Bir günde iki bölüm 😏İyi okumalar 💕
*
Sabah erkenden kahvaltılarını yapıp karınlarını doyuran ikili kırda sabah yürüşünü yapmaya çıkmışlardı.
Yolda giderken Jungkook papatyalardan Jimin'e taç yapmıştı, onun seveceğini düşünmüştü fakat Jimin çiçekler boşuna koparıldı diye otırup ağlayacaktı neredeyse. Sonra Jimin bir karar aldı, bu çiçekleri ömrü boyunca saklayacak ve boşa gitmemesi için çabalayacaktı.
Jungkook eşinin bu kadar iyi kalpli ve masum olduğunu gördüğü gibi onu tek hamlede alıp kollarıyla sıkı sıkı sardı.
Kır yürüyüşlerinin sonunda kaldıkları yere geri döndüklerinde Jimin eşinin koluna girmiş, başını da onun koluna yaslamıştı. Buraya geldikleri için huzur doluydu. Burası ikisi içinde mutluluk kaynağıydı. O saraydan çıkıp gerçekten eşini tanımış ve aklından soruların cevaplarını bulmuştu. Yanındaki adama çok fena aşık olmuştu.
Ulaştıkları evde önlerinde kraliyetten gelen askerleri gördüklerinde ikisi de şaşkınca birbirine baktı. Kraliyet askerleri iki prensin önünde eğilerek saygılarını gösterdiler.
"Prensim, rahatsız ediyoruz fakat önemli bir şey oldu." Öndeki asker doğrulup Jungkook'a baktığında asıl talimat onun içi alındığı belli olmuştu.
Jimin'in içini anında büyük bir telaş kapladı. Bu ada ikisi içinde huzurlu olacağını sanarken neden her şey sarpa sarıyordu? Yine ne olmuştu da eşiyle mutlu geçirdiği günlerin sonucu bölünüyordu?
"Sorun nedir?" Jimin'in kolunu sıkıca sardığını fark ettiğinde ufak elini büyük avucu içine alarak sorun yok dercesine okşamaya başladı. Onun en ufak bir şeyden etkilenip suratını asmasını istemiyordu.
"Park ailesinin krallığı tekrardan tehdit altında. Bugün saraya dönmeniz için kraldan emir aldım."
"Tehdit mi?" Jimin öne atılacağı sırada Jungkook elinden çekip arkasında sakladı onu. Jimin'in gözlerinden okunan telaş ve gözyaşlarını yok etmek için yanağını okşadı. "Jungkook tehdit diyor. Tehditi bitirmek için evlenmedik mi biz? Neden tekrardan-"
"Jimin," Eşini susturup yanaklarını okşamaya devam etti. Daha kesin bir şey yoktu ve bu tehdit devam edecek de değildi, her şeyi halletmek için bir an önce dönmeyi istedi. "Henüz bir şey olduğu yok güzelim, lütfen sakin ol."
"Kral sizi bekliyor efendim." Öndeki savaşçı asker araya girdiğinde onlara yakın olan kayıkları ve ilerisindeki at arabalarını gösterdi. Bir an önce gitmeleri gerekti, hemde hemen.
"Geliyoruz." Jungkook hiçbir şey almayarak Jimin'in elini kavradı ve ilerledi. Gitmeden önce önündeki buranın sahibi olan yardımcılarına baktı. "Burayı halledersiniz."
"Elbette efendim, yine bekleriz. Evliliğinizi tebrik ederiz." Kafasıyla kısa bir onay verdi Jungkook.
Jimin kayığa nasıl bindiğini, oradan sonra at arabasıyla nasıl yolculuk yaptığını tam anlamıyla hatırlamıyordu. Tek hatırladığı şey Jungkook'un koluna yapışıp içindeki yangını körüklemeye devam etmekti. Krallığına bir şey olursa ne yapacaklardı? Halka ne olacaktı? Ona ve Jungkook'a hatta ilişkilerine ne olacaktı?
At arabası sarayın önünde durduğunda Jungkook'un dibinden bir an olsun ayrılmadı çünkü ne zaman böyle kötü düşünceler içinde olsa onu yanında istiyordu. Bunu kendisine de itiraf edebilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Prince |Jikook|
FanfictionJeon Kraliyeti ve Park Kraliyeti evlendirdikleri büyük çocuklarından çocuk haberi alamayınca dış tehditler yüzünden iki kraliyette iki oğlunu evlendirme kararı alır. İki aile çocukları tekrar bir araya getirmek için çalışmalarına başlamıştı artık...