Balsa

56 8 0
                                    

Balsa gözlerini açıp yerinden sıçradı. Onu uyandıranın ne olduğunu anlamaya çalışarak buğulu gözlerle etrafına bakındı. Sonra gözleri penceresinde durdu. Güneş çoktan doğmuş gibiydi. Tüm algıları uyanınca hızlıca yatağından atladı ve üstünü değiştirdi. Normalde güneş doğarken uyanır ve rahat rahat işlerini yapmaya koyulurdu. Ama bu gün neden vaktinde uyanamadığını anlayamayarak alt kata doğru olabildiğince hızlı ve sessiz bir şekilde indi. Bu kadar acele etmesinin nedeni dün akşamdan yoğurt mayalamış olmasıydı. Balsa çok mükemmeliyetçi bir insandı ve kendi yaptığı bir şeyin kusurlu olması tüm gününü mahvetmesine yetebilirdi.
Mutfağa gelince Sakura'nın orada olmamasına şaşırdı. Çünkü evde en erken kalkan oydu. Genelde güneş doğmadan önce kalkar ve güne başlardı.
Evde herkesin ayrı bir görevi vardı. Balsa'nın ki de hayvanlarla ilgilenmekti. Balsa başta bu işe çok yanaşmamıştı. Ancak evde zaten herkesi kabiliyetli olduğu görevlere yönelmişti. İstemese de evde ondan başka kimsenin bir öküzle başa çıkamayacağını veya bir koyunu yenilebilecek hale getiremeyeceğini biliyordu. Ancak düzen oturup da hayvanlarla ilgilenmeye başladiktan sonra bu işin hiçte düşündüğü gibi olmadığını farketti. Temizliklerini ve bakımlarını düzenli yapınca bu işten zevk almaya başlamış hatta bahçenin bir kısmına küçük bir tavuk çiftliği bile kurmuştu. Artık sadece kırmızı etle değil beyaz etinde tadına bakabiliyorlardı. Tabi bonus olarak birde yumurtalar vardı. Balsa mutfaktan sağdığı sütleri kaynatmak için kullandıkları tencerelerden birini aldı. Sabah içilen taze süt herkesin hoşuna gidiyordu. Sonrada ahıra doğru giden arka kapıya yöneldi. O ahıra doğru giderken ön kapıyla tuvalet arasında kalan yolda Sakura elinde mumla öylece durmuş etrafına bakınıyordu.
Tavukların kümesinin yanından geçerken hepsinin biraz afallamış bir şekilde birbirlerine çarptıklarını fark etmedi. Ahıra gelmeden önce yogurtları mayalamak ve peynir yapmak için kullandığı küçücük kulübesinin içerisine girdi. Mayaladığı yoğurda yavaşça uzandı ve biraz korkarak kapağını kaldırdı. Sonrada rahatlayarak nefesini bıraktı. Neyseki yoğurt ekşimemişti. Neşeyle kulübeden çıkıp ineklerin ve koyunların bulunduğu ahıra gitti. Ahırda koyunların hepsi garip bir şekilde birbirlerine sokulmuş meleşiyordu. Balsa
"Neyiniz var?" dedi incecik sesiyle. Koyunlar resmen onu duydukları için rahatlamış gibiydiler.
"Sizi otlamanız için salacağım birazdan. Ama önce biraz süt sağmam ve içeri götürmem gerek."
Koyunlar anladıklarında dair en ufak bir işaret göstermeselerde Balsa onların anladıklarını var sayıp ineklerin bulunduğu tarafa yöneldi. Onlara gülümseyerek,
"Selam kızlar" dedi ve eğilip taburesine oturarak ineklerden birini sağmaya başladı. Bu gün hayvanlar her zaman olduklarından biraz daha sessiz gibiydiler. Balsa kulübeye bıraktığı kaynatma tenceresine sütü döktü. Bir eline süt tenceresini diğer eline de yoğurt kovasını alarak eve geçti. Sakura uyanmış ve mutfakta kahvaltıyı hazırlamaya başlamıştı. Ceviz de Çınar'a istediği yeni makine parçalarının isimlerini ve şekillerini anlatiyordu.
"Bu parçaların hepsini hurdacılarda bulabileceğine yüzde doksan beş eminim. Yalnız yeni bir tane küçük yıldız tornavidaya ihtiyacım var. Ucunun aşınmamış olması gerektiği için onu sıfır alırsan sevinirim."
Balsa gülümseyerek
"Hepinize günaydın" dedi ve dalgın dalgın tavuklardan dün akşam topladığı yumurtaları kaynatmak için ocağa koyan Sakura'nın yanına geçti. Tezgaha yoğurdu, ocağa da sütü bıraktı.
"Sütü kahvaltı için kaynatabilirsen çok sevinirim." dedi.
Sakura önce onun yüzüne ne dediğini anlamamış gibi baktı. Sonra süt tenceresini gördü.
"Ne? Ah evet tabi. Tabi kaynatırım o iş bende." dedi ancak kafası hala başka bir şeydeymiş gibiydi. Balsa
"Tamam o halde ben hayvanları otlamaları için bırakacağım sana kolay gelsin." deyip tekrar ahıra doğru giden kapıdan çıktı. O kapıyı ardından kapatırken Palmiye'de üst katın ilk merdiveninden iniyordu.
Önce tavukların kümesinin kapısını açtı. Normalde kapı açılır açılmaz deli gibi özgürlüğe koşan kümes ahalisi bu gün dışarı çıkmaya pek de hevesli değil gibiydiler. Balsa onları biraz kışkışlayarak dışarı çıkarttı. Sonrada inekler ve koyunları otlamaları için ahırdan çıkardı. Çevresini çitlerle sardıkları geniş otlakta hayvanların sakin sakin yerdeki otları çiğnemelerini izledi bir süre.
Buraya gelmeden önce veterinerlik yapıyordu. Veterinerlik okulunun ilk yıllarında gördükleri hayvanların bazılarını tutmakta zorluk çektiğini fark ettikten sonra vücudunu gelistirmeye karar verdi ve sıkı bir şekilde aksatmadan idman yapmaya başladı. Vücudu gelişip kasları kendilerini belirgin bir şekilde göstermeye başladıklarında insanların kendisine hayranlıkla bakcaklarını düşünürken onunla alay etmeye başladıklarını fark etti. Cılız bir adamken normale göre daha ince olan sesi insanların çok dikkatlerini çekmiyordu. Daha göze batan biri haline geldikçe insanların bu özelliğiyle dalga geçmeleride kaçınılmaz bir şeymiş gibi peşinden geldi. İlk başlarda buna aldırmamaya çalışsada bir süre sonra konuştuğu herkesin yüzünde oluşan alaylı gülümseme onu insanlardan iyice uzaklaştırdı. Kendisi vücudundan da sesinden de memnundu. Zaten işi de hayvanlarlaydı. Bu yüzden insanlarla konuşmayı tamamen kesti. Onu beğenmeyenlerle konuşmasa da olurdu. Ancak buradakilerle tanıştıktan sonra Çınar'dan çıkan fikri diğerleri gibi o da kucaklayarak kabul etti. Sıra isim bulma işine gelincede kendine en uygun ismin Balsa olduğuna karar verdi. Balsa bilinen en sağlam ağacın ismiydi.
"Hey.. Balsa"
Balsa bakışlarını otlayan hayvanlardan çekerek kendisine doğru gelen Çınar'a baktı.
"Sakura kahvaltının hazır olduğunu söylüyor hadi gel."
Balsa "Tamam" dedi ve Çınar'la beraber eve doğru yürümeye başladı. Çınar,
"Bu ay alacaklarımız hesapladığımdan daha fazla tutacak gibi. O yüzden yanımda bir tanede koyun götürsem iyi olacak. Kahvaltıdan sonra ben malzemeleri arabaya yüklerken sende kayunlardan birini getirebilir misin?"
"Tabi" dedi Balsa. Hangi koyunun daha çok para edeceğini düşünürken Çınar'la beraber eve girdi...

Zaman KırılmasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin