Belanın sırtında süren kısa yolculuğumuz mahalle muhallebicisinin önüne geldiğimizde ne yazık ki bitti. Herne kadar adamın kıçına yapışıp inmeyeceğimi söylemek için yanıp tutuşan tarafım ağır basmışsada ona uymayıp kendimi kibarca yere bıraktım.
"Teşekkür ederim Bela beyciğim. " Derken yavaşça tişörtümü düzeltiyordum. Saçlarımı da havalı bir şekilde geriye ittiğimde karşımdaki adamın suratına bakabilme fırsatı bulmuştum. Elim tekrar kalbime doğru depar atar vaziyette havalandığında yutkunmak zorunda kalmış derin - fazlaca derin - bir iç çekişi heyecanla titreyen dudaklarımın arasından serbest bırakmıştım.
"Bismillah Allah. Elemtere fiş kem gözlere şiş. Tüüüh subhanallah! Allah nazarlardan korusun, gözü olanın gözü çıksın. Nefesi değenin nefesi kesilsin, elini tutan eller kırılsın, dipnot ben hariç, amin yarabbbbim! "
Nihayet duam bittiğinde adam bana doğru eğildi.
" Ayşegül, iyi misin? "
Mentollü nefesi yüzüme doğru ılık bir rüzgar misali estiğinde düğün yerimizi hayal ediyordum. Kır düğünü her daim tercihim olmuştu. Uzun, hafif kabarık bir gelinlik, ona da siyah, papyonlu bir damatlık... Belki de papyon yerine kravat takmak isterdi. Olabilirdi. O ne derse oydu.
"Ayşegül! "
Ben iki çocuk konusunda kararlıydım. Daha fazlasına bakabileceğimi düşünmüyordum ama sevgili belacığım rakamı değiştirirse tekrar düşünebilirdim, olabilirdi.
" Ben gidiyorum Ayşegül! "
Adam bıkkınlıkla konuşup arkasını dönecekken hayallerime kısa bir ara verip koluna yapıştım.
" Dur yiğidim. Nereye? "
Gözlerini devirdi.
" Ayşegül neden anormal davranıyorsun? "
Çünkü 23 yıllık hayatım boyunca karşıma çıkan en yakışıklı erkeksin ve biraz sonra beraber muhallebi yiyeceğiz. Normal mi davranmalıyım?
" Ahhahha! Şakacı seni. Eee napıyoruz? "
" Şu kafeye girelim mi? "
Arkamı dönüp küçük dükkana baktım. Başımı ağır ağır onaylar vaziyette sallarken o çoktan kapıya doğru hareketlenmişti. Bana bir mafyayla bir muhallebicide muhallebi yiyeceksin deseler hayatta inanmazdım ama oluyordu işte.İç çekip onu takip ettim. En arkalarda iki kişilik bir masa bulup oturduğunda bende oturdum. İki çay söyleyip arkamıza yaslandığımızda aklıma dolan sorular dilime yığılmaya başlamıştı.
"Bela? " diye mırıldanıp çocuğun bana dönmesini sağladım.
" Efendim, güzelim? "
" Adın ne? "
" Sence? "
Biraz düşündüm.
" Bela? "
" Efendim? "
" Hayır, Bela diyorum! "
" Efendim, Ayşegül? "
" Yahu! Adın diyorum. Bela. "
" Bende tahmin et dedim, Ayşegül. "
Özürlü müydü acaba? Hayır pekte yakışıklıydı. Çocuğa dolu gözlerle bakıp iç çektim. Yazık.
" Genetik mi? Yoksa sonradan mı oldu? "
" Ne diyorsun Ayşegül? Senin yüzünden beynim uyuştu. Adım Ali. "
" Hee. Ben de bir anda şey zannettim."
"Ne zannettin? "
" Hiç, " diye söyledim. Ne diyecektim? Gerizekalı zannettim mi diyecektim? Hem de bir mafya babasına? Komik!
Çayından bir yudum alıp bakışlarını yüzüme odakladı. Üzerinde siyah deri ceketi, beyaz tişörtü, siyah pantolonu ve yine siyah botları vardı. Büyük dövmesini boynunda görebiliyordum. Üstelik o dövmeden elinde ve kolunda da vardı. Kumral saçları yanlardan kesilmiş, geriye kalanlara yukarıya doğru şekil verilmişti. Çok yakışıklıydı.
"Uzun süredir seni takip ettiriyorum." dedi. Kaşlarım hayretle havalanırken nefesimi tutmuştum.
"Yaptığın her şeyi biliyorum. " Geriye doğru yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi. " Cesur, benim adamım. "
Oha! Adama bak! Acaba her şeyimi biliyor? Peki ben ne biliyorum? Babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi?
" Perdeni çekmeyi öğrenmelisin. Bana hava hoş. Cesur'un tuttuğu evden seni izlemek hoşuma gidiyor ama, " kaşları çatıldı. Çenesi de kasılmıştı.
"O yaşlı bunak seni izlemeye devam ederse katil olacağım. Ve sonra ne olacak biliyor musun?"Başımı sağa sola sallayabildim. Beynim duyduklarımın etkisiyle uyuşmuştu.
" Aşkımız ben demir parmaklıklar ardındayken sürmek zorunda kalacak. "
" Sen, nasıl? "
"Arkadaşınla bara geldiğinizde gördüm seni. Kusura bakma ama aptal aptal hareketler yaparak ortada dolaşıyordun. Dedim ki,"
Sözünü kestim.
"Dedin ki; "kim bu mükemmel kız? " Değil mi? "
Kitaplarda öyle oluyordu. Adam sırıttı.
" Hayır. Dedim ki kim bu Allah'ın çarptığı kul? "
Gözlerimi devirdim.
" Komik çocuk. Sensin Allah'ın şey yaptığı kul. "
" Herneyse. Sonra yanına geldim. İyi olup olmadığını sordum. Bayılmak üzereydin. Bana numaranı verip seni aramamı söyledin. Sonra da arkadaşın yanına geldi ve gittiniz."
"Bu kadar mı? "
" Evet. Ama numaranı sakladım. Sonra tekrar barın oraya geldiniz ve sen almaman gereken bir kağıt aldın."
" Ve bende artık seni aramam gerektiğini düşündüm. Senden etkilendiğimi itiraf etmeliyim. Ama bu senin için çok iyi bir şey değil. Başına Bela alacaksın. "
Havalı bir şekilde sırıtırken bende sırıttım.
" Asıl sen başına bela alacaksın. Hemde kara bela. "
Sonra yine havalı bir şekilde ayaklanıp adama yukarıdan baktım.
"Bol Belalı günler, efenim."
![](https://img.wattpad.com/cover/120803301-288-k812712.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çattık Belaya | Texting |Tamamlandı
Cerita PendekÇatlak ve bir mafyanın trajikomik hikayesi. "Sen kimsiniz? "