6

33 4 1
                                    

Koltukta ona sarılarak uyuyakalmıştım. Sabah uyandığımda çok kötü hissediyordum. Kötü rüyalarla uyanmıştım. Ve belli ki uyurken ağlamıştım.

Balık daha uyanmamışken yine ağladım. Ellerimi yüzüme kapattım. Gerçekten aylarca... onsuz... yani... of. Anlatılamıyor.

O sırada balığın bana sarıldığını hissettim. En kötü günüm bugündü... ve yanımdaydı. Gerçekten bunu bilmek güzeldi.

Ben ağlarken bana sarılmasını çok özleyeceğim. Her gün ağlayacağım ve hiç birinden haberi olmayacak,yanımda olmayacak. Bana sarılan biri olmayacak.

Düşündükçe daha çok ağlıyordum.

"Balık,gitmek istemiyorum."
"Ben de istemiyorum gitmeni."

Keşke bir mucize olsaydı da parmaklıklar ardına mahkum edilmeseydim. O an o mucizeye gerçekten ihtiyacım,ihtiyacımız vardı. Farkında olmadan birbirimize ne kadar bağlanmışız...

                                      ***
Sokakta saçma sapan yürüyorduk. Moralimiz gerçekten bozuktu. Ama bir şey yapamayacağımızı bilmek de acı veriyordu benim için.

Sürekli iç çekip durdum. O da sürekli

"Beni çok özleme."deyip durdu.
"Bunun imkanı var mı ki balık ? Yok işte,kedi balığı bu kadar severken ondan başka ne düşünecek ? "

O da bana hak vermiş olmalı ki,bir şey diyemedi.

"Gel hadi gondola binelim." dedi.
"Peki."

Sonra soğuk elimle,elini birleştirdi... Gözlerine baktım.

"Bir daha gözlerine de bakamayacağım." dedim.
"Deme öyle üzülüyorum."
"Üzülme balık. Ben daha çok üzülüyorum."
"Sen de üzülme."
"Peki."

Lunaparktan içeri girerken içime bir his vardı. Sanki her şey güzel olacakmış gibi. Ama bu sonuçta bir histi ve geçiciydi. Bunu bilmek de hevesimi öldürmüştü.

Belki de içimdeki son umut da,ölmüştü...

                                        ***
Gondola bindik. Eğlenmiştik,aynı geçmişteki gibi. Gondoldan inerken eğlendiğimiz için gülüyorduk.

Ama,gitme zamanı çok yaklaşmıştı... Bu ikimizin de aynı anda aklımıza gelmiş olmalı ki,lunaparktan çıktıktan sonra birbirimize hüzünle baktık.

                                         ***

Sahili dolaşmak istedim. Bu sefer hiç umursamadan kumlara yattım. Balık önce anlam veremeyerek baktı. Daha sonra güldü,o da kumlara uzandı.

Uzun uzun düşündük. Daha sonra kumlarda oturduk. Kulağına fısıldadım.

"Balık. Seni seviyorum."

"Biliyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Biliyorum."
"Nereden biliyorsun ?"
"Hissediyorum. Şuramda." diyerek kalbini gösterdi ve güldü.

"Ben de deyip gözlerine baktım. Bazen de gözlerinde kaybolmaktan korkuyorum."

"Merak etme kaybolmazsın,balık olan benim. Kaybolursam ben kaybolurum. Balık hafızalı olduğum için."

Bunu deyince gözlerim doldu. Belki saatler sonra,aylarca ayrı kalacaktık.

"Gidince ağlamayacaksın ama."
"Çalışırım."
"Ağlama işte kedicik."
"Peki."

***

Çok sıkı sarıldık. Ve bu çoğundan daha uzun bir sarılmaydı.
Gözleri doluydu. Benim de...

Parmaklıklar ardına gitme zamanıydı artık. Son sözü

"Kendine iyi bak." oldu.
"Sen de kendine iyi bak."

Birkaç damla aktı gözümden. O arkasını dönüp gidiyorken dayanamadım.

"Balık."

Bana baktı,o da ağlamıştı. Ve daha da ağlıyordu.

"Yakında geleceğim. Merak etme."

Gelemeyeceğini biliyordum. Yani en azından bir kaç hafta.

"Seni seviyorum balık."

Bana sarıldı. Bağıra bağıra ağladım. O da...

"Buraya kadarmış demek ki kedicik."
"Bırakıyorsun beni."
"Hayır,pes ettim. Üzüntüden ağladım. Buraya kadar dayanabildim yani ağlamadan."

Gerçekten ağladığı günler çok az oluyordu. Çoğu da mutluluktan.

Sonra ikimiz de gözyaşları içindeyken yüzümü ellerinin arasına aldı.

"Ben seni bırakmayı istiyor muyum sanki ?" dedi.
"Biliyorum balık. İstemezsin..."

Boynuna daha sıkı sarıldım.

"Uzun vedalar pek iyi değildir. Beni fazla özlersin sonra."
"Ama..."

Gözyaşlarımı sildim. İki elimle elini tuttum. Gözlerine baktım. Daha sonra boynumdaki kolyeyi çıkarıp avcunun içine koydum.

"Bu balığa iyi bak. Bir de kendine."
"Aklın bende kalmasın."
"Kalbim kalır ama balık."
"Kalmaz merak etme."
"Benim kalbim sensin ama."

BAL'IK-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin