Bölüm 6- AKLIMIN OYUNU?

98 4 0
                                    

Multimedya:Justin Curtis

28 Ekim 2013 Cuma

ASHLEY’NİN AĞZINDAN

     Bu duyduklarıma inanamıyordum. Okulun başından beri  bu zavallı kızın kuyusunu kazmaya çalışmıştım. Ama şimdi onun acıklı hayat öyküsü beni farklı dünyalara götürmüştü. Kendimi düşünmeye başladım. Liam’ı… Ona herhangi bir şey olsaydı bütün dünyam başıma yıkılırdı. Acaba Mia da ölen sevgilisini çok sevmiş miydi, onun ölümüne ne kadar üzülmüştü? Peki ya kaza sonrası yaşadıkları? Onca o ameliyatlar… Bunların hepsi benim başıma gelse ben kaldırabilir miydim bilemiyordum.

      Şu an Mia’nın omzuna yatmış bütün bunlar için ağlıyordum, ona yapmaya çalıştıklarım için hüngür hüngür ağlıyordum. Kendime çok kızıyordum ve kendimi affedemeyecektim. Ağlamaktan ıslanmış dudaklarım arasından şu sözler döküldü:

-Mia… Ben, ben çok kötü bir kızım. Seni kıskandım, seni düşürmeye çalıştım, saçmasapan şeyler yaptım. Çok aptalım, her şey için üzgünüm…

-Ashley, Ashley, lütfen. Ben zaten dipteydim, aylardır ruh gibiydim, belli etmemeye çalışsam da hala çok kötü hissediyorum. Ben hala psikolojik destek alıyorum. Ama sorun değil tamam mı? Ben seni affedebilirim. Çünkü ben yıllarca bunu yaptım… Yani, insanları diyorum, affettim.

          Mia’nın sakladığı daha çok şey vardı, bunu hissediyordum. Ama daha fazla sorup onu üzmek istemiyordum. Zaman içinde bunları öğrenecektim. Ona daha yakın oldukça… Ve şu anda sadece ona yakın olup acılarını dindirmek istiyordum…

MIA’NIN AĞZINDAN

        Ashley’nin artık bana yakın olmak istemesini anlıyordum. Bana acıyordu, bana yaptığından ve yapmaya çalıştıklarından pişmanlık duyuyordu. Beni batırmaya çalıştığını daha aynı evde kalmayı teklif ettiği zaman anlamıştım ve sabah, odama girip bir şeyler karıştırdığını anlamıştım. Ama bu seferki planının ne olduğunu merak etmiştim. Her seferinde beni şaşırtmayı başarıyordu. Beni üzmüştü evet, ama önemli olan bu hatalarını anlayıp benimle dost olmak istemesiydi. Onun dostluğuna ihtiyacım vardı…

       Aklımdaki bütün düşünceleri silerek Ashley’ye sarıldım. Benim sarılmam onu ürpertti. Artık yeni bir dostum olduğunu hissettim. Ashley’nin yaptığı her şeyi unutabilirdim. Hemen hemen her şeyi…

        O sırada karşıdan gelen Liam’ı gördüm. Bize doğru koşuyordu, telaşlı bir hali vardı. Ashley, omzumda ağlarken onu fark etmedi, usulca kulağına fısıldadım, “Liam biz doğru koşuyor.” Hemen gözyaşlarını sildi ve başını omzumdan kaldırıp güçlü bir kadın edasıyla ayağa kalktı, her zaman Liam’a karşı güçlü durmaya çalıştığını anlamıştım. Hızlıca yanımıza gelen Liam, Ashley’i görünce endişeli bir şekilde, nefes nefese kalmış bir halde sordu:

-Ash, bebeğim, bu halin ne? Yüzün bembeyaz olmuş! Ne yapıyorsunuz burada?

         Ashley ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Konuşmak istiyor ama sesinin titremesinden korktuğu için bir türlü konuşamıyordu. Sonunda kendini toparlayınca:

-Belki şu an ben… Ben… Ah Liam…

      Cümlesini tamamlayamadan Ashley kendini Liam’ın kollarına attı.

ASHLEY’NIN AĞZINDAN

        Liam’a sarılır sarılmaz kendimi güvende hissetmiştim. Onun kaslı göğsüne başımı yasladığımda  hiçbir şey bana zarar veremezmiş gibi hissediyordum. O da kollarını belime dolayarak her zaman yanımda olduğunu hissettiriyordu, saçlarıma küçük öpücükler kondururken bana her şeyin geçtiğini söylüyordu.Bir an sonra beni omuzlarımdan hafifçe ittirerek mavi gözlerini gözlerime kenetledi ve soran gözlerle konuşmaya başladı.

ŞİZOFRENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin