7. Bölüm |M|

13.4K 884 497
                                    


İlkbahar günlerinden birinde at arabasıyla yapılan kısa, sakin bir yolculuğu arkalarında bırakmışlardı. Daha sonra kayıkla karşıya geçilmişti.

Prens Jungkook, eşi rahat etsin diye tüm önlemlerini alarak yola koyulmuştu. Aradan geçen kısa zaman diliminde eşinin elini bir an olsun bırakmamış hatta göğsünde soluklanmasına izin vermişti.

Tamra Adası'na ulaşıldığı zaman oradaki küçük evlerden bir tanesini de kendileri için almıştı genç prens.

Evde konaklayıp dışarı çıktıkları zaman flörtleri başlamıştı. Yardımcıları ve savaşçılar etraflarında olacaktı elbette ama asıl olay başkaydı. Onlar gezerken oldukça uzak bir konumdan korunacaklardı.

Jungkook, Jimin'i çok fazla yürütmek istemediği için göl kenarına kadar biraz yürüdükten sonra büyük gövdeli bir ağacın dibine, çimenlerin üstüne oturmuştu. Jimin'i de kucağına çekerek sırtı göğsüne gelecek şekilde ayarladı ve eşini rahat ettirdi.

Başını eşinin göğsüne yaslayarak gözlerini kapattı Jimin, duyduğu sesler ve yanındaki insanın güven verici varlığı huzurdu onun için. Onun aldığı bu keyfi yukarıdan izleyen Jungkook'un yüzündeki gülümseme büyüdü.

"Hoşuna gitti." diye fısıldadı kolları arasındaki Jimin'e. Saçlarına küçük küçük öpücükler kondurarak anın tadını çıkarmaya çalıştı.

"Seninle hep böyle sakin bir yere gelip huzura eşlik etmek istemiştim." Kapalı gözlerini aralayıp saçlarına ve boynuna öpücükler koduran adamın yüzünü yandan izledi. Ona gülümsedi.

"Ben de seninle hep böyle bir yere gelip birlikte olmak istemiştim." Açık sözlülüğü yüzünden Jimin'in acıtmayacak olan yumruğunu yemişti.

"Kötüsünüz prensim." Jimin dudaklarını öne uzatarak Jungkook'unkilerle buluşturup çekti.

"Fazla güzel geliyor kulağa. Prensin onu biraz daha öpmeni istiyor." Jimin geriye kaçacağı sırada belindeki yaraya denk gelmeyecek şekilde prensin ince belini kavrayarak kendisine çekti, dudaklarıyla onunkileri esir alarak çekiştirdi.

İlkbahar mevsimindeki hafif rüzgâr ağaçtaki çiçeklerin yapraklarını iki prensin olduğu yere bırakmasını sağlamıştı.

Jungkook, prensini öperken Jimin'in saçlarına konan çiçek yapraklarından sonra ayrılmıştı. Jimin gözlerini yukarıya dikip küçük elini kafasına attı ve yaprakları elinde görünce yere attı. Jungkook ise hâlâ çocuğun saçlarına düşen çiçekler ve Jimin'in yukarıya bakan yüzünü izliyordu.

"Fazla güzel." Genç prens görüntü karşısında iç çekti. Ama Jimin hâlâ saçlarını temizlemeye çalışıyordu.

Görüntünün güzelliği Jungkook'a ağır geldi ve Jimin'i belinden kavradığı gibi çimenlere, çiçeklerin arasına yatırarak öpmeye başladı. Jimin şaşkınca açtığı gözleri ve dudaklarına baskı yapan dudaklara kalakaldı. Yine de kollarını prensinin boynuna dolayıp sıkıca sararak yumuşak öpüşüne karşılık verdi.

O kadar yavaş öptü ki Jungkook bir süre sonra sadece dudaklarını sürtmeye başladı. Kapatmış olduğu gözleriyle birlikte kendisini Jimin'in büyüsüne kaptırdığını belli eder olmuştu. Geriye çekilerek alnını Jimin'inkine dayadı.

"Bu ne içindi?" diye fısıldadı Jimin. Alnına dayatılan alın ve sıkıca sardığı bedenin oradan çekilmesini istemiyordu.

"Bana geldiğin için." Aynı ses tonuyla Jimin'e konuştu. "Melekten bir farkın yok."

Jimin'in ona gerçekten gelmesini Jungkook çok istemişti, şimdiyse istediği gibi öptüğü hatta karşılık bile alabildiği birine dönüşmüştü.

Two Prince |Jikook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin