Bölüm şarkısı: Beyonce - Naughty Girl
Multimedia: Serena
***
Hiçbir zaman mücadeleci biri olmadım. Bir şeyi gerçekten istediğimde bile onun için savaşmazdım. Eğer olmuyorsa üstüne düşmemeyi tercih ederdim. Kalıp savaşmak yerine kaçıp gitmek her zaman daha kolayıma gelmiştir. Şansımı denerim ve başarısız olduysam direkt pes ederim. İnatçı bir kişiliğim yoktu. O yüzden, tüm hücrelerimle buradan gitmek istemiyor olmama rağmen kalmaya devam edemezdim. Benden rahatsız olduğuna dair bir hisse kapılmıştım bir kere. Kimseyle kötü olmaktan hoşlanmazdım. Kavga edip, tartışmayı sevmezdim. Ama son zamanlar da her şey üst üste gelince herkesle sorun yaşamıştım. Şimdi de hiç tanımadığım birinin evindeyim. Bu hiç tanımadığım birini tanımayı deli gibi istiyordum. Ancak o beni değil tanımak görmek bile istemiyordu. Eminim ki birazdan geri gelecek ve evinden gitmemi söyleyecek. Tanrım! Eğer benden gitmemi isterse ne yapacaktım? Daha onunla hiç öpü-ayy! Ne düşüyorum ben? Kesinlikle bunun sırası değildi. Şimdi ne yapmam gerektiğine odaklanmalıydım.
Gerçi burada daha nasıl kalabilirdim ki? Yani sonsuza kadar beni evlat edinmesini mi bekliyordum? Evlat edinmek mi? Bilemiyorum yanına yerleşebilmem için neyi olmam gerekiyor? Son olarak; ben daha ne kadar saçmalamayı planlıyorum?
Sanırım alkolün etkisi hala üzerimdeydi. Ya da bu Mathew etkisiydi...
Hayatım ucu görünmeyen bir uçurumdan farksızdı. Ne zaman ne yaşayacağım belli olmuyordu. Yani tabiki de kimse gelecekte neler olacağını tahmin edemez ama benimkisi bundan daha farklıydı. O kadar karmaşık ve akıl almaz şeylerle karşı karşıya geliyordum ki..
Mesela az sonra pencereden içeri Enrique Iglesias girse oturup burda beraber buzlu çay içsek...şaşırmazdım. Ciddiyim. Bundan bile daha anormal şeyler yaşamış biri olarak kesinlikle şaşırmazdım.
Artık bir son vermeliydim. Düşüncelerimi susturmalıydım. Düşündükçe daha fazla saçmalıyordum. Arada sıkışıp kalmıştım. Burada kalmam doğru değildi. Her ne kadar bana bir ara dost canlısı davranmış olsalar da bu doğru değildi.
Evime geri dönmeliydim. Tabi bir evim kaldıysa. Kendime geldikçe zihnimdeki görüntülerde canlanıyordu. Annemle yaptığımız sarsıntılı tartışmayı yavaş yavaş anımsıyordum. Ama bu yetmez. Yani sadece annemle tartıştık diye bu hale gelmiş olamazdım. Hah tabi bir de şey vardı..şey.. Damon. Damon'un benden nasıl ayrıldığını da hatırlıyordum. Malesef hatırlıyordum. Niye hatırlıyordum ki? Birçok şeyi unutmuşken bunu niye hatırlıyordum? Gerçi neden ayrıldığımıza dair hiçbir fikrim yoktu sadece beni terk edip kalbimi ezdiği o acı dolu saniyeler vardı zihnimde. Belki de zihnim değil kalbimdeydi tüm yaşananlar. Kalbim gerçekten kırılmış olmalı ki istediğim halde unutamamıştım. Nasıl bir uğursuzluk çemberine girdiysem tüm sorunlar art arda gelmişti. Lakin henüz hatırlamadığım ama varlığına emin olduğum başka sorunlarda vardı.
Ağırdan da olsa harekete geçme vaktim gelmişti. Bu felaketler kasırgasında daha fazla savrulmaya devam edersem benden geriye eser kalmayacaktı. Çözüm odaklı düşünmeye çalıştım.
Telefonum! Gidip bulsam iyi olacaktı. Birilerine haber vermeliydim. Annem... Aramalı mıydım? Ya da beni aramış mıdır? Acaba hiç aklının kenarından geçtim mi diye merak ediyordum. Sorumsuz değildi ama nankördü. Affı yoktu. Kızdığı zaman geri dönülmez tünellere girerdi. Yine de o benim annemdi. Sırf Julia'yla daha fazla ilgilenmesini söylediğim için beni evlatlıktan reddetmiş olamazdı. Tamam sadece o yüzden kavga etmemiştik ama tüm çatışma bu sebepten dolayı doğmuştu. Ah Julia! Onu aramalıydım. Bana yardım edeceğini hiç zannetmiyordum ama en azından ağzından laf alabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Good Girl Gone Bad (Askıda)
ChickLitAyağa kalkıp tam karşımda duran dolabın aynasında çıplak vücudumu gördüğüm anda soluksuz bir çığlık patlattım. "Pekala. " dedim kendi kendime, "Bu bir rüya." Öyle olmalıydı. Sımsıkı kapadığım gözlerimi korkuyla yeniden açtım. " Bu bir kabus! " diye...