-29.bölüm-

392 14 20
                                    

"Hiç bir yere gidemezsin! "

Yavaşca arkamı döndüm. Mert alev saçan gözlerle bana bakıyordu. Ondan korkuyordum.

"Sen kimsin? "Dedi diğer mert.

Mert seçkin(isimler karışmasın diye soyadı ile yazıyorum) bakışlarını mert'e çevirdi.

"S*ktir git uğraştırma beni"

"Doğru konuş lan"

Mert seçkin şu an hiç görmediğim nefretle mert'e baktı.

"Sen bilirsin"dedi kısık sesle ama ben durdum. E mert'te sağır değil duymuştur.

Mert seçkin elini beline attı ve hiç acımadan, gözünü kırpmadan silahını çıkarıp mert'i omuzundan vurdu. Ben şaşkınlıkla yere düşen mert'e bakıyordum. Bunu nasıl yapabildi?

Hemen mert'in yanına gidip elimi yarasına bastım. Mert elimi tuttu.

"Polis çağır"dedi fısıltıyla.

Kolumda ki elle irkildim. Mert seçkin beni bir hışımla yerden kaldırdı.

"Benimle geliyorsun"

"Mert lütfen. Bırak yardım edeyim. "

"Kes sesini"

"Mert yalvarırım bırak beni. Sen iyi değilsin. Bırak ta yardım edeyim ona. "

Mert seçkin beni sürüklemeye başladı. Kulübeden teyze çıktı. Ağlayarak mertin yanına gidiyordu. Zar zor arkamı dönerek bağırdım.

"Teyze ambulans çağır. Yaraya bastı-"

"Kes sesini yoksa daha kötü olur"

Gözümden bir damla yaş aktı. Çok sert ve acımasızdı. Artık patrona söylemem lazım.

Beni hızla arabaya attı. Kapıyı kilitleyip geldiğimiz yöne gitti. Elinde silahla. Cama defalarca vurdum. Arkasına bakmadan ormana girdi. Bir sure sonra 3 kere silah sesi duyuldu. Öylece kalakaldım. Yoksa onları... Öldürdü mü?

Mert göründü. Artık halim kalmamıştı. Sanırım ben bana ilk yüzünü gösterdiği mert'i Sevmiştim. Keldimi koltuğa bıraktım. Ayaklarım yara içinde, üzerimdeki giysiler rahatsız edici ve başım daki ağrı beni fazlasıyla yordu. Arabaya mert bindi. Biner binmez bana döndü. Bileklerimden tutup kendine çekti. Dudaklarımızı birleştirdi. İstemiyordum. Bana zorla sahip olmaya çalışıyordu. Sinirle geri çekildi ve o yoğun kahverengi gözlerle bana baktı.

"Ben istediğim zaman dediğimi yapacaksın. Karşı gelirsen senin için kötü olur. Şimdi bana karşılık ver"dedi ve tekrar dudaklarımızı birleştirdi. Ama tabi ben karşılık vermedim. Karşılık vermeyince canımı acıtmaya başladı. Canım yanmaya başlayınca az az karşılık vermeye başladım. Dayanamayıp kendimi geri attım. Sinirli gözlerle bana baktı. Gözlerinin içine baktım.

"Ben senin dediklerini yapmak zorunda değilim. Kölen değilim. Ben senin hiç bir şeyin değilim. "Dedim ve kafamı diğer yanıma çevirdim. Araba çalışınca gitmeye başladık.

Hiç görmediğim lüks bir villaya geldik. Arabadan inip etrafa bakındım. Çevremizde bir kaç tane daha evler vardı. Mert elini belime koydu ve beni eve çekiştirdi. Salona girdiğimizde kerem'i gördüm. Şaşırmıştım. Şaşırdığım şey kerem'in burda olması değil de, kucağındaki sarışın beni şaşırtmıştı. Çünkü geldiğimizi gördüğü halde umursamamış, hatta kerem'in dudağına yapışmıştı. Ben şaşkın gözlerle onlara bakarken mert beni bu katta bulunan bir odaya soktu. Bura oldukça büyüktü. Muhtemelen bu oda mertin. Odaya girince onun kokusu sardı etrafımı. Neden kötü olmak zorun da ki? Belki de böyle olmasaydı. İyi biri olsaydı. Bizden bir şeyler olurdu. Ama o bir katil, mafya, sadist, kötü biri. Bense terfi için bu adama katlanmak zorunda olan, benkide bunun uğruna ölecek olan polis. Her neyse. Bu oyun yakında bitecek zaten.

mafya ile oyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin