Tek bir söz bir prensin yıkımına ve bir kraliçenin çöküşüne sebep olmuştu: "Kral vefat etti." Aslında muhtemel olan bu duruma kimse kesin gözüyle bakmadığındandı bu yıkımları.Yaşanan büyük olay aslında bir yandan ailenin kuvvetlenmesine sebep olmuştu. Prens Seokjin duyduğu haber üstüne kaçtığı kişiyle saraya geri dönmüştü. Hatta Prenses Jihyun da elindeki oğluyla saraya gelmişti.
Kralın cenaze töreninde üzüntülerini yaşayan insanların yanına gelenlerin birçoğunun aklından geçenler sesli düşünülüyormuş gibiydi, bunların duyulması zor değildi. Herkes bir sonraki kralın kim olacağını, tahtı kimin onurlandıracağını düşünüyordu. Seokjin'in gözü asla tahtta olmamıştı, taht için kardeşiyle kılıçları çekecek dahi değildi ki Jungkook da böyle bir şey yapmazdı zaten. Bu yüzden seve seve kardeşini tahtta görmeyi isterdi çünkü tek istediği mutlu mesut bir yaşamdı.
Kargaşa, cenaze töreninin ertesi günü başlamıştı. Vefat eden kralın vasiyetindeki isim herkesin beklediği gibi Jungkook olmuştu ama asıl olay daha tahta geçilmeden önce başlamıştı. Kral, eski prensle tekrar mı birlikte olacaktı -çoğuna göre bu durum soylu olmadığı için başlı başına yanlıştı- yoksa Prenses Hwan ile güç mü kazanacaktı?
Dalıp giden kraliçenin yüzündeki düşünceli tavrı gören Jungkook iç çekti. "Söyleyin."
"Söz bana düşmez." Kraliçe bu konuda ağzını kapalı tutmayı seçiyordu. Jungkook deli dolu bir çocuktu ve ne yapacağı bilinmezdi üstelik artık kraldı, kendi sözünün bir önemi kalır mıydı ki? İnatçı Jungkook'un bakışları onu söyletene kadar bırakmayacağını belli ettiği an pes etmişti. "Prenses Hwan, aklını karıştırabilir. Demek istediğim şey şu, mantığınla gidersen doğru bir karar olur ama sen kalbinden hiçbir zaman vazgeçemedin."
"Benim hayatımdaki ilk ve son kraliçe siz olacaksınız, kraliçem." Tek bir sözle daha fazla konusunun dahi açılmayacağı belirten prens, kraliçeyi gülümsetmeyi başarabilmişti. "Kimsenin gücünü istemiyorum, babamın devam ettirdiği krallığı aynı şekilde devam ettireceğim."
Deli dolu prensin gözü karadığı an kimseyi görmeyeceğini en iyi bilenlerden birisiydi kraliçe. "Senin adına endişeleniyorum Jungkook."
"Endişenize minnettarım ancak gerek yok. Bunca zamandır yaptıklarınız için teşekkür ederim." Ayağa kalkıp endişelenen kadının yanında diz çöken Jungkook hâlâ kraliçesiymiş gibi davranıp saygısını göstermişti. "Ana kraliçem değilsiniz belki ama şunu bilin ki ben sizi hep öyle gibi gördüm."
Kraliçe Jungkook'un saçlarını hafifçe okşayarak yanında olduğunu belli etmişti. Jungkook ise bir kere daha saygısını sunup daha sonra oradan ayrılarak kendi odasına, Jimin'in beklediği odaya yönelmişti.
Jungkook için her şey düşündüğü gibiydi. Odaya adımını atıp kapıyı arkasından kapattığı gibi Jimin'in yataktan kalkarak saygıyla eğilmesini görmüştü.
"Sizi tebrik ederim kralım."
Jungkook ona doğru ilerleyerek saygıyla aşağı bakan suratını kaldırarak gözlerine bakmak için çenesine parmaklarını koyup yukarıya kaldırdı. "Henüz bir taht deneyimim olmadı güzellik."
Jimin'in gözleriyle karşılaşan prens istediği bir gülüşü ya da en azından bir tebessümü dahi yüzünde görememişti, bu en büyük endişeyi yaratmıştı bile. Yanlış giden bir şeyler yoktu aslında, yanlış giden birçok şey vardı ve bunu Jimin söyleyemiyordu en azından dudaklarının arasından çıkmıyordu kelimeleri. Yine de gözlerinden yakalamıştı Jungkook.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Prince |Jikook|
FanfictionJeon Kraliyeti ve Park Kraliyeti evlendirdikleri büyük çocuklarından çocuk haberi alamayınca dış tehditler yüzünden iki kraliyette iki oğlunu evlendirme kararı alır. İki aile çocukları tekrar bir araya getirmek için çalışmalarına başlamıştı artık...