Aklımda "kim bu Charles?" sorusu yankılanırken garip gözler ile ona bakıyordum. Bi an elini suratına kapattı ve "Tabi ya,kim olduğumu ve adını nerden bildiğimi sorucak olmalısın" dedi. Yüzümü buruşturarak evet dedim. Derin bir nefes aldı. "Bunu sana anlatamam,sadece tek bilmen gereken seni tanıdığım. Hiç bir şey hatırlamamak senin güvenliğin için." dedi ve elini yanağıma koyup hafifçe okşadıktan sonra arkasını dönüp hızlıca yürümeye başladı. Bunu söyleyip öylece gidemezdi. Neden güvenliğim için hiç bir şey bilmemem gerekiyordu? Beni nerden tanıyordu? Tüm bu soruları cevapsız bırakamazdım. Arkasından koşar adımlarla yürüyerek bağırdım "Bana bir açıklama yapmak zorundasın lütfen durur musun". Asla durmuyordu. İnatçı biri olduğu belliydi. "Sana artık dur dedim"
Hala durmuyordu. Olduğum yerde durdum ve son kez dönmesi umudu ile "Charles sana ihtiyacım var,hiç bir şey hatırlamıyorum" dedim. Olduğu yerde durdu. Yavaşça arkasını döndü. Gözleri dolmuştu. "Adımla seslenmeyeli uzun zaman olmuştu biliyor musun,hep bu anı bekledim" dedi ve koşarak bana doğru gelmeye başladı. Aramızda 1 adım dahi boşluk kalmadığında aniden dudaklarıma yapıştı. Daha önce yabancı olmadığım bir histi bu. Ne yapsa tanıdık geliyordu. Sonunda sıcacık dudaklarını benim dudaklarımdan çektikten sonra gözlerime baktı. "Özür dilerim,her şey için,yapıcağım her şey için özür dilerim ama sana istediklerini veremem" dedi ve arkasını dönüp tekrar yürümeye başladı. Kısa bir süre sonra yanında bir araba durdu ve arabaya binip gözden kayboldu.
Nereye gideceğimi ve ne yapacağımı bilmiyordum. Son çare olarak uyandığım boş ve soğuk odaya gittim. Yatağa oturup dizlerimi karnıma çektim. Aklım Charlestaydı. Gittiği her neresi ise orayı bulmak zorundaydım.Ertesi gün aynı bara gitmek için yola koyuldum. Eğer Charles ordaysa onu takip etmeliydim. Barın kapısına geldiğim de tam istediğim gibi Charles içeride oturuyordu. Gözleri sürekli dışarıdaydı. Muhtemelen beni bekliyordu. İçeri bilerek girmeyerek bardan çıkmasını bekledim. Yaklaşık bir yarım saat sonra çıkarak yürümeye başladı. Uzaktan uzaktan takip ederken arkasında küçük bir kasası olan kamyon tipi bir araç Charles'in yanında durdu. Arabadan iri yarı bir adam indi. Charles ile konuşmaya başladılar. Bu sırada arabanın arkasından sessizce kasaya sıvıştım. Charles ve diğeri arabaya binmiş olmalıydı ki araç hareket etmişti. Sonunda durduğumuzda Charles'in sesini duydum. "Sabah görüşürüz Logan". Diğer adama demiş olmalıydı. Ortalık sessizleştikten sonra kafamı kaldırıp etrafa bakınca devasa bir yapı gördüm. Girişinde "Charles Xavier'in Mutant Yüksek Okulu" yazıyordu. Her şeyi öğrenmeme çok az kalmış gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
X-MEN MUTANT
FantasyDeğişik güçlere sahip mutantlar ile düşmanları arasında geçen müthiş savaşlar, savaştan doğan muhteşem bir aşk ve aksiyonun bir arada olduğu bir hikaye.