Selamm. Yine gece yine gece. Vazgeçemedim bir türlü gece bölüm eklemekten. Neyse, görürsünüz umarım. Şarkı yarışmaları başlayacak ve Youtube kapatıldı. Ne yapacağım bilmiyorum :(( Neyse kebeleklerim vote ve yorum yapan ellerinize sağlık. Öpüldünüz :*
Multimedia: Lydia, Zeynep, İrem, Andrew, Meriç, Doruk. (Multimeida için kimseye teşekkür edemiyoum çünkü kendim yaptım. Eğer biri yapmış olsaydı teşekkür ederdim.)
Bölüm:5
Güneşin parıldattığı, tuzlu su, mavinin her tonunda gülümsüyordu bana. Tüm benliği ve içtenliğiyle, beni kendisine çağırırken, içimde bir şeyler titreşti. Parıl, parıl parlıyordu. Sanki Güneş, tüm parıltısını denize dökmüştü. Ufuklara baktıkça açılan maviliğin üzerine serpilmiş simler gibi duruyordu, parıltılar. Terliklerimi çıkartıp, taşlara bastım. Gözümü bir saniye olsun mavi cümbüşünden ayırmıyordum. Her tonda mavi. Ne kadar da huzur verici görünüyordu öyle.
Bizimkiler benden önce girmişlerdi denize. Geç kalmıştım da birazcık. Saçlarımı lastik bir tokayla topladım, uzunluğu yüzünden kollarıma yapışmasını istemiyordum. Sıcak kumlardan koşarak geçip, soğuk suyun ıslattığı nemli kumlara ulaştığımda ayağıma bir dalga çarptı. Parmak uçlarımı yalayıp geçen dalgayla birlikte bende denize ilerledim. Kafamı eğdiğimde suyun içindeki ayaklarımı görebiliyordum. Her seferinde hayran kaldığım berraklığını her şekilde koruyordu burası. Dizlerime kadar ulaşmıştı su şimdi. Adımlarımı daha dikkatli atarak ilerledim. Sonra kendimi suya bıraktım. Bizimkilerin yanına ilerledim. Su çok soğuk değildi ama yine de vücudumun alışması biraz zaman almıştı.
Kafamı sudan çıkartıp, bizimkilere baktım. “Gençler, selam” dedim gülümseyerek. “Yüzücü, ne haber ya ”dedi Meriç. “Gelmeseydin Lydia” diye triplendi Zeynep bana. Hızlıca Zeynep’in yanına yüzdüm. “Oyy, benim kuzum bana tripte mi atarmış. Tribini ısırırım ben senin.” Dedim ve yanağına bastırarak öpücük kondurdum. Makyaj yapmayı ne kadar sevse de, doğalken de taş gibiydi. Kahverenginin en güzel tonu olan saçları düzleşmiş ve upuzun kirpikleri birbirine yapışmıştı. İri gözleri, denizin rengini alırken, çikolata teniyle mükemmel bir uyumda olan bikinisi göz kamaştırıyordu. “Yılışma hemen” dedi gülmemeye çalışarak. Kısa bir kahkaha atıp, Doruğun deniz gözlüğünü ondan aldığım gibi taktım ve daldım.
Yüzebildiğim kadar hızlı yüzerek, aşağılara ilerledim. Ayağımı yere değdirdim sonra eğilip bir taş aldım ve çıktım. Nefesimi ayarlasam daha uzun kalabilirdim ama aptallığıma gelmişti. Elimdeki taşa baktım ve tekrar suya bıraktım. Nefesimi düzenledim, havayı içime doldurdum ve daldım. Gözüme ilişen renklerle dikkatimi oradaki deniz kabuğuna verdim. Ayaklarımı ve kollarımı uyum içine getirip, kabuğa yöneldim. Elimi kuma daldırıp, kabuğu avuçladığım gibi su yüzüne attım kendimi. Elimdeki taş, çok güzel görünüyordu. Memnuniyetim belli eden bir sırıtış yerleştirdim suratıma ve deniz kabuğunu sıkıca kavrayıp, geri bizimkilerin yanına ilerledim. Taşı Zeynep’e uzatıp “Koleksiyonuna bir parça yakaladım, bu af ettirir bence beni” dedim dudağımı dişleyip aynı zamanda da gülerek. “Vay canına, baya hoş bir parça.” Dedi ve deniz kabuğunu eline alıp incelemeye başladı. Koleksiyonun yarısı, benim denizden aldığım taşları oluştursa da, kıyıdan topladıkları da hiç hafife alınamazdı. Bu konularda baya yetenekliydi ve güzel deniz kabuklarını asla kaçırmazdı.
***
Denizden çıktıktan sonra, eve gitmiş, duşumu almış, yemeğimi yemiş ve üzerimi giyinmiştim. Çalışmalara için akşamüstü 5’i uygun görmüştük. Şimdi oraya gidiyordum. Ağaçlığa geldiğimde, bizimkilere seslendim ve ellerinden tutup beni aşağıya çekmelerine izin verdim. Elimde tuttuğum kağıtta şarkı sözlerim yazıyordu. Meriç arkada, söyleyeceğimiz şarkılar için fon müziğini ayarlarken, Doruk ona yardım ediyordu. Sözleri içimden tekrar, tekrar okudum. Kızlarda kendi şarkı sözlerini sessizce mırıldanıyorlardı. “Andrew denen şu çocuk, sizce nasıldır?” diye ortaya bir soru attı İrem, dudaklarını dişlemişti. “Bizi çok zorlayacağını sanmıyorum.” Dedi Meriç, işine devam ederken. “Hem şarkısının çok yoruma açık bir şarkı olduğunu sanıyorum. Tek düze söyleyecek ve bitecek işte. Takmayın fazla.” Dedi Zeynep umursamazca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZÜCÜ
Teen FictionAileleri yakın arkadaş olan iki genç, Bodrumda geçen hayal gibi bir tatil, iki mükemmel yüzücü, damarlarında hızla akan şehvetli gençlik kanı, asla azalmayan gösteriş, 10 taş gibi genç, iki farklı grup ve bitmek tükenmek bilmeyen grup savaşları. ...