Selamm, ben geldiim. Yayımlıyorum sonunda bölümü. Hiç okumadan yayımladığım tek bölüm oldu umarım hata yoktur ve beğenirsiniz. Lydia'nın kıyafetini multimedyaya koymak isterim ama başka bir resim koyacağım için pardon :( Neyse sizleri seviyorum kebeleklerim bayy. -Gece eklenen bölüme selamm**-
Bölüm: 7 Teoman- Anlıyorsun değil mi?
Kafa sallamak kadar rahatlatmaz hiçbir şey insanı. Hele ki istemsizce sallanıyorsa o kafa, tamamdır. Odamda müzik konsolunu zorluyordum şarkıyla. Elimde tuttuğum tarağımla oldukça rüküş bir görüntü sergilesem de, fazlasıyla rahatlıyordum. Denizden çıktıktan sonra eve gelmiş, duş almış ve üzerimi giyinip saçlarımı salaş bir örgü yapmıştım. Ayaz’ı beklerken motive olmak iyiydi. Bugünkü prova bendeydi ama ben tabi ki tamamen alakasız bir şarkı söylüyordum.
“Hava ayaz mı ayaz?” diye içeriye dalan Ayaz’a bakıp şarkının devamını söyledim. Ardından ikimizde bir kahkaha attık ve şarkıyı kapattım. Hızlıca evden çıktık.
***
Gözlerim kapalıyken şarkıyı bitirdiğimde önce suratıma sorarcasına bir gülümseme yerleştirdim ve hemen ardından da gözlerimi açtım. “İyiydi,” diye mırıldanıyorlardı bizimkiler. Eh, bir satir buradaydık ve benim üçüncü seslendirişimdi şarkıyı. Bir şekilde iyi olmalıydı. Sonra kendimizi ağaçlığın dışarısına attık ve direkt evlere yöneldik.
Plan belliydi, saat 22:00’da Siyah ve Beyaz’da buluşulacaktı. Ayaz, Doruk ve ben binaya doğru giderken, Melisa’nın tiz kahkahası kulaklarımı delip geçti. Bıkkınlıkla bir nefes verdim. Ayaz, Doruğa dönüp “Çağıralım mı karşı grubu da, eğleniriz biraz.” Dedi. Eğer karşı grupla sözlü kavganın ilerisine gitmediysek bu Ayaz sayesindeydi. Her iki tarafla da oldukça iyi anlaşıyor ve bizi her zaman dizginliyordu.
“Olur, bana uyar.” Dedi Doruk, hafif bir omuz silkmeyi de ihmal etmeyerek. O sırada Melisa bize doğru yaklaşıyordu, yanında Andrew’la beraber. Ayaz “Hey,” diye seslendi. Bizi görünce ikisi de gülümsedi. Sonra dalıp gittim sanırım, Ayaz beni kolumdan çekiştirerek binaya götürürken gelmiş olmalıydım kendime. Anlaşmışlardı, onlarda gelecekti. Doruğa veda edip ayrıldık. Ayaz eve çıktı bende kendimi odama attım.
Güneş son damlalarını yeryüzüne sererken, hafifçe bir rüzgar odamın penceresinden süzüldü beni karşılarcasına. Dolabımın önüne düşen kesik güneş parıltıları ve dışarıdan gelen su sesi beni kesinlikle mutlu etmeye yetiyordu. Bu havayı hiçbir şeye değişmezdim. Asla ve asla. Kokusu bile bana farklı ve güzel geliyordu. Yaşadığımı hatırlatıyor ve vücuduma sevinç pırıltıları aşılıyordu. Yaşama hevesimi arttırıyor ve bir papatyanın masumluğunda olduğumu hatırlatıyordu bana. Beyaz ve güzel bir papatya.
Yatağıma uzandım ve gözlerimi kapadım. Aşağıdayken gözlerimizin çarpıştığı bir saniye beynimde belirdi. Nasıl oluyordu da gökyüzü ve deniz gözlerini kıskanmıyordu acaba? Kıskanmaya vakit bulamıyorlardı beklide, hayranlık duymaktan. Aklıma birkaç şarkı dizesinin yankılanmasıyla hafifçe gülümsedim, ‘Onca yıl sen burada, onca yıl ben burada. Yollarımız hiç kesişmemiş, şu Eylül akşamı dışında.’ Yıllar önce karşılaşmış olabilirdik. Yıllardır ailemiz birbirini tanıyordu. Ama ya o yurtdışındaydı ya da ben. En büyük şanssızlığım diye düşünüyordum. Onu daha önce tanımamış olmak en büyük aptallığımdı.
Düşünmeye vakit bulmuşken beynimi biraz daha kurcaladım. Acaba kaç kere aynı yerde denize girmiştik? Beklide ben havlumla oyalanırken arkamdan geçip gitmişti, ben kitap okurken denizde yüzüyordu? Ya da ben voleybola dalmışken kardeşiyle ilgileniyordu birkaç metre ötemde ya da kaç kere birbirimize arkamız dönük bir şekilde oturmuştuk armut koltuklarda? Marketten ben çıktığımda o girmişti belki? Çok yakınımdaydı o benim, bir kalp atışı uzağımdaydı. Benim elimden geçen bir kağıt para, onun cebindeydi belki de. Allah bilir, kaç kere aynı Nisan yağmurunda ıslanmıştık fark etmeden. Kahkahalarımız birbirine karışmıştı kesin haberim olmadan. Aynı anda aynı radyoyu dinlemişizdir ve ikimizin de sevdiği bir şarkı çıkmıştır, gözlerimizi kapatıp şarkıya yoğunlaşmışızdır belki de? Ya da aynı zamanlarda aynı kitabı okumuşuzdur, aynı sayfada gülmüşüzdür ve ikimizin kitabında da aynı sayfayı ıslatmıştır bir gözyaşı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZÜCÜ
Teen FictionAileleri yakın arkadaş olan iki genç, Bodrumda geçen hayal gibi bir tatil, iki mükemmel yüzücü, damarlarında hızla akan şehvetli gençlik kanı, asla azalmayan gösteriş, 10 taş gibi genç, iki farklı grup ve bitmek tükenmek bilmeyen grup savaşları. ...