" Kendini beş yaşında zanneden dedemi araştırmış olmana mı güleyim, yoksa asistanlığını yapacağın adamın karşısındaki şu saygısızlığına mı sinirleneyim? Dur, bekle. İlk iş gününde kovulmana üzüleceğim, Ayşegül. "
Durdum. Eğer ağzımı açabilsem karşı çıkardım ama ağzımı açmak şöyle dursun gözlerimi bile kırpamamıştım. Araştırıp fotoğraflarıyla efkarlandığım, üstelik patronum olduğunu zannettiğim adam aslında asıl patronumun dedesiydi. Ki böyle bir rezillik ayda yılda bir olurdu ama gelin görün ki konu ben olunca milyonda bir olan şeyler bile gerçekliğin beden bulmuş haline dönüşebiliyordu.
"Kovmayın beni. " diye mırıldandığımda çaresiz hissediyor olmam mantıklı mıydı?
" Neden kovmayayım ki? "
Adam haklıydı ama bir an önce bir bahane bulamazsam işimden olacaktım. Hem de ilk gün ve ilk saatten.
" Çünkü... "düşündüm." Çünkü sizi o kadından ben kurtardım. "
Ömer bey bana bir kaç saniye düz düz baktı ama sonrasında bir anda sırıtmaya başlamıştı.
" Mantıklı. Seni işe geri alıyorum. " Bu, kapıdan çıkıp gitmeden önce söylediği son sözlerdi. Neyseki kovulmamıştım. Dört ayak üstüne düşmek buydu herhalde. Ki kendimi kedi olarak göremediğimi de söyleyemezdim. Kedilerden korkuyor olmam dahi kendimi böyle nitelememe engel olamıyordu, çünkü öyleydi.
Akşama kadar odama yerleşmiş, çok sevgili patronum çatlak Ömer'in her bir ihtiyacına koşuşup durmuştum. Onunla haberleşmemiz için buraya geldiğim ilk an bana bir telefon vermişler ve bu telefonun şahsi olarak kullanılamayacağını, sadece patronumla haberleşmekte özgür olduğumu vurgulamışlardı ama bu çatlak patronumun beni arayıp tuvalet kağıdı isteyeceği düşüncesini aklıma hiç getirmemişti.
Tamam, tuvalet kağıdı milli bile sayılacak kadar mühim bir olaydı ama kim asistanı arayıp 'Ayşeçiçek tuvalet kağıdı bitmiş tuvalette. Haber veriver görevlilere de getirsinler.' derdi? Bir kere benim adım Ayşeçiçek değildi! Ve yine bir kere benim görevim tuvalet kağıdı taşımak da değildi. Neden Rabbim? Neden kurban olduğum?
Nitekim tuvalet kağıdı işini halletmiştim. Nasıl olduğu konusuna girmeyeceğim bile. İki metreye yakın boyuyla kaslı, yakışıklı ve yağız bir delikanlı düşünün. Bir kavgaya girse vallahi tüm dünyayı serçe parmağıyla nakavt eder. Hayal ettiniz mi? Heh! İşte o adam, o cengaver benden tuvalet kağıdı istedi yahu! Eee deli deliyi demiş dedelerimiz. Ben deli, patronum benden deli. Sevgilim? Zır deli!
Öyle böyle ilk günü bitirip kendimi eve attığımda yere yatıp parkeleri öpmüş, kapıları kucaklamış, en sonunda ise hunharca yatağıma zıplamıştım. Canım benim. Bensiz nasıl da üzülmüş ve yanlız kalmıştı kim bilir. Bu düşünce içimi burktu. Çarşafı okşadım, yorgana sarıldım, yastığı kollarıma aldım.
"Özlediniz mi ananızı yavrularım? "
" Onları bilmem de ben özledim. "
Duyduğum sesle yerimde sıçrarken hızla arkamı dönüp camın önündeki kanepede oturan Bela'yı gördüm. Kalbim adrenalin yüklemesiyle çırpınmaya başlayıverdi, geriye doğru süründüm sonuç olarak kıç üstü geriye düşüp parkelerle buluştum.
Olmayan kalçalarım için üzülmeyecek olmam mutluluk verici olmalıydı benim için ama aynı şeyi beyincağızım için söyleyemeyecektim ne yazık ki. Zira o minik yağ parçası artık 'minik yağ parçaları'ydı.
"Töbe Rabbim! Sen nasıl girdin buraya! "
Bela oturduğu yerden kalkıp bana doğru ilerledi. Yüzünde herzaman görmeye alıştığım o alaycı ifade vardı ama bu sefer daha başka şeyler de bu ifadenin içine sığınıvermişti. Saniyesinde onları yok etmeseydi belki bir kaçını çözebilirdim ama ruh hali öyle bir hızla değişti ki geriye sadece ruhumu titreten bir soğukluk bırakmıştı.
"Derya'nın yedek anahtarını aldım. Yerde yatmaya devam mı edeceksin yoksa kaldırayım mı? "
Elimle ağrıyan başımı ovarken kalçamı biraz geriye iterek mesafeyi tekrar açtım. Yaptığı teklif cazip olabilirdi ama kırılan gururum çok daha ağır basar vaziyetteydi.
" İstemem. Burası iyi. Serin serin. "
Kombiyi kim kapatmıştı? Ve ben evin soğuk olduğunu neden yeni fark ediyordum? Hoş, bunlar şu durumda ne kadar önemli sorulardı ki?
" Seni düşündüğümden değil, Ayşegül. İleride baba olmak gibi planlarım olduğundan kalkman gerekiyor. Yer buz gibi. "
Başımı ovan ellerim olduğu yerde kalakalırken düz tutmaya özen gösterdiğim bakışlarım hızla kemikli suratını buldu. Yüzünde beliren tebessümün kalbimi ne denli yaktığını bilse böyle gülümsemeye devam eder miydi bilemiyordum ama devam etmemesi benim için en faydalısıydı. Bir adam ancak bu kadar güzel tebessüm edebilirdi ve o adam benden çocuk sahibi olmak istediğini dolaylı yollardan da olsa söylüyordu. Bir yuva kuralım istiyordu! Ancak yine aynı adamın dünkü zorba hali gözümde belirince bakışlarımı yatağıma çevirip aramızdaki göz temasını sonlandırdım. Onu affettiğimi düşünsün istemiyordum. Beni kolay lokma görsün de istemiyordum ama yine de oturduğum yerden de kalkmıştım.
"Dün sana kaba davrandım, biliyorum. Ama bilmediğin şeyler var Ayşegül ve benim seni korumam gerek. Üzgünüm. Sana öyle davranmamalıydım."
" Evet kalbimi kırdın. Ben sen istedin diye bir şey yapmak zorunda değilim Ali. Bunu aklına sok. "
Güldü. Melodik ses kulaklarımın bayram etmesini sağlarken kendimi ona doğru ilerlerken buldum.
" Ama biraz önce kalk dedim ve kalktın, güzelim. "
" Senin için değildi! " dedim kolları arasına girerken. "Anne olmak istediğim içindi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çattık Belaya | Texting |Tamamlandı
Short StoryÇatlak ve bir mafyanın trajikomik hikayesi. "Sen kimsiniz? "