Akşam sohbetleri bittikten ve herkes uyumaya karar verdikten sonra odalarına dağılırken, Ceviz bugün bitirdiği güneş enerjisiyle şarj olup çalışan fenerini denemek için jeneratörü kapatmaya gönüllü oldu. Dört odanın da kapılarının kapanma sesini duyduktan sonra o da odasına gidip küçük feneri aldı. Evde yalnızca onun odası alt kattaydı. Çünkü odasının diğerlerininkinden geniş olmasını istemişti. İcatlarını ve toplama malzemelerle oluşturduğu makineler için ayrı bir oda değil de kendi odasının geniş olmasını istemişti. Diğerleri de buna itiraz etmemişlerdi. Onun buradaki görevi hayatı kolaylaştırmaktı. Mesela su sorununu yaptığı bir dedektör sayesinde cözmüşlerdi. Önce suların yerlerini saptamış, sonra da kuyu açmışlardı. Zamanla da suyun eve dağılımı ve ısınması gibi sorunları halletmişti. Yine elektrik sorunlarıda onun sayesinde hallolmuştu.
Aslında jeneratörü kapatmak istemesindeki asıl amacı herkesin yattığına emin olup bir yıldan beri üzerinde çalıştığı aleti denemekti. Normalde yeni bir şey icat ettiğinde bunu diğerleriyle paylaşmaktan çok hoşlanırdı. Ancak bu seferkini tek başına denemek istiyordu. Çünkü bu icadın fikri babasından çıkmıştı. O daha küçük bir çocukken babasıyla yapmak istedikleri şeylerin hayalini kurarlardı. Bir gün zengin olduklarında tüm insanlardan uzakta ayda kendilerine yaşam alanı kurup orada yaşama hayallerini de her seferinde dile getirirlerdi. Ama artık Ceviz'in babası yanında değildi. Bu yüzden bu icada başlamak için kendinde adım atacak cesareti uzun süre bulamamıştı.
Ceviz elinde feneriyle evin hemen dışına yerleştirdikleri jeneratörün yanına gitti ve kapama tuşuna bastı. Jeneratör bir anda sessizleşince ve evden gelen ışıklar kapanınca Ceviz bir süre karanlıkta öylece kaldı. Gözlerinin karanlığa alışmasını bekledi ama bu olmadı. Ay minicik bir hilal şeklindeydi ve bu ortalığı aydınlatmaya yetmiyordu. Fenerini açtı ve işinden memnun kalarak eve girdi. Ancak yukarıda Çınar'ın odasında attığı adımlarla yerdeki tahtaların gıcırtısı bir süre gelmeye devam etti. Anlaşılan Çınar'ın hemen uyumaya niyeti yoktu. Somurtarak odasına girdi. Çınar'ın günlük tuttuğunu biliyordu. Muhtemelen bir süre uyanık kalacaktı. Ama bu gün icadının çalışıp çalışmadığını kontrol etmezse kesin uyuyamazdı. O yüzden feneri kapamadan masasının üzerine koydu ve icadının son kontrollerini yapmaya başladı. Buna uyan parçaları toplamak neredeyse 5 yılını almıştı. Bu yaptığı makine küçük bir alanda yer çekimini tamamen kaldırıp o alandaki nesnelerin havada süzülmesini sağlayabiliyordu. Ayrıca bunun tam tersini yapıp o alanda ki yer çekimini arttırıyor ve nesnelerin yere resmen çakılmalarını sağlayabiliyordu.
Bu makineyi babasıyla beraber icat etmeye karar verdiklerinde Ceviz daha küçük bir çocuktu. Ayrıca tam bir aileydiler. Babasının araba tamir dükkanı vardı. Dükkanın arka tarafını da evleri olarak kullanıyorlardı. Sabah uyandıklarında babası dükkana geçer kendisi de okula giderdi. Annesi de onlar dönünce yemeleri için hergün az az, farklı tatlarda kurabiyeler yapardı. Mesela bugün tarçınlı kurabiye yaptıysa ertesi gün elmalı, sonraki gün sade, ondan sonraki gün çikolata parçalı kurabiyeler yapardı. Bu yüzden evlerinde hiç gitmeyen bir kurabiye kokusu olurdu. Ceviz'in birde küçük bir kız kardeşi vardı. Onun okuldan dönmesini kapıda bekler, dönünce de "Abicim" diye ona doğru koşardı. Ama şimdi hiç biri yanında değildi. Evleri artık kurabiye kokmasa da yeni bir ailesi vardı ve geçirdiği kötü yılların ardından şu anda evdeki herkes onun için çok değerliydi.
Ceviz anılarından sıyrılıp odasının kapısını araladı ve evi dinledi. Balsa'nın hafif derinden gelen horultusu dışında ev oldukça sessizdi. Ceviz kapısını kapattı ve heyecanla odasının içerisine göz attı. Sonra makinayı evde denemenin pek de güvenli olmadığına karar verip odasının penceresini açtı. Feneri pencerenin önüne tutunca yerde duran ve Palmiye'nin meyve toplarken kullandığı kovayı gördü.
"Evet" dedi kendi kendine. "Bence bu uygun. Hadi başlayalım."
Feneri odasının tabanına güzel bir açıyla yerleştirdi. Bu açıyla ışık dışarıya yalnızca kovayı görebileceği bir aydınlık veriyordu. Arkasını dönüp masasından şefkatle ortalama bir kitabın iki katı büyüklüğünde ve kalınlığında olan makineyi kucakladı. Şu anda o kadar hetecanlıydı ki bir sakarlık yapıp her şeyi berbat edeceğinden ölesiye korkuyordu. O yüzden elinden geldiğince temkinli hareket etmeye çalışıyordu. Pencerenin önüne geldiğinde de yavaşca makinenin açısını ayarladı ve kovaya nişan aldı. Boğazında atan kalbinin ve titreten ellerinin kendilerine gelmelerini bekledi, ama böyle bir şey olmadı. Tüm vücudu heyecanla gerilmişti. İşe yararsa kendini bulutların üstündeymiş gibi hissedeceğinden emindi. Ama ya işe yaramazsa... Bunca emek... "Hayır" dedi kendini avutarak "işe yarayacak."
Sonra daha fazla beklemeden çalıştırma tuşuna bastı. Alet bir süre tıkırdayarak titredi. Sonra çok ısındı. Ondan sonrada aniden soğudu ve sanki çalışmayı kesmiş gibi durdu. Ceviz kocaman açılmış gözleriyle makineye bakarken tüm vücudunu hayal kırıklığı sarmaya ve göğsü daralmaya başladı. Tam artık makinayı bırakıl doğrulacaktı ki makinadan nişan aldığı kovaya doğru gümüşi puslu bir ışık çarptı. Kova bu ışığı resmen emdi ve yavaşça havaya kalkıp süzülmeye başladı.
Ceviz bir süre gözlerinin ve beyninin ona oyun oynamadıklarından emin olmak istercesine havada süzülen kovadan bakışlarını ayırmadı. Sonra yüzüne engel olamadığı bir sırıtış yayıldı. Makinayı kucaklayarak doğruldu ve inanamayarak geriye doğru bir adım attı. Bu adımıyla da ayağı fenere takıldı ve onu sırt üstü yere doğru düşmesine neden oldu.
Ceviz elleriyle düşüşünü yumuşatmaktansa makinaya iyice sarılıp onun zarar görmesini engellemeye çalıştı. Yerle ilk buluşan organı poposu oldu. Ondan sonrada hızla kafasını çarptı. Gözleri kapanırken ve beyni onu karanlığa dogru çekerken evde kimsenin onun bayıldığından haberi olmadı. Ne yazık ki Sakura tuvalete gitmek için kapıyı açtığında Ceviz'in odasında güneş enerjili feneride şarjını sonuna kadar kullanıp karanlığa gömüldü.
Ceviz yerde gözünü açmaya çalışırken kucağında bir şey olduğunu fark etmeden doğruldu. Onun oturmasıyla da makinanın yere düşüp titremesi bir oldu. Makina öyle çok titriyordu ki Ceviz ondan parlak turkuaz renkte yayılan dumanınsı ışığa odaklanması zaman aldı. Zihni yerine yerleşirken odasının titrediğini ve nereden geldiği belli olmayan ışıklarla dolmaya başladı. Sonra odasındaki eşyalar sanki yavaş yavaş varlıklarını kaybediyorlarmış gibi saydamımsı bir hal aldılar. Çınar'ın odasının bir kısmı Ceviz'in odasının üstündeydi. Şimdi Ceviz o odadaydı ve Çınar'ın uyuyan bedenini yatakta görebiliyordu. Ama onlarda saydamımsı bir görünüme sahiptiler. Sonra Ceviz'in zaten deli gibi atan kalbini neredeyse durduracak birşey oldu. Ceviz'in arkasından daha önce hiç duymadığı bir kadın sesi geldi.
"Hey sen nasıl- neler oluyor?"
Ceviz'in tüm beyni donmuş olsa da anlaşılan vücudu onun komutlarına ihtiyaç duymadan hareket edebiliyordu. Arkasını dönmeden makinanın üzerine atladı ve onun kapatma tuşuna hızla vurup enerji kablosunu çekti. Sonra aniden sanki küçük sessiz bir bomba patlamış gibi hafif bir rüzgar esti ve kulaklarını tıkadı.
Ceviz'in tüm vücudu titriyordu. Ayağa kalkmaya çalıştı ama dizleri onu dinlemedi. Sonra penceresinden sızan güneş ışığını fark etti. Derin bir nefes alıp ayağa kalktı ve rüyada olup olmadığını anlamak için pencereye yanaştı. Kova yerde her zaman durduğu yerde duruyordu. Sonra gelen şangırtı sesiyle yerinden sıçradı. Sakura tuvaletle ev arasındaki yolda dikiliyordu ve elindeki mumu yere düşürmüştü. Pencereden uzaklaşıp yavaşça odasının kapısını açtı ve Sakura'ya seslenen Çınar'ı gördü.
Salona adım atarken "Bunun gerçek olduğuna emin olana kadar diğerlerine hiç bir şey söyleyemem" diye geçirdi içinden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Kırılması
FantasyZaman ve evren insan için hep anlaşılması zor bir noktada yer almıştır. Bir avuç genç hiç beklemedikleri bir anda kendilerini bu anlaşılmazlığın içerisinde bulurlar.