Aceleyle beden kıyafetlerimi giyip bahçeye çıktım. Bugün ilk iki ders bedendi ve bende başkandım. Lanet olası hoca başkan olarak beni seçmişti. Bütün ayak işlerini bana yaptırıyordu.
Yoklamayı alıp sıra olduktan sonra hoca yanıma gelip bir kaç tane voleybol topu almamı söyledi.
Elimdeki sınıf listesini Yeri'ye verip malzeme odasına doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım.
Nedense çoğu kişi bana bakıp duruyordu. Ben ise onların bu bakışlarına karşı sadece kafamı eğip gözümdeki yaşın akmaması için direniyordum. Bu kadar güçsüz olmaktan yorulmuştum.
Okulun arka kısmına geldiğimde -malzeme odası okulun arka bahçesinde- cebimdeki anahtarı çıkarıp kapının deliğine soktum ve sağa doğru çevirdim.
Hala başım öne doğru eğik olduğu için önümü görmekte zorlanıyordum ve bu yüzden birisine çarpmıştım.
"Önüne baksana ergen!" Bu ses.. bana hiç yabancı gelmiyordu.
Kafamı aniden kaldırıp Yoongi'nin minik gözleriyle karşı karşıya geldim. Bu kadar güzel olmak zorunda mıydı ki?
"B-ben özür d-dilerim." Kekelemeden konuş! Kekelemeden konuş!
Eliyle tuttuğu kolunu serbest bırakıp beni incelemeye başlamıştı. Gözlerini bedenimin her yerinde hissedebiliyordum. Bu çok.. utanç vericiydi. Kesin az sonra benimle dalga geçecekti. Ve ayrıca burası neden bu kadar sıcaktı?
Daha fazla dayanamadım ve arkamı dönüp malzeme odasıdan çıkmak için yürümeye başladım. Tam kapıyı biraz aralayıp dıları çıkacakken kolumda hissettiğim ellerle geriye doğru çekilmiştim.
Bir kez daha yer çekimi kuvvetine lanetler okuyarak kapının kapanmasını ve Yoongi'nin üstüne düşüşümü izlemek zorunda kalmıştım.
Evet, yanlış okumadınız! Yoongi'nin üstüne düşmüştüm!
Bir eli kolumda diğer eli ise belimdeydi ve nefesini dudağımda hissediyordum. Aynı filmlerdeki sahneler gibiydi fakat tek fark benim o anakarakter kadar güzel olmamamdı.
"Gözlerini aç.." duyduğum narin sesle kapadığım gözlerime hiç açılmamaları için emir vermiştim.
"Sana gözlerini aç dedim!" Bu sefer kızgın olduğunu belli eden bir ses tonuyla konuşmuştu. Fakata ben yine de gözlerimi açmayacaktım. Bu yüzden kafamı 'hayır' anlamında sağa sola doğru salladım.
"Eğer o gözlerini açmazsan seni burda öperim!" Anında gözlerimi araladım ve Yoongi'nin üstünden kalkmak için çabaladım. Fakat bu o kadar kolay olmamıştı.
"Yerinde rahat dur!" Dediğinde,ne demek istediğini, hissetiğim büyük şeyle anlamıştım. Lanet olsun! Lanet olsun!
Bugün ne oluyordu böyle?"B-ben sadece top a-almaya gelmi-iştim.." şu an yaşadığım şeyler her zaman kurduğum hayallerden daha güzeldi ama sorun Yoongi beni sevmiyordu. Zaten beni kim severdi ki?
"Peki, Alabilirsin." Sanki ondan izin almışım gibi konuşması sinirimi bozmuştu ama karşımdaki manzara karşısında sinirim hemen ortadan yok oluyordu.
Ellerinden kurtulduğumda -kurtulmak istemiyordum- hemen ayağa kalkıp topların olduğu yere gittim. Büyük torbadaki voleybol toplarından bir kaç tane zorla alıp yürümeye başlamıştım.
O ise yere oturmuş bana bakıp gülüyordu. Kesin şu an paylaço gibiydim. Bu yüzden bana gülüyordu.
"Neden gülüyorsun?" Diye sorduğumda çoktan kapının önüne gelmiştim. Elimi kapı koluna götürdüm ve aşağıya doğru ittirdim. Fakat kapı bir türlü açılmıyordu.
"İşte bundan dolayı gülüyorum." Gelen sesle arkamı dönmem bir olmuştu. Nasıl yani biz,ikimiz, Yoongi ve ben malzeme odasında kilitli mi kalmıştık!!
"Olamaz!" Diye tısladım kendi kendime. Yoongi ise hala gülmekle meşguldü.
Kontrol etmeden yayınlıyorum. İnş beğenirsiniz. Oylamayıda unutmayın 🖤🖤💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Not Purple ж myg
FanfictionSon kez elimdeki mor balona baktım ve senin yanına gitmesini umut ederek gökyüzünde süzülüşünü izledim.