Sarp ve Tuğra sonun başlangıcına adım atmak üzereydi. Geri dönüşü olmayan, uç noktada travmalar ve hisler yaşamanın eşiğinde bardaklarını yudumlayıp, mermilerini siliyorlardı tutukluk yapmaması için tüfeklerinin.
İkisi de daha önce yıllarca, genel...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Neredeyse herkes hayatının en az bir bölümünde aksiyon yaşamak ister, ama kimse ellerini kirletmek istemez."
PARIS/FRANSA KASIM SONLARI/2019
"Sokakları geniş, ıslak ve de ihtişamlı. Neden Paris'e aşıklar şehri denildiğini anladım sanırım. Sanki tüm şehir el ele verip size bir aşk şarkısı söylüyor. Bunu yalnızken fark etmek ironikti."
"Her şeyin sonunda biz biraz kirleneceğiz, fakat dünya temiz kalacak."
"...Ölüyor muyum?"
Sarp: "HAYIR! Ölecek olsan çoktan ölürdün!" Derken bir yandan Cemre'ye bakıp onay bekler gibiydi.
Cemre kafasını camdan çekip döndüğünde ellerini başına götürdü ve bağırmaya başladı; "Bu amına koyduğumun yerinde nedir başımıza gelenler!"
Cemre, Of'un ve Maçka'nın köylerinde büyümüş, Samsun'da okumuş bir adamdı. Daha önceki hayatında, firmalarda yönetici pozisyonlarında çalışıyordu. Başka biri olmadan önce.
Sarp: "Onu hastaneye götürmeliyiz!" Diye söylendi doğrusunu bildiği bir yanlışı.
Cemre: "Sarp! Hesabını veremeyiz!" Diye bağırdı eskimiş mobilyaların içinde.
Hürkan, kahverengimsi ikili koltukta boylu boylucana yatarken Sarp yanındaki tekli koltukta Cemre'nin son lafına takılmıştı.
Aylar önce ilk defa iş için İstanbul'a geldiğinde duymuştu bunu. Cemre'nin cümlesini hatırladı.
"Yapacaklarından pişman olmamaya hazır mısın?"
Bu aksiyon sahnesi Sarp'ın son kez birinin öldüğünü gördüğü sahne olarak aklına kazınacaktı. Uçakla dönerken, hostes daha yanından ayrılmadan üç bardak viski içmişti bile biraz daha az düşünebilmek için. Ama yine de Paris'in çatılarının hepsinin gri renkte olduğunu hatırlayacaktı. Hayatında geri dönülmez kararlar alacağı zaman genelde böyle absürt bir şekilde içerdi. Bu anektod Sarp'ın 10 gün içinde alacağı önemli bir kararın temelinin tepkisiydi aslında.
Eğer Sarp ya da Cemre'den biri gizli gizli tıp fakültesi bitirmediyse ölecekti Hürkan. İlk defa hiçbir fikri yoktu Sarp'ın. Sanki kabusta gibiydi. Kafasından onca düşünce akıp geçiyordu. Parmak izleri ve kameralar, ilk okulda ödev kontrolü yapan öğretmeni bekler gibiydi, elleri önünde ve kafası eğik. Cilalanmış parkelerden Hürkan'ın kanını nasıl sileceklerini düşünmeye başladı, kaç saatlerini alacağı. Ya da 10 günlük vizesini dolduramadan, Louvre Müzesi'ni gezinemeden buradan da kaçmak zorunda kalacağını düşünerek şimdiden pişman olmaya başlıyordu.