Dünyanın karanlık tarafı henüz aydınlanmaya başlamadan, horozlar bile derin uykularındayken Sakura pembe göz kapaklarını açtı. Çok gürültü çıkardığından dolayı gece yatmadan önce kapattıkları jeneratörü Ceviz yapmıştı. İnsan ve hayvan dışkısıyla çalışan jeneratörü tamamen toplama parçalarla oluşturmuştu. Yani şu anda elektrikleri yoktu. Bu yüzden yatağının baş ucunda duran kibriti çaktı ve komidininde duran koca mumu yaktı. Yavaş adımlarla mumla aydınlanan koridorda yürüdü. Merdivenlerden parmak uçlarında inip mutfağa geçti.
Bugün özgür yaşamlarının üçüncü yılının ilk günüydü. Yani bugün önemliydi. O yüzden güzel bir pasta yapmak istiyordu. Neyseki bugün alış veriş günüydü. Meşe ayda bir kere yerleşim yerlerine gider ve ihtiyaçları alır gelirdi. Sakura tezgahta duran ihtiyaç listesine aklına gelen ve eksik olan ne varsa yazdı.
Mutfakla ilgilenmeyi çok severdi Sakura. Her zaman bi kafeterya sahibi olmak istemişti. Daha doğrusu insanlardan bıkana kadar bunu istiyordu. İnsanların yaptığı yemekleri beğenmeleri hoşuna gidiyordu. Buraya geldiklerinde de düzenli bir yaşam için kendi içlerinde bir düzenlerinin olması gerektiği konusunda anlaşmışlardı. Sıra mutfak işlerine gelincede hemen kendini öne atmıştı. Normalde utangaç biriydi ancak bu muhtemelen farklılığından kaynaklanıyordu. Çünkü burada kendini hiçte utangaç hissetmiyordu. Burada herkes farklıydı ve kimse birbirini yargılamıyordu.
Sakura listeye aklına gelen herşeyi yazıp evlerinin biraz dışında duran tuvalete gitmek için terliklerini çıkarıp ayağına ayakkabılarını geçirdi. Kapıyı açtığında serin yaz gecesi yüzüne çarptı. Hava çok garipti. Karanlık sanki elindeki mumun ışığını yiyor gibiydi. Neden olduğunu anlamadığı bir şekilde ensesindeki tüyler diken diken oldu. Biraz ürpersede bağırsaklarındaki baskı galip gelince karanlığa adımını attı. Doğa bugün çok sessizdi. Normalde hafif esen rüzgarla dallardaki yaprakların birbirine çarpmalarıyla çıkan o hafif dinlendirici ses yoktu mesela. Veya böceklerden gelen o müziğimsi tınıda bugün kulaklarına yetişmiyordu. Ama bağırsakları artık isyanda olduklarından dolayı hızla tuvalete gidince Ceviz'in odasının penceresinin önünden geçerken yerden birkaç santim yükselmiş olan kovayı göremedi. Tam tuvaletten çıktıktan sonrada kapının kapanmasıyla aynı anda kovanın yere çarpmasından çıkan sesi de duyamadı.
Tuvaletin hemen dışında duran ellerini yıkamak için oraya koydukları tasa su doldururken aklına buraya geldikleri ilk gün geldi. Normalde herkes kendine doğayla bütünleşebilmeleri için kendine bir ağaç ismi verecekti. Sakura Japonların meyve vermeyen kiraz ağaçlarında çıkan kiraz çiçeklerine verdikleri isimdi. Renkleride beyaz ve pembe oluyordu. Yani tam olarak onu ifade ediyordu. Bu yüzden kendisine Sakura denilmesini istedi. Ellerini yıkarken orada asılı olan aşınmış ve kirlenmiş aynada mum ışığıyla aydınlanmış yüzüne baktı. Yataktan kalkınca saçlarını taramadığı için bembeyaz saçları birbirine girmiş ve kabarmıştı. Pembe yüzü de aynadan kendine bakıyordu.
İnsanlarla bir arada yaşarlarken saçlarını soğan püskülüne, yüzünü de domatese benzetirlerdi. Onunla soğan püskülünün ardına saklanmış domates diye dalga geçerlerdi. İnsanlar neden kendilerinden farklı olanları kabullenmek yerine onlara zorbalık edip zor olan hayatı daha da zorlaştırırlardı acaba.
Sakura elini yıkadıktan sonra mumu tekrar eline alıp eve doğru yönelmişti ki karanlık gözlerinin önünde dalgalanır gibi oldu. Bu görüntü karşısında kala kaldı. Ensesindeki tüyler yine anlam veremediği bir şekilde diken diken oldu. Gözlerini iyice açıp karanlığa bakmayı sürdürdü. Ancak gözünü bir kaç kez daha kırpıp açtıktan sonra güneş ışınlarının yüzüne çarptığını farketti. Sonra kalp atışları hızlandı ve hızla çevresine bakındı. Elinde tuttuğu mum hala yanıyordu.
"Ama" desi yüksek sesle. Sesi çatallı çıkıyordu. "Bu nasıl mümkün olabilir. Ben... Ortalık..."
Elinde yanan mumla şaşkın şaşkın çevresine bakmayı sürdürdü. Acaba rüya mı görüyordu.
"Hey... Sakura ne yapıyorsun orada?"
Sakura yerinden sıçradı ve elindeki mumu yere düşürüp kırdı. Bu Çınar'dı. Sakura ona şaşkın şaşkın bakarken Çınar tekrar seslendi.
"İyi misin?"
Sakura kendini toparlayıp,
"İyiyim. Sadece... Ben... Geliyorum." dedi ve Çınar'ın açtığı kapıdan içeri girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Kırılması
FantasyZaman ve evren insan için hep anlaşılması zor bir noktada yer almıştır. Bir avuç genç hiç beklemedikleri bir anda kendilerini bu anlaşılmazlığın içerisinde bulurlar.