Çınar yola çıktıktan sonra herkes günlük işlerini yapmak için kendi köşesine çekildi.
Ceviz odasında bir süre hiç bir şey yapmadan sessizce oturup bekledi. Hiç kimsenin onu çağırmayacağına kanaat getirdikten sonra önce ki gece çalıştırdığı makinasını öncekinden daha da merakla incelemeye başladı. Makina ilk çalıştırdığında amacına uygun şekilde çalışmıştı. Ama daha sonra ne olmuştu da sanki... sanki... zaman ve mekan kavramı üzerine tepki göstermeye başlamıştı. Makinanın her bir kablosunu, her bir vidasını nasıl yerleştirdiğini net bir şekilde hatırlıyordu. Makinayı nazikçe söktü ve her yerini didik didik kontrol etmeye başladı.
Babası onu görse kesin tebrik eder ve hayatında onun kadar zeki birini hiç görmediğinden bahsederdi. Tabi kendi dışında. Ona hep böyle takılırdı. Nitekim Ceviz içinde aynısı geçerliydi. Hayatında kendisi ve babasından daha zeki kimseyle karşılaşmamıştı. Babası hayatında ne duyduğu ne gördüğü ne de okuduğu hiç bir şeyi unutmazdı. Eğer kendini insanlardan uzaklaştırmamış olsa bir bilim insanı olabilecek potansiyeldeydi. Ama Çeviz'in kesinlikle babasını yargılamaya hakkı yoktu. Çünkü kendi de ondan çok farklı sayılmazdı. Babası onun en yakın arkadaşı gibiydi. Annesiyle kardeşi çoğu zaman onların aralarında geçen konuşmaları anlayamazları. O kadar çok bilimsel terim va parça adları kullanırlardı ki annesi onlar konuşmaya başlayınca somurtur, "Kendimi yabancı dil konuşan insanların arasında kalmış gibi hissetmeme neden oluyorsunuz" diye takılırdı onlara.
Ceviz makinanın üzerine eğilmiş onu incelerken yanağından bir damla yaşın süzüldüğünü farkedince direk doğruldu. Yerinden kalkıp aynadaki yansımasına baktı. Gerçektende gözlerinde yaşlar vardı. İlgiyle onları inceledi. Ailesini kaybettiği o kazadan beri göz pınarları sanki kurumuş gibiydiler. Ama şimdi zihni daha önce hiç olmadığı kadar çok onları hatırladığı için duygusal olarak da etkilenmiş olmalıydı. Bu ilginçti.
Gözlerinde ki yaşları silip makinaya odaklanmaya çalışsa da onlarla geçirdi son günün anısının zihninde film şeridi gibi oynamaya başlamasına engel olamadı. Bu onun en kötü anısıydı.
O gün yataktan kalktığında mutlu uyanmıştı. Ailesiyle yaptığı kahvaltı ise keyfini iyice yerine getirdi. Babası islerlerse Ceviz'in okul çıkışında sinemaya gidebileceklerini söyledi. O sırada kendisi lise sondaydı. Kardeşi de orta okula gidiyordu. Kardeşinin okulu onunkinden önce bitiyordu. Yani hepsi toplanıp arabayla onu okuldan alacaklar ve hep beraber sinemaya gideceklerdi. Ailesi hep böyleydi. Yapacakları şeye genelde aynı gün içerisinde karar verir ve hemen faaliyete gecerlerdi. Babannesi hayattayken onu yaşadığı şehirde ziyarete gitmeyede hep aynı gün karar verirler ve valizlerini hazırlayıp yola çıkarlardı.
Ceviz okuldaki çocukların hiç birinden hoşlanmıyordu. Çünkü bir kısmı onlardan daha zeki olduğu için onu sevmiyorlardı. Geri kalan kısmı da ergenliklerini son raddede yaşadıkları için davranışları ona çok saçma geliyordu. Kalın kuantum fiziği kitabıyla geçirdiği verimli günün ardından okul bahçesini geçip yola çıktı ve ailesinin gelmesini beklemeye başladı. Ama nedense geleceklerini söyledikleri saat gelip geçmesine rağmen ortalıkta gözükmüyorlardı.
Ceviz artık kaldırımın kenarında bir aşağı bir yukarı giderek gözü yolda arabalarını beklemeye başladı. Ve sonunda köşeden parlak fıstık yeşili arabaları gözüktü. Kavşağı dönerken biraz savruldu. Bu ara yolda babası arabayı olması gerektiginden hızlı kullanıyordu ve yola değil de yan koltukta oturan annesine bir şeyler anlatıyor ve bakışını yoldan fazla karısında tutuyordu. Sonra Ceviz'in kalbinin deli gibi atmasını ve korkudan bir kaç adım gerilemesine sebep olan bir şey oldu. Şimdi de sokağın diğer ucundan bir araba o kadar hızlı geliyordu ki bu hız muhtemelen şehirler arası hız limitini bile aşıyordu. Araba gayet lükstü ve gri renkteydi. Şöförü yanında oturan kadına avazı çıktığı kadar bağırıyor gibiydi ve değil yola bakmak araba kullandığının bile farkında değil gibiydi.
Ceviz daha durun diye bağıramadan iki araç birbirine öyle bir çarptı ki lüks arabadaki kadın ve arka koltukta oturan ve belli ki kemerini takmamış olan kendi kardeşi hızla camdan fırladılar. Ceviz filimlerde bile böyle dehşet bir sahne görmemişti. Babası şöför koltuğunda ezilmişti ve iç organlarının bir kısmı dışarı çıkmıştı. Annesinin kafası hayatta olsa fiziksel olarak mümkün olmayacak bir açıyla duruyordu ve çarpışmanın etkisiyle yüzü parçalanmıştı. Kardeşinin bedeniyse yerde. Kan gölünün içerisinde yüzüyordu. Koluysa kendisinden bir kaç metre geride kalmıştı. Diğer arabadan fırlayan kadının kavlfası yolda yuvarlanmaya son vermişti ve bedensiz kafadaki yüze şok ve korku ifadesi kazınıp kalmıştı.
Ceviz jole kıvamına gelmiş bacaklarla olduğu yere çöküp kaldı. Çevreden insanların kaza yerine hızla koştuklarını hayal meyal görüyordu. Zihni karanlığa doğru çekilmeden önce gördüğü son şey lüks arabadan yüzünün bir kısmı hala yanmakta olan şöförü güçlükle çıkarıp oradan uzaklaştırmaları ve ardından arabanın alev topuna dönmesiyle oluşan göz alıcı ışık.
Ceviz kendine geldiğinde bir süre konuşmadı. Henüz liseyi bitiremediği ve onsekizine gelmediği için onu bir yetimhaneye gönderdiler ama o buradan kaçıp bir süre sokaklarda kaldı. Sonra da bir tamirhanede çalışmaya başladı. Burada hem para kazanıyor hem de icatları için istediği parçayı bulabiliyordu. Diğerleriyle internet üzerinden tanışıp buraya yerleşmeden önce bir kaç yıl farklı tamirhanelerde çalışıp hem para hem malzeme biriktirmişti. Şimdi sıkıntılı günlerini geride bırakmışlardı. En azından Ceviz için durum buydu.
Anılarından sıyrılınca, e
lindeki makinanın çalışmasının neden değişmiş olabileceği hakkında artık bir fikri vardı. Muhtemelen düşmesinin etkisiyle içerideki hassas kablolardan biri lehimlediği yerden çıkıp başka bir yere takılmıştı. Makinadaki tek değişiklik buraydı. Ceviz hassas kabloyu takılmış olduğu yere lehimledi ve makinayı kapatıp derin bir nefes aldı. Tam çalıştırma tuşuna basacaktı ki makineyi burada denemekten vaz geçti. Onu şefkatle kucakladı ve sırt çantasına yavaşça koyup odasından dışarı çıktı. Mutfakta Sakura'yla karşılaştı. Sabah ki dalgınlığını üzerinden atmış gibiydi. Ceviz ona ormanda kısa bir yürüyüşe çıkacağını söyleyip evden ayrıldı. Cihazı denemek için o kadar heyecanlıydı ki koşmamak için kendini zor tutuyordu...
O ormana doğru adımlarını sıklaştırırken hem Palmiye hem de Balsa onun arkasından sessizce baktılar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Kırılması
FantasyZaman ve evren insan için hep anlaşılması zor bir noktada yer almıştır. Bir avuç genç hiç beklemedikleri bir anda kendilerini bu anlaşılmazlığın içerisinde bulurlar.