Selamm :)) Ben de iyi alıştım ha gece bölüm eklemeye :D Neyse ya bestlerimsiniz siz benim okursunuz minnoşlarım
Multimedia; Doruk Aksa Multimediaya yükleyemediğim ama dinlemenizi istediğim şarkı; Nil Karaibrahimgil- Kanatlarım Var Ruhumda
Bölüm3
Hızlı bir üzerimi giyinme aşamasından sonra, 300 TL para yatırdığım, bilekte olan Nike botlarımı ayağıma geçirdim. Aldığım gün karşıma alıp izlemiştim onları. Askeri desenli şaheserlerdi resmen. İçten topuklu oldukları için ayrı bir havalı duruyorlardı. İplerini bağlayıp, son kez kendime baktıktan sonra, cebimdeki paramı elimle kontrol ettim. Yüksek bel şortumun içine aldığım bol bluzumla gayet salaş duruyordum. Binbir zorlukla aldırdığım Iphone 5’i elime alıp odamdan çıktım. Annemler çoktan aşağıya inmişlerdi. Festival varmış sanırım. Bizimkilerle her akşam çardakta buluşurduk. Oraya gidiyordum. Asansörleri bekleme gereği duymadan, hızlıca merdivenlere yöneldim.
Dışarı çıktığımda derince bir nefes alıp sırıttım. Kalın dalga yaptığım saçlarımın bir tutamını yanıma atıp, çardağa doğru ilerlemeye başladım. Doruk, Meriç ve İrem hararetli bir şekilde bir şeyler tartışıyorlardı. Zeynep ortalarda yoktu. Yanlarına gidip “Selam” dedim. Kafalarını kaldırıp bana baktılar ve Doruk “Lydia, gel, gel. Seninde fikrini alalım. Şu Andrew, nasıl biri sence?” diye sordu. Bir an duraksadım. “Aslında… tanıyor olabilirim.” Birden kasları gerildi Doruğun. Meriç’e baktığımda kaşlarının çatılmış olduğunu fark ettim. Hızlıca yanlarına oturup “Ya bakın, denizde karşılaştık.” Dedim. “Ve bizim haberimiz yok.” Dedi Meriç sertçe. Meriç’e bir bakış atıp yutkundum. Sinirlenince korkunç görünüyorlardı. Dedim ya tam olarak ‘Bad Boy’lar. “Ailelerimiz.. çok yakın arkadaşmış. Annem hep bahsederdi annesinden ve Andrew’dan. Ama ben hiç tanışmadım onunla, görmedim de onu.” Dedim. Ardından tekrar yutkunup suratlarında gezdirdim gözlerini. Tepkisiz gibilerdi. “Bugün denizde görünce, konuştuk. Yani yanıma gelmiş işte. Karşı grupta olduğunu falan bilmiyordum. Hiç bahsetmedik. Beni tanıyan biri sanıp konuştum sadece. Sonra ailelerimizin yakın olduğunu öğrendim. Öyle yani” dedim. “Karşı grupta olduğunu bilmiyordun yani?” dedi İrem. “Kesinlikle.” Dedim.
O sırada topuklularını şaklatarak Zeynep geldi. Kırmızı rujunu dudaklarına yedirip, “Selam” dedi. “İşte benimki de geldi.” Dedi Meriç yamuk bir şekilde gülerek. Olay kapandığına göre Zeynep’le ilgilenebilirdik. “Lydia, bebeğim sen bu çocuğu tanımıyormuş gibi yap, zaten laf atılacak.” Dedi Doruk. Gözlerimi ‘Tamam’ manasında kapatıp, kafamı salladım.
“Hazır mıyız?” dedi İrem ortaya konuşarak. “Kesinlikle.” Diye ayaklandım. “Hadi bakalım.” Dedi Zeynep. Meriç, Doruğa bakarak “ Bizim kızlar cazgırlaştı yine” dedi, yamuk gülümsemesi suratından hiç silinmiyordu. Doruk hafif bir kahkaha atıp, “Aynen” deyip kolunu Meriç’in omzuna atıp, Maç hakkında birkaç bir şey tartışmaya başladılar. Zeynep, İrem’e, topuklu ayakkabılar giymesi gerektiğini aşılarken, öne geçmişlerdi. En önde Zeynep’le İrem, Arkalarında ben, arkamda ise Doruk ve Meriç vardı.
Telefonumla uğraşırken Meriç’in yalancı öksürme sesiyle kafamı kaldırdım. Anlaşılan kafeye varmıştık. Doruk omzumdan tutup beni, Meriç’le kendisinin ortasına çekti.
Etrafı çevrili bahçeye girdiğimizde, sarı koltuklardaki beş yüzün bize döndüğünü gördük. Mavi koltuklara doğru ilerleyen Zeynep ve İrem bize yön verirken, yanlarından geçtiğimiz Fırat’lara da göz atmayı unutmadık. ‘Biz daima mükemmeliz’ imajı yaratmak zorundaydık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZÜCÜ
Ficção AdolescenteAileleri yakın arkadaş olan iki genç, Bodrumda geçen hayal gibi bir tatil, iki mükemmel yüzücü, damarlarında hızla akan şehvetli gençlik kanı, asla azalmayan gösteriş, 10 taş gibi genç, iki farklı grup ve bitmek tükenmek bilmeyen grup savaşları. ...