-Kuzen-

1.1K 43 10
                                    

Selamm :)) ben geldiimm. Sonunda bölüm yayımlayabilmenin mutluluğu içerisindeyim. Dün gece yazamadım diye sabahın 8'in de kalktım ve bölümü tamamladım ki uzun bir bölüm oldu bence. Hikayemize yeni bir karakter eklendi, çok sevdim ben. Umarım siz de seversiniz. Adını şimdi vermiyorum, okuyun ve görün :Dd Sizleri seviyorum vote ve yorumlarınızı bekliyorum, bir de karakterlerimizin adları yazıyor sağ altta, bana multimedia yapabilirseniz çok sevinirim. Bekliyor olacağım. Eğer isterseniz site olarak pixlr express -umarım doğru yazmışımdır- var. Neyse öpüldünüz kebeleklerim. -Çok konuştum ama söylemeden geçemeyeceğim, SONUNDA GÜNDÜZ EKLENEN BİR BÖLÜM. YUPPİİ-  Bir de yarışmalar ve gruplar resmi, onu umarım anlatabilmişimdir. Multimedia yeni karakterimiz.

Bölüm:6  Zakkum: Şarapel -dinleyebilirsiniz- - ‘’Kuzen’’

 Gözlerimi kapatmış, ruhumu şarkıya teslim etmiştim. Her bir nota beni içine hapsederken ruhum sadece itaat ediyordu. Soğuk hava vücuduma çarparak, beni titretirken, içimde büyüyen kıvılcımlar dışarıya gözyaşı olarak akmak istiyordu. Buna hiçbir zaman izin vermemiştim, şimdi de vermeyecektim. Melodide ki bateri sesleri kulağıma her geldiğinde biraz daha güçlendiğimi hissediyordum. İçimdeki ateş yerini boşluğa bırakırken deniz havasını içime çektim.

 Oturduğum bankta kıpırdandım. Geceye karışmayı seviyordum. Gece sessizdi, bir o kadar da çığlık çığlığa bağırıyordu ama, dinleyebilene. Ayaz, tekrar esip, vücudumu biraz daha titretirken, sırtıma konulan bir sıcaklıkla ürperdim. İlk önce cekete sarıldım, daha sonra ise ceketin sahibine baktım. Kerem. O an suratımda aptalca bir ifade belirdiğinden emindim. “Kerem?”

 “Salak mısın kızım sen? Bu saatte, böyle bir yerde tek başına ne yapıyorsun?” dedi yanıma otururken. “Bir de incecik bir elbiseyle.” Dedi bana bakmadan. Gözlerini denize sabitlemiş, parıltıları inceliyor, ufuk çizgisine bakıyordu. “Düşünürken üşümeyi severim. Beni sarsıp kendime getiriyor.” Dedim. “Şey, teşekkür ederim bu arada.” Dedim. Dudaklarını önemsiz olduğunu belirten bir ifadeyle yukarıya kaldırdı. Ellerini birbirine kavuşturdu. Derince bir nefes alıp seslice dışarıya bıraktı sonra. Ben de ceketi üzerime giyindim. Lacoste kokusu etrafımı sarmalarken, Kerem’in konuşmak istediğini anladım. Sessizce söze başlamasını bekledim. 

  “Lydia, biliyorsun değil mi seni kardeşim gibi görüyorum. Tıpkı senin beni ağabeyin gibi gördüğün gibi.” Dedi. “Tabi ki biliyorum Kerem. Hepinize karşı öyleyim.” Andrew hariç. “Aşk var mı?” diye girdi konuya birden. “Yok.” Dedim bende, kollarımı birbirine kavuşturdum sonra ve yerime iyice yerleştim. “Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?” diye sordu. “İnanmam ben aşka. İnsan kurnazdır, tıpkı bir tilki gibidir beyni. Beyin bir oyun oynar ve kalp buna inanır.” Dedim. “Peki neden insan onu gördüğünde heyecanlanır, farklı davranır, sesi titrer, konuşamaz belki de düşünemez bile.” Abayı yakmışsın sen Kerem. “Çünkü insan karşısındakine değil, hayalindekine bağlanır. Hayalinde ona bir karakter yüklemiştir. Onu sever. Aşk yoktur, diğerlerinden daha fazla sevmek vardır Kerem.” Kerem’e baktığımda gözlerini yummuştu. “Peki insan hep imkansıza mı yükler bu duyguları?” diye sordu. “İmkansız, caziptir, kendine çeker. Merak eder insan, bu yüzden yönelir imkansıza. Ona ulaştığında tüm büyünün bozulacağını bilmeden çabalar insan. Her şeyi kendisi yapar ve kendisi yanar en çok. Bu yüzdendir imkansızı aramak.” Dedim bende. Bu cümleleri daha önce de birçok kez kurmuştum. Okuldaki arkadaşlarıma, aşkın olmadığını anlatmak zordu, ama imkansız değildi. Çünkü aşk cazip değildi. “Unutmak için, illa tatmak mı gerekir imkansızı?”

 “Hayır, hayır sanmam.” Dedim. Telefonumu saate bakmak için çıkardığımda arkada birinin bizi izlediğini gördüm yansımadan. Telefonu kulağıma götürdüm ve biriyle konuşuyormuş gibi davrandım. “Evet, Doruk. Kerem’leyim. Evet… konuştuk o konuyu. Tamam, hallettik biz prova saatlerini. Tamam canım hoşça kal.” Sonra Kerem’e döndüm, sanki Doruk’la konuştuklarımızı anlatıyormuş bir edayla “Arkada Nur bizi izliyor. Dedikoducu kız. Onun ağzına laf veremem.” Dedim. Kerem beni onayladı ve yavaşça kalktık banktan. Nur yok olmuştu.

YÜZÜCÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin