Sonbahar, yavaş yavaş etkisini göstermeye başlamıştı. Rüzgarlar biraz daha sert esiyor tenime değip soğutuyordu, üzerimde bulunan deri ceketin fermuarını çektikten sonra sırt çantamı düzeltip yoluma devam ettim.
Annemden izin almam kolay olmuş gibiydi, babamdan izin almak daha da kolay olmuştu. Benim saf babacığım;ama onun iyiliğini düşünüyorum kötü işler yapmıyorum ki sadece bazı kişileri öldüresiye dövüyordum. Bu zamana kadar tek bir kişiye maç kaybetmiştim,o da oydu. Hayatımı değiştiren insan. Hayatımı şekillendiren beni yetiştiren insan.
Yolda olduğumu bir mesaj ile bildirdikten sonra hızla devam ettim. Maçın olacağı yer evden uzaktı, gece saat 12 idi bu saatte otobüs bulmak zor oluyordu en iyisi yürümek diye karar verdim.
Yürürken etraf gece olmasından dolayı sessizdi, eğer İstanbul gibi bir şehirde yaşıyorsanız hayat gece başlıyordu.
Ana caddeye çıktıktan sonra biraz daha yürümeye başladım. Köşeyi dönmeye hazırladığım sırada arkamda biri olduğunu hissettim. Hani biri sizi izlerde siz hissedersiniz ya öyle bir histi işte bu. Psikopatça sırıtmaya başladım, bu hafta antrenman yapmamıştım işime gelecekti.
Köşeyi döndükten sonra dar sokağa girdim, bir apartmanın köşesine geldiğimde durdum arkamı dönünce karşımda gördüğüm kişi hiçte beklediğim bir insan değildi. Sinirle sümsüğe baktım, kapşonunu indirip kafasını kaldırdı gözlüklerini düzeltti.
"Beni neden takip ediyorsun, başıma bela mısın? Git işine hadi." Elimle kış yapar gibi hareket yaptığımda elime bakıp ardından gözlerime baktı.
"Seni merak ediyorum, hayatını merak ediyorum."
"Sen kimsin ki beni merak ediyorsun, tamam takip et başına bela al sonra senin götünü kurtarayım. Bunu mu istiyorsun."
"... "
"Şaka mısın çocuk sen, bir düş yakamdan işim gücüm var benim."
"Seninle gelmeme izin verecek misin?"
"Peşimi bırakmayacaksın değil mi?"
"Evet sanırım öyle olacak." omuzlarını silkti ve sweatshirt cebinde ellerini birleştirdi. Kafamı sallayarak yürümeye devam ettim. Yarım saat veya 40 dakika daha yürüdük, yürüdükçe etrafımız tenhalaşıyordu. Tenhalaşdıkça da korktuğunu anlıyordum çünkü her geçen dakika bana daha da yaklaşıyordu.Sonunda mekana geldiğimizde kafamla işaret ettim, kapının önünde dikilen korumalar benim geçmem için açıldılar o geçmek isteyince kapının önünde dikildiler aslında onu orada bırakabilirdim fakat başına gelecek şeyleri düşününce bunun bana kalacağı aklıma geldi ve korumalara "Benim ile beraber." şeklinde kısa bir konuşma yaptım.
İçeri alınınca ışıklı koridor bizi karşıladı sanırım ilk defa böyle bir yere geliyordu. Zaten gelmemeliydi onun gibiler için bir yer değildi burası, etrafta dizilen kalabalık oynanan bir maçın göstergesiydi. Burada yapılan her maç maske ve insanların sana taktığı ya da senin kendine verdiğin isimle oynanırdı ve iyi bir para da alıyordun. Burada herkes birbirini tanırdı yani savaşanlar hepsi para için buradaydı kimsenin kimseye garezi yoktu. Bu yüzden buraya geliyordum önceden gittiğim yerlerde kötü olaylarım olmuştu ve açıkçası kıçımı zor kurtarmıştım.
Kafamı yanıma çevirdiğimde etrafını süzüyordu şaşırdığını biliyordum ama o sanki dilini yutmuş gibiydi üzerimi değiştirmem gerekiyordu ve burada üzerini değiştirebileceğin bir yer yoktu, genellikle bulabildiğim en kuytu yere gidip değiştirmeyi tercih ediyordum. Koluna dokundum kafasını anlamsızca bana çevirdi, bana tam bir andaval gibi bakıyordu.
Neden benim dibimden ayrılmadığını anlamıyorum, ben ve o sümsük farklıydık ama ona alışmış gibiydim sanırım dibimden ayrılmadığı için bu normaldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRADAN
ChickLitEge 'Son of Death' kod adlı bir hackerdır. Türkiye'nin en bilindik şirketlerinden birinin terör örgütü olan bir gruba para aktarmasının izini bulmuştur. Bulduğu bu izle peşine düşen sanal ve gerçek hayattaki kişilerin elinden kurulabilecek mi? Yağm...