Aynı Yerde Farklı Zamanda

35 4 1
                                    

Ceviz ormanın içerisine doğru beş dakika kadar yürüdü. Aslında evden çıkarken ormanın iyice içlerine gitmeyi planlamıştı. Ama sırtındaki çantaya koyduğu icadını denemek için sabırsızlanınca, dayanamayıp olduğu yere çömeldi ve sırt çantasını çıkardı. İçinden cihazı çıkarıp nazikçe yere kordu ve yine kendi icadı olan, güneş enerjisiyle şarj olabilen bataryaya eneji kablosunu takıp makineyi çalıştırdı.  Makina önce sessiz bir şekilde çalıştı. Sonra hafifçe titremeye başladı ve Ceviz'i gümüşi bir sis bulutunun içinde bıraktı. Ceviz çevresindeki ağaçların yavaşça saydamlaşmalarını ve üzerlerine yine saydam daha geniş ve büyük ağaçların gelmelerini izledi. Sanki yavaşça az önce kendi durduğu yer kayboluyor da yerine büyük ağaçlar geliyor gibiydi. Sonra makine aniden kulaklarının tıkanmasına neden olan bir basınçla titreyip durdu.

Ceviz'in kalbi şiddetle atıyor, resmen göğüs kafesinden dışarı çıkmaya çalışıyordu. Şu anda durduğu yer kesinlikle az önce ormanda durduğu yer değildi. Çevresinde ki ağaçlar çok geniş gövdelere sahiptiler. Ayrıca hava az öncekinden daha sıcak gibiydi. Cevizin ormana geldiğinde çevresindeki ağaçlar gökyüzünü kapatmıyordu. Ancak şimdi ağaçların yüksek dallarının arasından gökyüzü zor görünüyordu. Ceviz titreyen ellerine aldırmamaya çalışarak cihazı tekrar çantasına koydu. Ama çantayı ne sırtına taktı ne de fermuarını kapadı. Makinenin çalıştırma tuşunun ulaşabileceği yerde olduğuna emin olduktan sonra onu nazikçe kucaklayıp ayağa kaltı ve ağır adımlarla ormana girdiği yere doğru yürümeye başladı. Sabah ki olayları ve şu an da çevresindeki manzarayı göz önünde bulundurarak aşağı yukarı makinenin ne yaptığı hakkında bir teorisi vardı. Ama henüz doğruluğuna dair elinde kanıt yoktu. O kanıtı kazasız belasız bulmayı umut ediyordu. Beş dakikayı bulmayan, ama ona saatler gibi gelen kısa yürüyüşünün ardından evlerinin bulunması gereken yere geldi. Karşısı tam olarak evlerini yaptıkları yerdi. Ancak karşısında duran ev kesinlikle onlara ait değildi. Evin dış yüzeyinin büyük kısmı koca panellerle kaplıydı. Arada gözüken yerlerde kaliteli ahşaptandı. Evin iki yanından toprağın içine doğru uzanan yeşil renkte borumsu şeyler vardı. Bahçesinde bulunan ağaçların gövdelerine küçük cep telefonu boyunda monitörler bağlanmış gibiydi.

Ceviz ağzı bir karış açık eve bakarken teorisinin doğru olduğuna artık yüzde doksan emindi. Şu anda kesinlikle kendi evlerinin olduğu yerdeydi. Ancak kendi zamanında değildi...

Evin kapısı açılıp da içinden koyu mor saçlı, ortalama boylarda, satandartın üzerinde güzelliğe sahip bir kız çıkınca yerinde sıçradı. Kalbi deli gibi atsa ve beyni ona kaçması için sinyaller gönderip dursa da o elinden geldiğince hareket etmemeye çalıştı. Kız bir umut onu görmeyebilirdi. Ceviz onun kendisini görmesinin hayırlı sonuçlar doğurmayacağına emindi.

Kız kapısının önünde biraz durdu. Sonra ağır adımlarla bahçesine doğru ilerlemeye başladı. Sonra aniden her şey ağır çekimde ilerlermiş gibi hafif bir meltem esti ve kızın saçlarını gözlerine doğru savurdu. Kız saçlarını düzeltirken kafasını hafifçe salladı ve Ceviz'i gördü. Önce gözleri ani şokun etkisiyle büyüdü, sonra merakla kısıldı. En sonunda da kararını vererek Ceviz'e doğru bir adım attı ve bağırdı.

"Sen de kimsin? Burası benim bölgem. Çitimi nasıl geçtiğini bilmiyorum ama geçtiğin için pişman olacağına emin olabilirsin." Konuşurken bir yandan da pantolonunun arka cebinden uzun araba antenlerini andıran mavi bir çubuk çıkarmıştı. Onu bir kılıç gibi önünde tutuyor kararlı adımlarla Ceviz' e doğru ilerliyordu.

Ceviz bunca yıllık hayatında ilk defa beyninin durduğunu hissetti. Beyni ayaklarına hareket etmelerini söylüyorsa da ayaklarının ya bundan haberi yoktu ya da artık kendi başlarına buyruk hareket ediyorlardı. Çünkü tek yaptıkları tekinsiz bir sekilde titremekti. Ceviz bir şey söylemezse az sonra en iyi ihtimalle kızın tuttuğu çubukla şişlenecekti. Bu yüzden aklına değilde diline ilk ulaşan şeyi söyledi.

"Saaalaaın mooo"

Kız aniden durdu. Kaşlarını kaldırarak,

"Ben... Hangi dili konuştuğunu anlayamadım. Şu anda kullanılan beş dilden hangisi bu?" dedi. Elindeki şişi hala tehditkar şekilde önünde tutuyordu.

Ceviz derin bir nefes aldı ve boğazını temizledi. O daha ağzını açamadan kız onun anlamadığı dillerde bir şeyler söylemeye başladı. Ceviz ortalığı iyice karıştırmadan kendini biraz sakinleştirdi ve bu sefer dilinin dolanmasına izin vermeyerek,

"Saçların mor, demeye çalışmıştım" dedi.

Kız kaşlarını tekrar kaldırarak,

"Evet. Annem hep mor saçlı bir kızı olsun istemiş. Bu yüzden genetik müdahaleye baş vurmuş. Bilirsin onların zamanında insanlar akıllarına gelen her şeyi istiyormuşlar. Arkadaşlarımın birinin annesi çili çok seviyormuş. O kadar abartmış ki kızın göz kapaklarında bile çil vardı." dedi eski bir anısını hatırlayarak. Sonra aniden tekrar ciddileşip,

"Söyle bakalım hareket ve ısı sensörlü elektrikli çitimi nasıl geçebildin?"

"Ben..." dedi Ceviz tam olarak ne söylemesi gerektiğine emin olamıyordu. Kıza çaktırmadan cihazın tuşuna nasıl basacağının hesabını yapmaya başlamıştı bile. Sonra kız tekrar konuşmaya başladı

"O gözündeki şeyi neden takıyorsun. Gözlerini çok büyük gösteriyor" dedi.

Kız nedense konuşmaya pek meraklı gibiydi. Ceviz,

"Tabi ki görebilmek için. Bunlar olmadan burnumun ucunu zor görüyorum" dedi.

Kız kaşlarını tekrar çattı. Sonra kafasını hafifçe eğdi ve

"Sen... Seni geçtiğimiz günlerde rüyamda gördüm" dedi. "Acaba tekrar rüya görüyor olabilir miyim. Çünkü çitimi aşıp buraya gelebilmen imkansız" dedi. Bir yandan da dikkatle Ceviz'i süzüyordu.

Sonra Ceviz de bir şeyi fark etti. Bu kızın sesi sabah duyduğu sesle aynıydı. Yani sesin sahibi bu kız olmalıydı.

Ceviz'in zihninde taşlar yavaşça yerine otururken heyecanla

"Ben..." dedi ama o daha cümlesine başlayamadan yer önce yavaşça sonra da hızla salllanmaya başladı. Ceviz kızın dengesini sağlamaya çalışmak için hafifçe yere çömelmesini fırsat bilip makinesini tekrar çalıştırdı. O gümüşi sisin ardında kaybolurken yer de artık sallanmayı kesmişti. Basınç tekrar kulaklarını tıkayıp onu sersemletirken çevresinde ki her şey netlik kazandı. Ama Ceviz gördüğü manzara karşısında kalakaldı. Evleri ve güzel bakımlı bahçeleri bir kum fırtınasına yenik düşmüş gibi görünüyordu.

Kendisini toparlayıp hızlı adımlarla bahçeyi aşıp evin verandasına ulaştı ve hızla kapıyı vurdu. Ama kapıyı kimse açmadı. Sonra arkasından boğuk bir ses

"Ceviz" diye bağırdı.

Ceviz yerinden sıçrayıp arkasını döndü. Sesin sahibi Çınar'dı. Yüzünü muhtemelen kumdan korunmak için sarmıştı. Yanında duran Palmiye, Sakura ve Balsa'da aynı şekildeydiler. Dördü de hızla ona doğru koşup onu boğarcasına sarıldılar. Ceviz ancak geriye doğru çekildiğinde hepsinin gözlerinin yaşla ıslanmış olduğunu fark edebildi...

Zaman KırılmasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin