Bölüm 23

248 25 15
                                    

   Başımdaki dayanılmaz acıyla gözlerimi açtım. Nerdeydim ben? Savaş bitmiş miydi? Ailem iyi miydi? Hamish nerdeydi? Aklımdaki bu soruları cevaplamanın tek yolu yattığım yerden kalkmaktı. Doğruldum ve omzumdaki ağrıyı görmezden geldim. Ayağa kalkmamla karanlık odada bir ışık açılması bir oldu.

  Bir koltuk vardı. Shadrack koltuğa oturmuştu ve Holly de kol kısmına dayanmıştı. Shadrack'ın gözünde acımasız bir gülüş vardı.

"Jennifer Rory Moriarty..." dedi gülerek.

"Adımı biliyorum." dedim.

"Seni ve aptal aileni küçük bir böcek ezdim."

  Donakaldım.

"A-ailem."

"Merak etme yaşıyorlar. Yani şimdilik" dedi ve odadaki tüm ışıklar yandı.

  Gördüğüm manzara karşısında affalladım. Annem, babam, Hamish, Sherlock, Doktor Watson, Mycroft ve Müfettiş Lestrade oturdukları sandalyelere bağlanmışlardı. Babama baktım, yaşadığı hayal kırıklığı yüzünden okunuyordu.

"Shadrack seni pis sıçan bu yaptıkların cezasız kalmayacak!" dedi Sherlock.

  O an bir bebek gibi ağlardım kendimi bıraksaydım. Ama durdum. Sakin olmalıydım.

"Ne istiyorsun?" dedim.

  Ne istediğini biliyordum ama sadece yanlış olmasını umuyordum.

  Holly cebinden silahımı çıkardı, benim silahımı!

"Çok basit, küçük bir oyun oynayacağız. Bu odadaki bir kişinin öldürülmesine karar vereceksin. Benim ve Bay Shadrack dışında tabii. Yoksa sen de dahil herkeees ölür." dedi Holly ve tam beni vurduğu yerden, omzumdan, tuttu.

"Kızıma dokunma seni sürtük." dedi annem.

"Eurus Moriarty, şu an pek de beni tehdit edebilecek bir durumda değilsin."

"Holly Lewis eğer kızıma bir zarar verirsen ne bu zincirler ne de koskoca bir ordu seni benden koruyabilir."

"Ah ne kadar tatlı! Korumacı anne ve biricik tatlı kızı, SIKICI! Evet Jennifer, öldürme işine geçelim."

  Yutkundum.

"Buradaki hiçbir insan öldürülmeyi hak etmiyor. Masum insanlar için öldürme emri veremem ki?!"

"İşin eğlenceli kısmı da bu ya zaten. Hızlı düşün Jennifer, zaman geçiyor."

  Düşün Jen DÜŞÜN! ...... Tabii ya! Nasıl bunu düşünemedim! AH TANRIM BU DÜNYA İÇİN FAZLA ZEKİYİM!

  Annemle babama döndüm ve göz kırptım. Bu bir planım var demekti. Babam başını tamam anlamında salladı. Annem ise endişeli görünüyordu.

"Kararımı verdim."

Shadrack ayağa kalktı ve sandalyelerin arkasına geçti Babamın omzundan tuttu ve konuştu.

"Ah muhteşem! Hadi Jennifer, hadi ismi söyle bize."

  Boğazımı temizledim.

"Jennifer."

  Herkesin yüzündeki şaşkınlığı görebiliyordum. Annem ve babam ise onlara bir planım olduğunu söylediğim için daha sakindi. Hamish'in sesini duydum.

"Rory, hayır!"

"Kes sesini çocuk! Hmmm... İtiraf etmeliyim bunu beklemiyordum. Peki o halde. Hayatına ve anılarına veda et Jennifer Rory Moriarty." dedi Shadrack.

"Ciddiyim bu adam tam isim söyleme konusuna takmış." dedim ve Holly'e doğru yürüdüm.

  Silahın ucunu tuttum ve göğsüme bastırdım, tam kalbimin üstüne. Herkes zincirlerden kurtulmaya çalışıyordu. Holly gülümsedi.

"Oyun bitti Jennifer."

  Tetiği çekti... Hiçbir şey olmadı. Tekrar, tekrar ve tekrar tetiği çekti ve yine bir şey olmadı. Holly korkmuş ve şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. Gülümsedim.

"Yanılıyorsun Holly. Asıl oyun şimdi başlıyor."

  Silahı çevirdim ve Holly'yi vurdum. Üst üste beş kere.

"Anlaşılan göz taraması işe yarıyormuş."

  Annem ve babam gülmeye başladı.

  Kadın sonunda gerçekten ölü bir şekilde yere yığılınca silahımı Shadrack'a çevirdim. Tam tetiği çekecekken eğildi. Rastgele bir atış yapamazdım, kurşunun duvarlardan sekme olasılığı çok yüksekti. Kapıya doğru koşmaya başladı ama ondan daha hızlıydım. Kapının önüne geçtim ve silahımı Shadrack'a doğrulttum gibi tetiği çektim. Lanet olsun mermim bitmiş!

"Şimdi ne yapacaksın bakalım?"

  Bir silaha bir Shadrack'a baktım ve gayet cool bir şekilde silahı suratına geçirdim.

  Kalabalık güldü ve Shadrack kanayan burnuyla yere yığıldı.

  Gülerek babama baktım. Birkaç dakika önceki halinden eser kalmamış, Yale'den mezun olduğum gündekinden bile daha gururlu gözüküyordu.

  Hemen sandalyelere koştum ve zincirleri çözdüm. Annem serbest kaldığı gibi bana sarıldı ve kulağıma fısıldadı.

"Seninle gurur duyuyorum."

  Gülümsedim. Sonra bir şey fark ettim. Shadrack yattığı yerde değildi.

"Shadrack nerede?"

"Lanet olsun!" diye bağırdı babam.

  Shadrack kaçmıştı. Tam o anda yüksek bir ses duyuldu, bir helikopter sesi.

"Helikopterle kaçıyor!" diye bağırdım.

  Aynı anda hepimiz odadan çıkıp merdivenlere koştuk. İkişer üçer çıktığımız merdivenler bizi binanın tepesindeki helikopter pistine çıkardı.  Helikopter birkaç metre yukarıdaydı ve yükseliyordu. Yetişmemiz imkansızdı. Babam tam helikoptere atlamak üzere birkaç adım gerileyip koşmaya başlamıştı ki annem onu ceketinin arkasından tutup çekti ve bir silah çıkarıp helikoptere ateş etmeye başladı, sanırım coolluğumu annemden almışım. Helikoptere ateş etmeye devam etti ama boşunaydı, çoğunlukla ıskalıyordu çünkü çok hızlı uzaklaşıyordu.

  Ateş etmesine karşın Shadrack kaçmıştı. Ama yine de savaş bitmişti ve kaybeden kişi Shadrack'tı. Helikopterin arkasından bakarken havanın ne kadar soğuk olduğunu fark ettim. Birbirimize baktık. Ne olacaktı şimdi? Kafamı yıldızlı gökyüzüne çevirdim ve gülümsedim. Savaş bitmişti.

----------------------------------------------------

  Hello guys ;p Bir günde üç bölüm, fena değil bence. Yeni bölümü yarın gibi gelir. Umarım beğenmişsinizdir. Seviliyorsunuz. xxx

                                                                                                                                          -E.Ş.

BÖLÜM MÜZİĞİ: Wake Me Up When It's All Over - Glee

SORU: Bunu daha önce sormuştum ama yine soracağım belki hikaye ilerledikçe fikirleriniz de değişmiştir diye. Jennifer'ı seviyor musunuz?

ASIL OYUN ŞİMDİ BAŞLIYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin