Sevgi - Sorgu

139 16 8
                                    

     İfade vereceğim yer hiç de tahmin ettiğim gibi değildi. Filmlerdeki o karanlık, ortasından aşağı doğru uzanan beyaz lambalı sorgu odası yoktu. Bunun yerine bir bilgisayarın dibinde annem, avukat, ben oturuyordum. Bilgisayarın başında ise, badem bıyıklı bir polis vardı. Anladığım kadarıyla ben söyleyip, o yazacaktı. Badem bıyık "başlayalım mı" diye sordu. Avukat ise evet anlamındaki bir el hareketiyle onay verdi. Derin bir nefes alıp bana yönetilecek olan sorulara dikkat kesildim.

Burak Topal'ı nereden tanıyorsunuz?

Zaten bilmiyor musunuz? Şey pardon. Evet tanıyorum. Dersaneden. Aynı sınıftayız.

Aranızda herhangi bir duygusal yakınlık gelişti mi?

Hayır. En azından benim için böyle.

Size karşı duygusal bir yakınlığı olduğunu biliyor muydunuz?

Evet biliyordum.

Nereden biliyorsunuz?

Bilmeyen yoktu ki. Çok aşıktı bana. Sürekli mesajlar atar, beni çok sevdiğini söylerdi.

Peki bu mesajlara sizin tepkiniz nasıldı?

Ben her zaman ona karşı herhangi bir duygu beslemediğimi ve ikimiz arasında herhangi bir şey olamayacağını izah ederdim. Çünkü benim tüm gücümü derslerime vermem gerekiyordu. O veya bir başkasının hayatıma girmesini istemiyordum. Çünkü benim çok çalışıp sınavı kazanmam lazım.

Mektubu ne zaman aldınız?

Hastaneye kaldırılmadan bir gece önce. Bizim evin kapısına sıkıştırılmış bir vaziyette gördüm.

Burak Topal isimli şahıs size daha önce intihar düşüncesi olduğunu, intihar etmek istediğini ya da intihara meyilli olduğunu söyledi mi?

Hayır. Pek konuşmazdık zaten.

Peki sizin mağdurla aranızda ağır bir tartışma geçti mi ya da intihara teşvik ve-veya tahrik edici herhangi bir söz sarf ettiniz mi?

Hayır.

Mağdurun rahatsız ve-veya başka sebeplerden ötürü yanında ilaç taşıma gibi bir huyu var mıydı?

Bilmiyorum. O kadar samimi olmadık hiçbir zaman.

Mağdurun psikolojisin bozuk olduğunu dair herhangi bir emare ile karşılaştınız mı?

Hayır. Fakat pek de normal olduğu da söylenemezdi. Kimseyle konuşmazdı. Bir tek benimle konuşmaya çalışırdı.

Mağdurun başka (maddi, ailevi, sınav stresi, diğer) sorunlarından haberdar mısınız?

Hayır. Pek konuşmazdım onunla. Ama babasının onu ve annesini terk ettiğini biliyorum.

Şüpheli vekilinin söylemek istediği bir şey var mı?

Müvekkilime katılıyorum. Dedi avukat.

     Sonunda sorgu bitmiş, bu lanet yerden çıkmıştık. Kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki, blok şeklinde aralıksız 50 ders görüp, üstüne de denemeye girsem bu kadar yorulamazdım. Sanki üstümden tır geçmiş gibiydi. Annem se hiç durmadan söyleniyordu. Fakat bu sefer eleştirilerinin odağında ben değil, Burak, ifademi alan polis memuru bir de avukat vardı. Görülen o ki öyle güzel ifade vermişim ki, annemi bile ikna etmeyi başarabilmişim. Zira artık bana saldırmıyordu. Ama gerçekten iyiydim. Sanki defalarca ifade vermiş gibiydim. Ifade başladığında, heyecanım kesilmiş, gayet akıllıca cevaplar vermiştim. Fakat annemin asıl taktığı kişi avukattı. Herif hiç bir şey yapmamıştı. Oturduğu yerden devletten para alacak diye çıldırmıştı kadın. Günde 12 saat ırgat gibi çalışıp, asgari ücret alan biri için haklı bir tepki diye düşündüm. Belki babası, yani dedem onbeşinde kız ya erde gerek ya yerde diyip, annemi genç yaşta evlendirmeseydi, belki annem de okuyacaktı. Aslında o yüzden annem üzerime bu kadar baskı kuruyordu. Okuyup onun kaderini paylaşmamak için. Normalde bu yüzden ona ne kadar kızsam da hak vermiyor da degildim...

Ölüme Ramak KalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin