Ne ara aşağıya indim, ne ara pijamalarımla olduğumu farkedip eve çıktım ve ne ara üzerime adam akıllı bir şeyler giyip tekrar aşağıya indim bilmiyordum. Tek bildiğim tüm bunları yaparken komşu çocuğunun kıçına tekme atmayı unutmadığımdı.
Nihayet aşağı indiğimde Cesur ve Derya kalabalığın dışında kalmış, bir yere bakmaya çalışıyordu. Derya'nın evde baygınlık geçirirken ne ara buraya indiğini sorgulayacak zamanım olsada bu zamanı ona harcamayıp kalabalığa doğru Allah Allah nidalarıyla atıldım ancak tek yapabildiğim koyun Ahmet amcaya çarpmak olmuştu. Elbette adamın bir bavulu andıran kıçından hunharca geri sekip kaldırıma amele sümüğü gibi yapışana kadar kendimi kahraman bir fedai gibi görüyordum. Hatta bir ara - çok kısa bir an- göğsümden bir mektup çıkarıp arkadaşıma vermeyi ve o mektubu köydeki anacığıma vermesini istemeyi bile düşündüm ama ne göğsümde bir mektup, ne köyde bir anacığım ne de bende bir fedai kahramanlığı vardı. Ha! İtiraf etmeliydim ki okuldan kaçmak için az savaşmamıştım.
Elimi kaldırıp beyaz ışığa doğru uzattım.
"Beni de götür beyaz sakallı dede. "
Hatta kibarca öksürüp kanal 7 oyunculuğumu bile konuşturdum ama ortada ne ak sakallı dede, ne de benimle ilgilenen kimse yoktu.
" Ayşegül, iyi misin? "
Canım Cesur'um bana doğru koştuğunda söylediklerim için pişman oluyordum. Çocukcağazın günahını almıştım işte.
" İyiyim, kankam. " Yavaşça doğrulurken adama tutunmayı da ihmal etmedim.
" Uykum geldiydi biliyon mu? Az kestirem dedim. "" Hee! Kesin öyledir. Koyun Ahmet'in götünden sekip amele sümüğü gibi yere yapıştım demiyo da. Uykusu gelmişmiş. "
Derya'ya bakmadan ayaklandım. Neyseki ciddi bir şeyim yoktu.
" Öyle deme Derya. Ya bir yerine bir şey olsaydı? "
" Olmaz ona, " diye konuştu tekrar yılan Derya sabrımı zorlayarak. Ona bakmadan elimi silkeledim. " Bu mallıklar hep Ayşegül'e göredir. "
" Anana göredir! Töbe töbe! Açtırtıcan illa ağzımı! "
Sonra yüzümde yumuşak bir gülümsemeyle yanımdaki centilmen beyefendiye dönüp teşekkür ettikten sonra kalabalığa odaklandım. Olmayan matematiğimle nereden geçebileceğimi hesap ettim ve tekrar atladım. Bu sefer araya girebilmiştim ama ilerlemek şöyle dursun nefes bile alamıyordum. Dakikalarca olduğum yerde çırpındım, tepindim, bağırmaya çalıştım. Ancak hiçbir çabam beni bu dipsiz kuyudan çıkarmaya yetmedi.
"Ay yeter ölücem. Benim astımım var."
Yalandı. Ama buradan kurtulabilmek adına yapacağım her şeyin mübah olduğunu biliyordum. Nihayet -yarım saat sonra- kalabalığı yardım ve en öne geçtim.
Hayatı sorguladığım çok olmuştu. Hatta ergenken bunu her saniye yapardım. Hiç unutmam Allah affetsin SERENAY'IN MİNNOŞ SÜMÜĞÜ adında bir hayran sayfam bile vardı ki bu sayfayla insanlara da hayatı sorgulatmıştım. Bakın, çaresiz kaldığım da çok olmuştu. Ancak ben hayatım boyunca bu denli büyük bir yıkım yaşamamıştım.
Karşımdaki adam bana uzun uzun baktı. Gülümsedi, gerindi ve fısıldadı.
"Çeyizlik dantel verem mi hanım ablama? "
İç çektim. Gözlerim doldu. Adama kaç saniye cins cins baktım bilmiyorum ama en son ağzımdan çıkan şey ;
" Seni anneme söylüycem. Eeee" olmuş, ağlaya ağlaya geldiğim yere geri dönmüştüm.
"Kız noldu? Sümüğün akıyo kalk. "
" Salak! Hani Bela gelmişti? Nerede? "
Derya yanıma çöktü.
"Kanka o aşağı sokakta yaa."
Bakınız tam burada hayatı bir kez daha sorguladım. Hatta arkadaşımın üzerine atlayıp saçlarını çekerken bile hayatı sorgulamaya devam ediyordum. Taaki boğuk ve kadifemsi bir ses duyana kadar.
"Beni mi arıyordun, güzelim? "
![](https://img.wattpad.com/cover/120803301-288-k812712.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çattık Belaya | Texting |Tamamlandı
KurzgeschichtenÇatlak ve bir mafyanın trajikomik hikayesi. "Sen kimsiniz? "