13 YIL ÖNCE /SAMSUN'DA BİR YER
Hava olabildiğince sıcak ve de nemli. Sarp yüzünün terlemesinden, gözüne kadar giren kendi terinden nefret ediyordu. Teriyle gözlerine giren tuzlar yakmaya başlamıştı bile. Tam elleriyle gözünü ovuştururken;
"Al kardeşim, bunu kullan."
Sarp'a o ucuz naneli mendillerden uzatmıştı İbrahim. Namı diğer İbo.
Artık asfalt bitmiş, toprak yollara girmişlerdi. Araç geçtiği belliydi ama çokta değil. Çok sık değil. Yollardan toprakları kaldıra kaldıra gidiyorlardı. Sarp, eski mavi bir torosun arka koltuğundaki üç kişiden biriydi. En ufakları, en düzgün görünenleri, en alakasızları ve en tecrübesizleriydi. Arkasına dönüp bir polis aracı takip ediyor mu diye sürekli bakınıp duruyordu. Biraz sağlı sollu fındık ağaçlarını geçtikten sonra sıvaları yapılmamış tuğladan büyük bir eve geldiler, alt katının duvarları da yoktu, sadece iskelet halindeydi.
Araçtan aşağı indiklerinde, biraz çekingendi Sarp, geriden ilerliyordu. Yol kenarındaki patikadan aşağı indiğinde, kaba inşaat halindeki binanın balkonunda kendi boylarından bile daha uzun olan kenevir ağaçlarının çiçeklerini ana gövdeden ayırıyorlardı, yapraklarını ise yere atıyorlardı. Sarp ilk defa esrar ağacı görüyordu, ilk defa o taze kokusunu alıyordu. Elbette oraya gelmeden önce defalarca içmişti, ama bu şekilde yani hamken hiç görmemişti. Etrafı incelemeye başladı alttan alttan, biraz da korkuyordu, polis ya da jandarma çıkarsa ne yapacağını düşünüyordu. İbrahim bir sigara sarmış ve Sarp'a doğru geliyordu.
"Al bakalım Sarp kardeş, bu iki gündür kuruyordu. Tam kurumamış ama kafasını alırsın yine de, içilir." Dedi sigarayı Sarp'a doğru uzatarak.
Sarp tereddütsüz aldı ve hemen bir nefes çekti içine. Ardından sordu; "Biz de bundan mı alacağız?"
İbrahim daha cevap veremeden, perili iskelet evin içerisinden biri Sarp'ın daha önce duymadığı arabesk bir şarkıyı söyleye söyleye geliyordu. Sarp esrar içip nasıl arabesk dinlediklerini de anlamazdı zaten.
"Bu çocuğu kim getirdi buraya?"
Yine ortadaki sorun oluvermişti Sarp anlamadan, bilmeden. Kafasını İbrahim'e döndü ve bir şey demesini bekledi biraz, sesi çıkmayınca da öne atılıp elini uzattı. "Ben Sarp Şimş-"
"Bana ne lan senin kim olduğundan."
Ardından ortalık kızışmadan İbrahim girdi araya; "Bu Sarp Çiftlik'te oturuyor Topaç, yüklü sigara almak istiyor, güvenilir." Dedi.
Sarp Topaç'a, Topaç da Sarp'a bakıyordu anlamsız anlamsız. Sarp daha gelmeden oralara, Topaç'ım adını duymuştu, yani takma olmayan adını. Buraların en belalı tipiydi. Hurafeler ve gerçeklerle şişirilmiş, kulaktan kulağa yayılan suçlarıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşüş
General FictionSarp ve Tuğra sonun başlangıcına adım atmak üzereydi. Geri dönüşü olmayan, uç noktada travmalar ve hisler yaşamanın eşiğinde bardaklarını yudumlayıp, mermilerini siliyorlardı tutukluk yapmaması için tüfeklerinin. İkisi de daha önce yıllarca, genel...