Küçük bir hücre gibi bir yerde uyanmıştım. Duvarlar yıkık döküktü. Kabul etmeliydim biraz korkuyordum. O sırada kapı aralandı ve içeri ufak tefek bir adam girdi. Kim olduğunu anlayamıyordum fakat hemen arkasından içeri giren iri yarı adamın başkan olduğunu hemen anlamıştım. Ufak tefek olan ışığa doğru gelirken yüzü şekilleniyordu. Gözlük takmıştı ve takım elbisesinin üstüne doktor önlüğü giymişti. Saçma görünüyordu. Bir adım öne çıktı ve;
-Merhaba, ben profesör doktor Smith. Açıkçası ayağımıza gelmen çok iyi oldu. Şu profesör bozuntusu Charles'a ihtiyacımız vardı.
Charles dediği an ayağa fırladım ve parmaklıkların arasından yakalarını tutarak bağırmaya başladım;
+Charles'la ne derdin var ha?! Söyle çabuk!
Başkan Profesör Smith'i geri çekerken elimden kurtulan Profesör güldü ve;
-Fazla hırçınsın,biraz sakin ol bakalım. Sana açıklamama izin ver. Olay şöyle ki, çok gizli mutant kliniğine sahibim. Yıllardır mutantlar ve güçleri üzerinde çalışıyorum. Fakat fazla mutant bulamadığım için tabiki çalışmamı ilerletemedim. Ve hükümet ile ortak çalışmaya karar verdik. Hükümet mutantlardan rahatsızdı ve yok olmasını istiyordu ve bende mutantların güçlerini. Bizde tüm ülkeye haberi yayınladık. Mutantlar güçlerini vermezlerse eğer ölüme mahkum edileceklerdi. Tabiki ölmek istemeyen mutantlar güçlerini hükümete verecek ve o güçler de benim elime geçecekti. Hükümet ise mutant ırkından kurtulmuş olacaktı. Fakat bunu bütün mutantlara kabul ettirmek zor olucak gibi. Bizde Charles'in beynine ihtiyacımız olduğunu anladık. Charles bütün mutantlarla kontağa geçerek bizim kontrolümüzde güçlerini hükümete vermelerini söyleyecek. Herkes istediğine ulaşmış olur. Senin elimiz de olduğunu duyar duymaz eminim Charles buraya gelecektir. İşin bundan sonrası bize ait, dedi ve pis pis sırıttı. Bu dedikleri karşısında çok sinirlenmiştim. Bağırarak;
+Hayır Charles'ı buna bulaştırma. Sakın yapma bunu,hey! Beni duyuyor musun?
Çoktan çıkmışlardı bile. Charles'ın bir kez daha benim yüzümden başının belaya girmesine izin veremezdim.Aradan saatler geçmişti fakat elimden hiçbir şey gelmiyordu. Sonunda odaya biri girdi ve apar topar beni çıkardı. İte kaka sonunda büyük bir salona girdim. Korktuğum başıma gelmişti. Charles odadaydı. Sandalyeye bağlanmıştı ve ağzına bez bağlanmıştı. Onu o halde görünce gözlerim dolmuştu. Charles kafasını sağa çevirince bende çevirdim ve şok oldum. Sağ köşede kocaman bir kafes vardı, kafesin içinde Jean ve Beast vardı. Bu gördüklerim karşısında ağlamaya başladım. Beni salona getiren adama dönüp, ağlayarak vurmaya başladım;
-Size onları bu işe karıştırmayın demiştim. Sizin derdiniz ne?!
Adam omzuma sertçe vurarak beni yere düşürmüştü. Hala yerdeyken Charles'a baktığım da bağlı olduğu sandalyeden kalkmaya çalışıyor ve ağlıyordu. Charles'i buna alet edemezlerdi. Onu o halde görünce çok sinirlenmiştim. Kan akışımın hızlandığını ve içimdeki hiddetin yükseldiğini hissedebiliyordum. Ayağa kalktım. Gözlerim tamamen siyaha dönmüştü. Ellerimden şimşekler çıkıyordu. Salonda ki tüm masaları uçurarak savurdum. Işıklar gidip geliyordu. O sırada Charles odadaki adamların beynine girerek kontrolü altına aldı ve kendisini çözmesini sağladı. Jean ve Beast'in kafesinin kapısını parçalayarak onların da çıkmasını sağladım. Herkesin dışarı çıkmasını söylerken Charles ile el ele tutuşarak koşarken omzumda bi acı hissettim. Baktığım da ok gibi küçük bir iğne vardı ve içinde her ne varsa vücudumu kaskatı kesmişti. Işıklar kendine geldiğinde Profesör Smith karşımdaydı. Elinde boru gibi bir şey vardı. Güldü ve;
-Planımızı batırmaya mı çalışıyordun? Hayır tatlım,buna izin vermem. Kolundakinin ne olduğunu biliyor musun? Bence güçlerin ile vedalaş çünkü onları kaybediyorsun.Güçlerimi benden alıyordu. Ve benim yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Yere yığılmıştım. Gözlerim kararıyordu. Son hatırladığım Charles'in ağlayarak bana bakmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
X-MEN MUTANT
FantasyDeğişik güçlere sahip mutantlar ile düşmanları arasında geçen müthiş savaşlar, savaştan doğan muhteşem bir aşk ve aksiyonun bir arada olduğu bir hikaye.