Sarp, hayatının aslında o kadar da karmaşık olmadığını anladığı an, yüzünü hafif bir gerginlik, gözlerindeki kinin yerini ise yaşla karışık bir ışık perdeledi. Aydınlanmıştı. Çaresizliğin yerini rahatlama devralıyordu. Çoğunluğun bahsini ettiği gibi bazı kavramları "Doğru." algılamak için onu tecrübe etmek gerekiyordu. Oturduğu bank dünya gezegeninde kendine rol kapmış insansıların koşuşturduğu bir yaya yolunun hemen dibindeydi. Önünden geçip gidiyorlardı. Arkasındaki siteden yola sarkan ağaçlar, kendini attığı bankın üstünü az biraz gölgelendirmeye yetiyor. Ama yine de kafasını kaldırdığında güneşi gözlerinde hissediyordu. Kör olmak istercesine güneşe baktı Sarp. Bir şeylerle acısını paylaşmak istiyor, onu ellerinden, yüzünden ve de göğüsünden atmaya çalışıyordu. Daha önce hissetmediği duyguları tecrübe ediniyor, saniyeler içinde onlarca karar alıyordu. Çevresinde gerçekleşen her eylemin anlamsız geldiği anda, kalabalığın içinde yalnızca kendisi varmışcasına düşünüyordu. Bir kaç saat öyle kaldı o bankta. Etrafına son bir kez bakındı, gözlüklerinin altından sızmaya çalışanları yok ettikten sonra ayağa kalktı, çantasını çekti ve gitti.
************
Çaresizlik öğretilmiş bir davranıştır. Mücadele hissi sönüp gittiğinde, onurunuz itildiğinde, saygınız yitirildiğinde her şey boş gelir. Kin, intikam ve de türevi duygular. Küçük bir detayı atlarsanız, hayatınızın geri kalanını yaşadığınız bir fenomen yüzünden kalitesizleştirebilirsiniz. Mevzu şu, Dünya'yı milyarlarca insan ziyaret edip gitti. Bu insanların çeşitliliği öyle fazladır ki, aynı kumsaldaki ve farklı ağırlıktaki kumlara benzetilebilir. Teoride insan, fakat değerleri tamamı ile ayırt edici. Üzüntüleri, sevinçleri, endişeleri, arzuları ve yüzleri farklıdır. Kısacası karakterleri. Bu insanlar arasından sizi üzecek olan, yaralayacak ya da size hiç hissetmediğiniz kadar kötü hissettirmeyi başaracak insanlar denk gelebilir. Bu rastlantısal bir fenomendir. "Benim başıma bu nasıl gelir?" diye sorgulamaya başlar veya devam ederseniz, bunun üstesinden gelemeyeceğinizi garanti ederim. Bu durumu muhakeme edip, doğru-yanlış orantısını belirleyip sonucu kabul etmelisiniz. Kabullenmek değil, kabul etmek. Kabullenmek zorla, istemeyerek, zorunda kalınmışlık anlamına gelir. Kabul etmek ise kestirip atmaktır. Çünkü o duyguyla işiniz artık bitmiştir. Sonuç olarak başınıza gelen kötü olayları-kişileri kişiselleştirmek yerine, sıradanlaştırmalısınız. Emin olun sizin hissettiklerinizi daha önce hissetmiş, tecrübe edinmiş, en kötü bir kaç kişi buralara gelip gitmiştir. Bu yaşadıklarınızı küçümsemek anlamına gelmiyor, daha çok anlamsızlaştırmak denilebilir. Anlam katıp büyütülecek bir değeri olup olmadığına karar vermek mevzu.**************
Uçağa atlayıp yaşayamadığı yere dönme planı uzaklaşmaya başlıyordu aklından. Toplu taşımaya yaklaşan her adımında, hayatı için nelerden vazgeçebileceğini tartıyordu. Hükumetin yaptığı double yollara köprüden bakarken söylendi Sarp;
"Başlıyoruz." Yaptığı klişeye acımsıyarak güldü ve kuzenini aradı.
"Ben buradayım, iş için geldim." dedi.
Kuzeni ise "Hayır iş için gelmedin, neden geldiğini biliyorum akşama konuşuruz." deyip kapattı.Yine toplu taşımaya binip kokuşmuş ve satın alınmış onlarca insanın arasına karışacaktı , ama amacı bu sefer şehri terketmeye yönelik değil, çökmeye yönelikti. Olabildiğince ileri gitmek istiyordu. İstanbul ülkenin en modern ve medeniyetin yaşarken hissedildiği şehir. Ta ki metrobüsün kapıları açılana kadar. Hareketsizken zor yürüyeceğini düşüneceğiniz kadınlar bile önündeki insanları ellerindeki çanta ve torbalarla ezip, ilerlemeye çalışıyordu. Aralarında sıyrılıp içeri daldı ve kendine bir safe zone oluşturdu. Sarp'ın safe zone anlayışı götü insan olmayan her hangi bir yere yaslamak, önünü görebilmesiydi. Kulaklıklarını banka oturmadan önce, ayrılık konuşması bile yapmayı beceremediği sevgilisinin evinde unutmuş ve geri dönmeyi aklının ucundan bile geçirmiyordu. Biraz kendine saygısı kaldıysa müzikten vazgeçmesi gerekti denilebilir. Dönmek bir seçenek değildi. Ama tinnitus'u da azıyordu. İyi ki bu dolu aracın içindeki insanların boş konuşmaları bitmiyor, aslında bu şehir hiç susmuyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşüş
General FictionSarp ve Tuğra sonun başlangıcına adım atmak üzereydi. Geri dönüşü olmayan, uç noktada travmalar ve hisler yaşamanın eşiğinde bardaklarını yudumlayıp, mermilerini siliyorlardı tutukluk yapmaması için tüfeklerinin. İkisi de daha önce yıllarca, genel...