2.Bölüm/ Sapık

11.9K 641 131
                                    

Sabah kalktığımda telefonda her hangi bir bildirim olmaması beni fazlasıyla mutlu etmiş olsa da yanlızlığımı da yüzüme vurmuştu. 23 yıllık hayatım boyunca her zaman yanlızdım aslında. Eskiden, yani zenginken babam bana bir saniye bile ayırmazdı. Dedemden kalan şirketin başında o kadar çok zaman geçirirdi ki bazen onun yüzünü unuttuğum bile olurdu. Geç gelirdi. Kapı çaldığında koşup bacaklarına sarılırdım ancak onun yaptığı tek şey beni kenara itekleyip elinde ki oyuncağı önüme atmak olurdu.

Annem ise her zaman katılacak bir davet bulurdu. Zaten babamla olan evliliği para üzerine kuruluydu ve mutluluk denen şey, benim kendimce çizdiğim aile resimlerin de, köşeye sinmiş bir renkten ibaretti.

Neyse ki bakıcım olan Hatice teyze çok tatlı bir kadındı. İki oğlu ve eşiyle bizim evimizde yaşar, evin tüm ihtiyaçlarını karşılamak için çalışırdı. Kocası da bahçeyle ilgilenirdi. Oğullarının büyük olanı benden üç yaş büyüktü. Diğeri de henüz bebek olduğu için zamanının çoğunluğunu uyumaya ayırırdı ki tombul yanaklarını şimdi bile hatırlıyordum.

Büyük olan çocuktan nefret ederdim. Sürekli gülümser ve benimle oynamak isterdi. Ben de ona kötü davranırdım. Mutlu bir ailesi vardı ve ben, sanırım onları kıskanıyordum.

Ancak bu sözde mutlu günlerimiz, babamın şirketi batırmasıyla son bulmuş, Fatih'in bir mahallesin de 3+1 daireye taşınmıştık. Benim için hava hoştu. Her zaman ki gibi odamda yaşıyordum. Tek fark çok sevgili bakıcım ve eşinin işten kovulmuş olmasıydı ki onun da üzerinden on iki sene geçmişti.

Banyoda günlük işlerimi halledip siyah bir tayt ve beyaz bir tişört giyinip mutfağa geçtim. Annem ve babam muhtemelen sabah erkenden kalkıp işe gitmişti. Zaten sabah kalktığımda onlara sahte gülümsemeler bağışlamaktan yorulmuştum ki onlar bana bunu bile çok görürdü. Bu yüzden evde olmamaları benim için mutluluk vericiydi.

Hazırladığım gevreği hızla mideye indirmem bir kaç dakikamı almıştı. Hızlı yerdim ve metabolizmam sağ olsun neredeyse hiç kilo almazdım. Tabi ki balık etli bir kızdım ama bu beni kilolu yapmazdı. Kurduğum sofrayı (!) kaldırıp ayakkabılarımı ayağıma geçirdiğim gibi kendimi dışarıya attım. Karşı komşumuzun oğlu Behlül - Aşkı Memnu kurbanıydı- bana kıçını dönmüş, hafif eğilerek ayakkabısının bağcığını bağlıyordu. Aslında sevimli bir oğlandı. Tombul yanakları ve etli butlu bir vücudu vardı ama bana çirkin teyze diye seslendiği için ondan nefret ederdim.

Bana teyze diyordu, yahu!

Sinsi bir sırıtış yüzümü etkisi altına alırken ağır ağır yaklaştım arkasından. Hafifçe ayakkabımın ucuna tükürdüm ve bir savaş nidası attım.

"Ya Allah!"

Ayağım çocuğun kıçıyla buluştu, çocuk öne doğru uçtu ve evlerinin açık olan kapısından içeriye düştü. Kahkaha atıp merdivenlerden inmeye başladım. Elbette oğlan ve annesinin arkamdan söylendiklerini işitiyordum. Ancak yapacak bir şey yoktu.

Apartman kapısının önünde ısınma hareketleri yapıp dışarıya çıktım. Bunlar her gün yaptığım rutin şeylerdi. Muhasebe okumuş birisi olarak iş bulamıyor olmam fazlasıyla normaldi sanırım. Yirmi üç yaşında işsizler kervanına katılmıştım ve hayır çok da umrumda değildi.

Tam marketin önünden geçecekken karşı komşumuz Semiha teyzeyi fark ettim. Elindeki onca torbayı tek başına taşımaya çalışıyordu yaşına başına bakmadan.

"Kız Semiha teyze, " diye bağırdım olanca gücümle. Kadının bakışları olduğum tarafa döndüğünde el sallayıp sırıttım.

" Bekle geliyorum şimdi! "

Çattık Belaya | Texting |TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin