Lunaparka gittiğimizde çok eski günleri hatırladık. 1 yıl geçmişti üzerinden... Arada çok şey yaşasak da birbirimizden kopamadık.
Eskisi gibi olduk mu ? Tek soru bu biliyorum. Hiç eskisi gibi olamadık. Ama daha iyisi oldu... Beni gerçekten bırakmayacağına 2. kez inandırdı. Bunları yaşadıktan sonra daha da sevmeye başladım onu.
Aslında sevmek gibi bir kavram yokmuş da eksik yanını bulmuşsun gibi. O yoksa bitersin,varsa zaten mutlusun.
Bu yüzden istemiyorum beni bırakmasını. Bırakırsa eksik kalırım. Ama bırakmadı.
Bırakmıştı. Ama geri döndü. Çünkü biliyorum o benim kalbimse,küçücük de olsa hissetti ve döndü. Balık kediyi bırakamadı. Bırakmadı...
Lunaparktan sonra sahile gitmek istedim. O da başta istemedi,çok eğlendiğini söyleyip. Ama sonra kabul etti. Sahile doğru yürüdük.
Balık bir şeyler anlatırken aklıma düğün günü geldi. Bi anda geldi işte. Gelmemesi lazımdı ya... Kanser halimle düğünlerine gidip onun yanında olmuştum.
Bazen diyorum ki,ben bunlara nasıl dayanmışım...
Dayanılıyor demek ki. İçinde küçük de olsa bir umut varsa dayanılıyor. Aklıma gelmemesi gerekirdi. Bi anda modum değişmiş ve üzülmüştüm. Gerçekten...
Balık bir şey anlatıyordu ben bunları düşünürken. Ama dinleyemedim. Sonra bir şey sordu dinlemezken,onu da duymadım.
"Sen beni dinliyor musun ? Ne taktın yine kafana ?"
Sakin bi sesle
"Boşver balık bir daha anlat dinleyemedim." dedim.
"Diyorum ki hatırlıyor musun sen de ?"
"Neyi ?"
O da biraz korkarak konuştu.
"Saçların dökülmeden önce... Saçlarını öpüyordum."
"Unutmadım ki hiç."Bi kaç saniye hüzünle gözlerime baktı.
"Bu nasıl sevgi be kediciğim ?"
"Böyle işte."
"Güzel seviyorsun."
"Biliyorum."Mimiksiz bir şekilde denize doğru çevirdim kafamı. Söyleyecek bir şeyi kalmamıştı. Ne söylese haklı olan ben olacaktım bu konuda. Uzun süre geçse de sanki bir kelimemi dakikalarca düşünmüş gibi
"O benim lafımdı ama." dedi.
"Evet."Diyecek bir seyi kalmamıştı. Sonra yine sessizliği o bozdu.
"Eee ?"
"Ne eee ?"
"Ne biliyim hep konuşurduk."
"Konuşurduk evet."
"Şimdi de konuşalım."
"Olur."
"Olur deyip susuyorsun ama."
"Ne diyim balık sen söyle ?"
"Seni seviyorum balık de."
"Diyorum zaten hep."
"Oradan buraya gelene kadar bir şeyin yoktu. Aklına gelen neydi söylesene."
"Boşver demiştim biliyorsun."
"Tamam boşveririm de sen böyle durup susuyorsun gülmüyorsun. Kötü oluyor."
"Tamam konuşacağımız bir şey söyle konuşalım."
"Söyledim."
"Tamam seviyorum işte. Bilmiyor musun sanki ?"
"Biliyorum."
"Bunu deyince olay bitiyor sanki. Sırf bunu demek için mi söylettin ?"
"Hayır duymak istedim."Biraz sinirli ve üzgün olsam da güldüm.
"Şöyle gül işte."
"Bu da benim lafımdı."
"Biliyorum."Aklımdaki düşünceler dağıldıktan sonra kendimi toparladım.
"Balık ne zaman öleceksin sen ?"
"Ölmemi istiyorsan söyleseydin boşuna yaşamazdım."
"Hayır onu demedim."
"Neyi dedin ?" deyip burnumu sıktı yine.
"Ya şunu yapmasana senin yüzünden burnum kırılacak."Güldü.
"Kırılmaz merak etme sen. Neyi dedin onu söyle ?"
"Balık ne zaman ölecek derken ne zaman ağlayacağım artık."
"Hiç."Gözlerimi devirdim.
"Niye ?"
"Ben öyle istiyorum."
"Var ya çok ukalasın."
"Biliyorum kediciğim."Sinirimi bozarak güldü.
"Sen yokken ağlarım ben de."
"Seni şu denize atarsam ağlarsın tabii."Bi anda o sinirlenmişti. O ciddi ifadesini görünce dayanamayıp güldüm.
"Ne ?"
"Çok komik baktın."
"Of."Hâlâ gülmeye devam ediyordum.
Sonra denizin kıyısına doğru yürüdük. Bir süre denizi izledik kumlara oturup. Sonra derin derin bir şey düşündü kumlara bakıp. Ben de omzuna yattım. Daha sonra durduk yerde
"Çok iyi biliyorum." dedi.
"Neyi ?"
"Beni sevdiğini."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAL'IK-2
RandomBAL'IK kitabının 2. kitabıdır. Ayağa kalktık. Uzun zamandır söylemek istediğim şeyi söylemek için bu günü bekliyordum. Söyleyecektim artık. "Balık."dedim. "Efendim ?" "Galiba sana aşık oluyorum." Şaşırdı. Sonra yine gülümsedi,gamzesi ortaya çıktı...