçış planları yapıyordu.
"Bay Watson..." dedim kısık sesle.
Gözlerini bana çevirdi ve söylediklerimi dikkatle dinlemeye hazır bir şekilde bana baktı.
"Ben... Ben üzgünüm. Düşmanım olsanız bile güveninizi kırmak... Sadece ihanete uğramış hissetmenize sebep olduğum için kendimi suçlu hissediyorum ve.... Evet...şey söyleyeceklerim bu kadar. Üzgünüm." dedim kısık sesle.
Oldukça şaşırmış gözüküyordu. Sonra gülümsedi.
"Rol yapıyordun."
"Evet, Amber sedece oyunun bir par-"
"Hayır orada rol yaptığını zaten biliyorum."
"Peki ne zamanı kasdediyordun?"
"Bunu bana başka bir zaman sor. Şimdi çok uygun bir zaman değil söylemek için."
".... Tamam."
Arkamı döndüm. Tam gidecekken Hamish'e son bir şey söylemek için durdum.
"Bay Watson buradan kaçmaya çalışmayın. Eğer babam sizi yakalarsa ki yakalayacaktır, güzel olmaz. Bu tavsiyeme uyun."
Arkama bakmadan zindanlardan çıkıp odama koştum. Hemen üstüme pembe bir kazak, siyah tayt ve siyah babeylerimi giyip pembe bir saç bandı taktım. O elbiseden sonra bunlar o kadar rahattı ki! Odamdan çıkıp kütüphaneye yöneldim. Bugünkü planım akşama kadar astronomi kitabı okumaktı, en sevdiğim!
"Jennifer!"
Arkamı döndüm, seslenen babamdı.
"Efendim baba." dedim.
"Jennifer, Hamish ile ilgilenmesi için birilerini görevlendirmeyi düşünmüştüm ama sonra aklıma bir şey geldi. Normal bir insanı hipnotize edebilecek bir güce sahip, tıpkı annen gibi. O yüzden onunla sen ilgilenir misin?"
"Tabii."
"Güzel, ona yemek götür ve başından ayrılma."dedi ve gitti.
Ne yani oradan ayrılmayacak mıyım? O halde yanıma birkaç kitap alsam iyi olur. Kütüphaneye gittim ve iki tane kitap aldım. Kitapları aldığım gibi mutfağa indim.
"Merhaba Bayan Abrienne."
Yaşlı kadın elmalı turta yapmakla meşguldü. Başını kaldırdı ve gülümsedi. Beni hiç olmamış torunu gibi görüyordu.
"Merhaba tatlım. Sesin çok yorgun geliyor bir şey mi oldu?"
Tezgaha yaslandım ve zorla gülümsedim.
"Ruhsal olarak yorgunum."
"Hmmm.. Yiyecek bir şeyler ister misin?"
"Hayır, aslında bir mahkuma yiyecek götüreceğim de-"
"Hemen hazırlayım."dedi ve bir tepsi çıkardı içine de bir tabak çorba koydu.
"Şu uzun boylu çocuk mu bahsettiğin mahkum?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASIL OYUN ŞİMDİ BAŞLIYOR
FanficTüm hikayeler meleklerin tarafından anlatılıyor değil mi? Nasıl kahramanlık yapıp günü kurtardıkları hakkında klişeler. Ben Jennifer Rory Moriarty ve sizi şeytanların tarafına çağırıyorum. [Kapak için @Irimi7'ye çok teşekkür ederim. ❤️]