5

24 3 0
                                    

Gecenin uzun bir kısmını sahilde geçirdikten sonra eve gitmek istediğimi söyledim.

Elif'in evinde yaşıyordum hâlâ. Bu üvey annemin küçücük şeylerden olay çıkarması çok iğrençti. Gerçekten nefret sebebiydi.

Bir kere beni ölüme sürükleyen biriydi. Üvey de olsam vicdanının el vermesi kötü.

Elif'in evine gittiğimde bütün günün özeti şeklinde birbirimize anlattık. O da güzel bir gün geçirmişti. Balıktan sonra en yakın olandı belki de.

***
Aradan bir hafta geçip mahkeme günü geldiğinde, korkuyla ama sakin olmaya çalışarak duruyordum. Mahkeme salonuna girdik ve bizi vuran adamlara balıkla nasıl sinirli bir bakış attık anlatamam. Gözlerimizle nefret kustuk.

Onlar ise gayet sakin ve gülüyorlardı. Bu da beni daha çok tedirgin etmişti. Gerçekten çok emin bakıyorlardı. Mahkeme başladı...

***
Mahkeme salonundan gözyaşlarıyla çıktım. Balık da geldi. Ona bakamadım. Hiç bir şeye odaklanamadım. Sadece ağladım. Ellerimi yüzüme kapattım.Balık ağladığımı kendi gözleriyle görmesin diye.

Ağladığımı biliyordu. Ama bu halde bakamıyordum. Ağladığımı belki çok kez görmüştü. Ama bu farklıydı istemedim o halde görmesini...

Balıkla son bir,iki gün daha geçirecektik. Sonrası ona kalmış. O isterse görüşebilirdik.

***
Sahile gelip son günlerimizi güzel geçirelim istedik. Sürekli ona sarıldım. Ağlamamayı sonunda başarmıştım ki dediğiyle beraber yine gözlerim doldu.

"Çok özleme beni."
"Tamam."
"Sonra kötü oluyor. Merak etme her gün geleceğim."

Gözlerine baktım. Onun gözleri de dolmuştu.

"Balık sen de ağlama."
"Ağlamam merak etme."
"O adamlarla da uğraşma tamam mı ?"

Bir süre bekledi sadece.

"Bakarız."
"Bakarız deme. Bulaşma sakın."
"Peki kedicik. Ama kendime hakim olabilirsem."
"Sana bir şey olmasın yine."
"Olmaz sen merak etme."
"Korkuyorum ama."
"Neden?"
"Seni kaybetmek istemiyorum."
"Söz veriyorum kaybetmeyeceksin."
"Özleyeceğim."
"Neyi ?"
"Sana sarılmayı."
"Biliyorum. Ama her gün sana sarılacağım merak etme."
"Beni bırakırsın diye düşündüm."
"Bırakır mıyım ben seni?"
"Bilmiyorum."

Burnumu sıktı. Bu sefer çıkışmak yerine yine gözlerimizin dolmasını izledim. Daha sonra gözlerini sildi

"Tamam bu kadar duygusallık yeter. Kalk hadi biraz eğlenelim son günlerimizde."
"Haklısın..."

Çoktandır kapşonlarımızı takmıyorduk.

"Kapşonunu tak balık."
"Tamam,sen de."

Beraber kapşonlarımızı takıp yine ara sokaklarda koştuk.

Sonra oturup çikolatalı süt içtik. Güzeldi yine. Her gün bana sarılacağını söylemişti ama bunun imkanı yoktu belki de.

"Of. Yine ne düşünüyorsun sen ?"
"Bilmiyorum kafam fazla karışık."
"Karışmasın o zaman."

Gülümsedim. Daha sonra alışveriş merkezine gidip yine büyük balkona çıktık. Beraber sigara içtik bu sefer de. Bazen çocuk oluyorduk bazen de böyle işte.

"Bu günlük bu kadar yeter. Biraz da şuraya gidelim."

Sigarasını söndürdü. Balkonun kenarına geldik. Uzun süre aşağıyı izledik.

"Hâlâ seviyor musun ?"
"Kimi ?"
"Onu."
"Bilmiyorum."
"Bilirsin sen. Biliyorum derdin."
"Bu sefer bilmiyorum..."
"Peki."

Sessizlik oldu yine. Aklına getirdim ve uzun uzun düşündü.

"Sana bir şey söyleyeyim mi balık ?
"Söyle."
"Bazen eski kabuk bağlamış yaraları kanatmak da iyi oluyor."
"Neden ?"
"Bilmiyorum bana iyi geliyor."
"Aslında bana da geliyor. Yaptığın hatanın farkına varıyorsun."
"Ben o bakımdan demedim,ama haklısın."
"Nasıl yani ?"
"Bazen sinirlendiğin,üzüldüğün kötü günleri hatırlayıp boşuna olduğunu düşünüyorsun. Komik geliyor. Ama bazen de yine sinirleniyorsun."
"Doğru. Ama bu konu fazla baydı. Ben parka gitmek istiyorum kedicik."
"Çocuk gibisin. Gidelim."

***

Parkta yine salıncağa oturup sallandı o. Ben de bu sefer durup onu izledim. İkimiz de fazla düşünceli ve üzgündük aslında. İçimizde burukluk vardı. Birbirimizden böyle zorla ayrılınca daha çok kıymet biliniyor işte.

"Balık. Çok güzel gülüyorsun."
"Biliyorum kediciğim."

Gülümsedim. Daha sonra yine ışığın fazla olmadığı banka oturduk. Kirpiklerine kadar baktım. Hâlâ nasıl dayanacağım diye düşünüyordum. Bu çok kötü olmuştu. Ama haklıyken haksız duruma düşmek bu işte. Mutlaka haklı olduğum ortaya çıkacaktı. Yani umarım...

Ertesi günü yine beraber geçireceğimiz için beni Elif'in evine kadar bırakmak istedi. Eve doğru yol aldık. Elimi cebime koydum. Yürürken bi an ona baktım. Kapşonunu çekiştirdim. Güldük. Sonra bir kaç saniye bakıştık.

"Bakma öyle."
"Neden ?"
"Özlerim."

Gözlerim doldu yine.

"Engel olamıyorum balık. Ama ağlamıyorum. Veya ağlıyorum... ya da öyle bir şey gözlerim alıştı."
"Güzel şarkıdır."
"Güzel,balık."
"Ama ağlama kirpiklerin ıslanıyor."

Güldüm ama yine de ağlıyordum.Onun da gözleri doldu...

Evin önüne geldik. Şuan bile ondan ayrılasım gelmedi.

"Aslında bu gün beraber uyusak iyi olurdu. Zaten bir daha uyuyamayacağız."
"Bence de... O zaman gel benimle."

Beraber onun evine gittik. Koltuğa oturdum. İkimiz de hüzünlüydük. Uykum da kaçmıştı düşünmekten. Belli ki o da aynı durumdaydı.

Bir süre öylece oturduk ve uzun uzun düşündük. Son bir gündü. Yani... anlatılmıyordu.

Parmaklıklar ardında... her gece... onu düşünerek... ve de haklıyken...

"Fark ettim ki..."
Gözlerim hâlâ doluydu.
"Neyi balık ?"
"Ben seni çok özleyeceğim."
"Ben senin beni özleyeceğinden daha çok özleyeceğim.

Yüzümü ellerinin arasına aldı. Zaten gözlerimiz doluydu. Bana sarıldı. Ona sarılmaktan ne kadar çekindiğim yıl varsa... hepsinin acısını çıkaracak gibi sarıldım. İkimizde ağladık. Ama... ne kadar ağlayamadıysak ağladık.

O nadiren ağlayan biriydi. Balıktı. Ağlasa da denizin haberi olmazdı. Ama benim olurdu işte.

BAL'IK-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin