Medyada ki müzik ile beraber okuyabilirsiniz😊
Ertesi sabah kapının çalması ile uyanmıştım. Sanki yataktan kalkmak istemediğimi anlamışcasına kapıya ısrarla vurmaya devam ediyordu. Sonunda ayağa kalkıp kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açarken tek elimle de dağılmış saçlarımı toplamaya çalışıyordum. Beni bu dağınık halimle gören kişi Charles'ten başkası değildi. Charles'i görünce afallayarak hızlıca üstüme çeki düzen verip saçlarımı da düzeltmeye çalıştıktan sonra rezil bir ifade ile tebessüm etmeyi başarmıştım. Charles bu çaresiz halime gülümseyerek cevap vermişti. Elini kapıya yasladı ve;
-Daha uyanamamış gibisin oysa saat 8.30 u geçiyor, dedi. Saate baktığım da gerçekten de Charles'in haklı olduğunu düşünmüştüm. Mahçup bir ifade ile;
+Aa..şey, ben çok üzgünüm. Yani aslında böyle şeyler yapmazdım ama sadece bugünlük bir tolerans tanıyabilirsin değil mii? dedim ellerimi birleştirip yalvarır gibi yaparak. Charles güldü ve;
-Tamam, bugünlük seni affediyorum fakat bir daha olmasına izin vermem, dedi ve keskin mavi gözlerini gözlerime kenetledi. Ellerimi çırparak;
+Bu harika!! Ben hemen giyinirim üstümde ki bu küçük giysilerden kurtulmam gerekiyor, bu arada sen de içeri girmek ister misin? diye sordum. Red edeceğini düşünürken davetimi kabul etmesi beni hem şaşırtmış hem de sevindirmişti. Utangaçlığını yavaş yavaş yeniyordu ve bu iyi bir şeydi. Ellerimi hava da hareket ettirerek dağılan yatağımı toplarken Charles'in gözlerinin benim üstümde olduğunu hissedebiliyordum. Giysilerimi değiştirmek için yan odaya geçip üstümü giyindikten sonra beraber odadan çıkıp bahçeye çıkmıştık. Henüz kimse yoktu, dersler 10.00 da başlıyordu. Charles beni önünde göl gibi bir su birikintisi olan düzlük bir yere getirdiğinde, durduğumuz yerin karşısında hedef tahtaları olduğunu görebiliyordum. Tahtaların yanında duran cansız mankenlerin ne için olduğunu anlamamıştım. Charles başlamak için yanıma geldiğinde gücümü ne kadar zapt edebildiğimi ölçeceğini söyledi, ama bunun için sinirlenmem gerekirdi. Sonuçta buraya öfke kontrolüm için gelmiştik. Bunun için de beynime girip beni sinirlendirecek olan şeyleri bulup benim öfkelenmemi sağlayacağını söyledikten sonra arkama geçti ve bir elini alnıma koyup diğer eli ile de belimi tutup kavramıştı. Öyle yakın duruyordu ki ensem de nefesini hissediyordum. Yüzünün omuzlarıma değmesi hoşuma gidiyordu. Beni sinirlendirmek yerine daha çok mutlu ediyor gibiydi. Sinirlenemiceğimi düşünürken bir anda beynime saplanan acı ile irkilip ve Charles'in beynimde gezdiğini hissetmiştim. Derinlere indikçe henüz çocukken annem ile çektiğimiz acılara geldiğinde işler değişmiş ve üzülmekle beraber içimde doğan hiddeti hissetmeye başlamıştım. Ani bir öfke ile Charles'i itip gözlerimden ve ağzımdan fışkıran kırmızı parlak ışık ile bütün hedef tahtalarını parçaladıktan sonra cansız mankenleri de paramparça yaparak yok etmiştim. Bağırıyor ve ağlıyordum. Charles yanıma koşuyor fakat bana ulaşamadan etrafa saçtığım enerji ile sanki etrafımda bir kalkan varmışcasına tekrar geri uzağa fırlıyordu. Ben o anıları unutmak için yıllarımı vermiş iken Charles'in bütün bunları bana geri hatırlatması affedilir birsey değildi. Canım yanıyor ve anneme sarılmak istiyordum. Ama işe bakın ki annem yanım da bile yoktu. Ayaklarım yerden kesilip gökyüzüne doğru havalanınca her şey ayaklarımın altındaydı. Charles'in çaresiz bakışlarını fark edebiliyordum. Her ne kadar yanına inmek istesem de içimde olan hiddet buna izin vermiyordu, ek olarak bana annem ile olan en kötü anılarımı tekrar hatırlattığı için ona kızıyordum. Bu içimde ki enerjiyi, gücü ve hiddeti sanki 2 katına çıkarıyordu sanki; tüm kemiklerim aynı anda kırılıyormuş gibi, kalbimi yerinden söküyorlarmış gibi bir acıya neden oluyordu. Bu hiddetin ayaklarımdan başlayıp vücudum da yukarıya doğru yükseldiğini hissedince pek de iyi şeyler olmayacağını anlamıştım. Henüz bunları düşüneli 2 dakika civarı olmuştu ki içimdeki bütün gücü haykırarak gökyüzüne boşaltıyordum. Etraf kararıyordu ya da bana öyle geliyordu..Uyadığım da yatakta yattığımı ve başımda oturan kişinin Charles olduğunu görmüştüm, uyandığımı görünce hemen iyi olup olmadığımı sormuştu. Yatakta doğrulur pozisyona gelip iyi olduğumu söyleyip ne olduğunu sorduğum da;gücün çok yüksek olmasından dolayı vücudumun kaldıramayıp hiddetin bütün enerjimle beraber dışarı çıktığını ve sonrasında yere çok sert bir şekilde düşerek bayıldığımı söylediğinde ufak tefek şeyler hatırlıyor gibiydim. Charles' a olan kızgınlığım geçmiş değildi. Ona olan soğuk tavırlarımı anlamış olmalıydı ki üzgün bir şekilde;
-Stephany ben..ben çok üzgünüm. Beyninde o kadar derine inmemeliydim. O anıları sana tekrar yaşatmamalıydım. Sana yaptığım şey yüzünden bu haldesin, yani ben..ben,çok üzgünüm gerçekten, diyebilmişti. Ses tonundan gerçekten üzgün olduğunu anlayabiliyordum. Ama ona olan kızgınlığımı bir köşeye bırakamazdım. Odanın köşesinden bizi izleyen Eric, hicbir şey demiyordu. Gözlerini ayırmadan bizi izliyor olması sinir bozucuydu. Yataktan kalkıp hicbir şey demeden odadan çıkarken son kez Charles'a baktığım da kafasını öne eğmiş ve boş gözlerle yere bakıyordu. Onu bu şekilde görmek her ne kadar içimi parçalasa da gururuma yenik düşüp yine de hiçbir şey demeden odadan çıkmıştım ki tam o anda Jean ile çarpışmıştık. Jean gülerek;
-Hey! Sen iyi görünüyorsun,diyerek etrafımda bir kaç tur attı. Daha sonra ekledi;
-Eminim biliyorsundur, okul her 3 ayda bir parti düzenliyor. Ve birisi bil bakalım ne zaman? diyip ellerini iki yana açmış şekilde benden cevap bekliyordu. "Bugün mü?" diye sorduktan sonra yerin de zıplayarak
-Evvet, ve sende geliyorsun, bu partiye herkes gelir, Profesör bile bir geceliğine işlerini bırakıp bu partiye geliyor, dedi ve itiraz etmeme izin dahi vermedi. Mecbur kabul etmek zorunda kaldıktan sonra akşam için Jean ile hazırlanmaya başlamıştık. Jean'nin ısrarları sonucu kendisinin seçtiği siyah, deri, önünde ve sırtında dekolteleri bulunan bir elbiseyi giymeye razı olmuştum. Saatin gece 00.00 a doğru geldiğini görünce parti olan yere gidip kapıdan girince herkesin gerçekten de burada olduğunu görmüştüm. Etrafı incelerken Charles'i görünce nefesim kesilecek gibi olmuştum. Merdivenlerden inerken onun da beni fark etmesi ile dakikalarca birbirimize bakmamız kaçınılmazdı. Fakat umduğum gibi olmamıştı, kafasını başka yöne çevirmişti, işte o an kalbime büyük bir darbe yemiş gibi olmuştum. Ben onu izlerken Charles'in yanına bir kızın gelip daha sonra dans pistine geçip beraber hareketi müzik eşliğinde dans etmelerini izleyecek kadar dayanıklı olduğumu fark etmiştim. Gözlerimi ayırmadan onları izlerken Charles'in arada bana baktığını görüyordum. Birden çalan dans müziği ile kızla beraber Charles' da durmuştu. Kız ellerini Charles'in omzuna atıp onunla dans etmek istediğini belli ettikten sonra Charles' in bir kıza bir bana bakmasından ne olduğunu anlamamıştım. Bir anda Charles'in kızı bırakıp yanıma doğru geldiğini görünce kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Tam karşımda durup gülümserken;
-Sanırım o kız ile dans etmek isterdin, dedim gözlerine bakarak. Ufak bir tebessüm ettikten sonra;
+sanırım seninle dans etmeyi isterdim, dedi ve ellerini ellerime götürerek parmaklarını ellerimin üstün de gezdirdi. Gülerek "bunu bende çok isterdim" dedikten sonra elimi tutup dans pistine geçtik. Ellerimi Charles'in omzuna atarken o da ellerini belime dolamış ve beni kendine çekerek aramızda ki boşluğu tamamen kapatmıştı. Aramızda 2 cm bile yokken birbirimizin gözlerine kenetlenmemiz o an dünyanın en güzel anıydı. Uzun bir süre dans ettikten sonra ayrılıp beni odama bıraktıktan sonra içimde anlayamadığım bir mutluluk vardı. Bu adam bana ne yapıyordu böyle..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
X-MEN MUTANT
FantasíaDeğişik güçlere sahip mutantlar ile düşmanları arasında geçen müthiş savaşlar, savaştan doğan muhteşem bir aşk ve aksiyonun bir arada olduğu bir hikaye.