XXXALMİNAXXX
Artık her şeyin sonundayız . Her şeyin bittiği , Uras'ın gittiği yerde. Artık gelemiyecek olan o , giden o . Kim bilir belki dersten çıkarken onu görüşüm , onu son görüşümdü.
O giderken " Gitme !" diye bağırabilirdim. Gitmezdi böylelikle . Ama ben buna cesaret edemedim. Ve biliyorum ki ben gitme deseydim , gitmezdi.
Saatlerdir kafamı allak bullak eden bu düşüncelerle boğuşuyordum. Ve hala bir sonuç yoktu.
Her şey çok hızlı gelişmişti. Önce Ulaş hoca telaşla sınıfa geldi. Sonra Uras'ın rehin alındığını söylemişti. Efsa fenalaşırken , bende hızla koşmaya başlamıştım. Arkamdan da Ulaş hoca geliyordu.
Çığlıkla karışık bir şekilde "Uras ! " diye bağırdım. Sonra bir siren sesi duyuldu . Ardından da heryerde yankılanan " Okulu derhal tahliye edin ." sesi.
Ve bu sefer duyduğum ses çok farklıydı. Sesi duymamla acı, üzüntü , özlem duygularını tam göğüsümde hissettim. Çünkü bir silah sesiydi.
" Uras ! geliyorum . " dedim. Ve daha da hızladım. "Almina, gidemessin çok tehlikeli ! " gerisi karanlık , derin bir karanlık.
XXX URAS XXX
" Gökyüzü sana maviyken bana neden gri Uras ?! "
Sevmediğim bu şehri , bu şekilde terk edeceğim aklımın ucundan bile geçmezdi.
Neler olduğunu anlayamadan kafamdaki silahı belimde hissettim. Okul şimdi bomboştu. " Şimdi dışarı yavaş yavaş çıkıyoruz , Sakince arabaya binip gideceğiz ve kimseye bişey olmayacak. "
Hıçkırarak , bağıra bağıra ağlamak istiyordum. Ama bunu yapmayacaktım. Şimdi birşeyden pişman olduğumu anladım. Resim eğitimi yerine savunma eğitimi alsaydım , belki bu durumda olmazdım. Belimdeki silahı tekrar hissettim. İlerle Uras , yavaşça. Bundan kurtulacaksın.Koridorlarda ağır ağır ilerleyip çıkışa doğru geldik. Okulun bahçeye çıkan kapısına geldiğimizde herkesin okulun kenarında bize baktığını gördüm.
Efsa'dan acı bir çığlık yükseldi. Almina bize doğru koşmaya başladı. " Hayır, hayır bir adım daha atarsan ; Mavi'n kırmızı olur. " Bu kan demekti , ölmek demekti. Ölüm çok erkendi.
Almina durdu. Bora koşarak geldi. Almina'yı kolundan tuttu. " Uras için , yaşaması için gitmeliyiz . " dedi bana bakarak. Almina gözlerini benden ayırmadan kafasını salladı. Yavaşça kapıya ilerledik. Siyah bir araba kapının önünde bekliyordu. Arabaya yaklaştık. Kapıyı açtı ve beni içeriye itekledi, üzerime kapıyı kapattı.
Kısa süre sonra Konya Tren Garı yazılı yere geldik. Arabayla dikkat çekmemek için trenle gidecekmişiz . Ama nereye ?
Gar'a girmeden izlendiğimizi, kaçmaya kalkarsam anında öleceğimi söyledi. Gar'a girdik ve WC'nin oraya doğru ilerledik. Sarı saçlı takım giymiş , tahmini 25-26 yaşlarında bir kadın yanımıza geldi.
" Bahsettiğiniz bu çocuk muydu. " dedi. Ve elini çantasına attı. " Şu morluklardan kurtulmamız gerekecek." Eliyle bir kutu çıkardı. Parmağıyla aldıktan sonra yüzüne sürmeye başladı. Acıdan dolayı istemsiz bir şekilde inledim. Çantasını tekrar koluna taktı. " Ben senin annenim. " dedi. Adam " Normalmış gibi davranmassan olan geride kalanlara olur. "
Geride kalanlar ; Annem, Efsa , Almina , Teoman. Sanırsam.
Plan şuydu ; İzmir trenine binmek. Biletler ve diğer herşey önceden hazırlanmıştı. Annem rolünü oynayan kadınla yanımda ve beni izleyen 4 adamda karışık şekilde dağılmışlardı. İnsanların arasında geçerken kadın " Benim adım Ecem. Bunları yapmak zorundayım. Bende senin gibiyim . Üzgünüm. " dedi. O sırada bir yüz gördüm aşina olduğum bir yüz. Hayat.
Hayat , olanlardan habersiz gibi bana doğru geliyordu. Kaşlarımı gelme anlamına gelecek şekilde kaldırdım. Ona ihtiyacım vardı. Tüm bunlardan kurtulmak için ona ihtiyacım vardı. Bu çok komikti. Gülme isteğimi bastırdım. Çünkü kendime gülüyordum. Ağlanacak halime gülüyordum. Hayat gelmeye devam etti. Sonra beni fark etmemiş gibi yanımdan usulca geçip gitti.
Bu kötü bişeymiydi bilmiyordum ama Hayat'a bana bir borcun var beni kurtar demek istiyordum. Bence bu kötü bir şey değildi. Çünkü çok çaresizdim. Ya da kendimi böyle avutuyordum. Bu andan itibaren bir şeyin farkına varmıştım. Yaşayıp kurtulmak için her türlü kötülüğü yapabliirdim. Yavaşça trene doğru ilerledik. Bir kez Ecem'e baktım. Ona güvenmiyordum. Sarı saçları rüzgarda savruldu. Ve yutkundu. " Hazır mısın ? " dedi. " Neye hazır olmam gerekiyor ? " dedim. Cevap vermedi. Trene bindik ve yerlerimize oturduk. Vagonda adamlar kamufle olmuş şekilde oturuyordu. Demek istediğim sanki turistlermiş gibi. Biraz uyumam gerektiğine karar verdim . Uyumalıydım. Uyanınca bir plân kurmalıydım. Kurmak zorundaydım. Gözlerimi pencereye diktim. Son kez Konya'ya baktım.
Uyandığımda nerede olduğumu bilmiyordum. Yeşillikler arasında ilerliyorduk. Sonra tren biraz yavaşladı. Yolun kenarındaki 100 m ileride bir tünel vardı. Tünele girer girmez kapıya gidicek , kendimi trenden aşağı salıverecektim. Bu plân olayı düşündüğümden de basit olmuştu.
Tüneli gördüm ve hazırlandım. İçimden Ecem nolur beni engelleme dedim. Çoktan uykudaydı. Tünele girdiğimizde hemen ayağa kalktım karanlıkta zor olsada kapıya ulaştım. Kapıyı kaydırdım ve iki vagon arasına çıktım. Diğer kapıyıda aralamaya çalıştım. Ama bir türlü açamıyordum. Tünelin bitmesine az kalmıştı. Hayır . Gitmeliyim. Gitmek zorundayım. Birinin bana dokunmasıyla irkildim. Hayat. " Uras herşeyden haberim var , trenden inince polis garda bekliyor olacak. " . Yüzüne bakmadan " Teşekkür ederim " dedim. Çok geçmeden Ecem de geldi. " Oğlum bi sorun mu var ? " dedi. Kafamı hayır anlamında salladım. İçeri gidip yerime tekrar oturdum. Ecem telefonuna baktı . " Afyon garında inmemiz gerekiyor. " Mükemmel ! Ne bok yiyecem ben lan şimdi.
Afyon'a yaklaşmıştık. Gar'a gelmiştik. " Gitme zamanı ! " Ecem hızla ayağa kalktı. " Gel korkma ! " dedi. Gar'da yürürken insanları inceledim. Sessizdim. Fazlasıyla sessiz. Bağıra bağıra susmaktı benimkisi. Bağırmak istemek ama konuşamamak. Dilimi yutmuştum sanki. Gardan çıkarken kolumdan çekiştirdiler siyah bir arabaya bindik.
Daha şimdiden nefret ettiğim şehre özlem duyuyordum. Almina'yı , Efsa'yı , Annemi , Teoman'ı , Bora'yı hepsini şimdiden merak ediyordum.
Acaba ne yapıyorlardı.
Almina , daha bu sabah birlikteydik. Bu bir günde herşeyin değiştiğinin kanıtıydı.
Sakin bir sokaktı. 4 katlı eski bir evin kapısına geldik. Kapıyı yaşlı bir adam açmıştı.
" Hoşgeldiniz ! Kimse sizi görmeden içeri girin hadi. " Hızlıca içeri girdik. Adam " Uras bu taraftan " dedi . Merdivenleri gösterdi . Ve beni en üst kattaki odaya çıkarıp kilitlediler.
Ne yapcağımızı bilmiyordum. Acıkmıştımda. Bir süre sonra Hava iyice karardı. Ve kapının kilidinin sesini duydum. Birisi kapıyı araladı. Gelen Ecemdi. Elinde bir tepsi vardı. Muhtemelen yemek getirmişti. Bir şey söylemeden yere bırakıp gitti. Bir süre ' yemesem mi ? ' diye düşünsemde , açlığa dayanamayıp yemeye başladım. Bir süre sonra sanki beynim patlayacakmış gibi oldu ve gözlerim karardı.
Uyandığımda başka bir yerdeydim . Ellerim demir bir yatağa başlanmıştı. Ne kadar salak olduğumu hatırladım. Yemekte uyku ilacı vardı. Uzun süre haraketsiz kalmayı tercih ettim. Bir süre sonra kapı açıldı . İçeriye Teoman girdi. Ne Teoman mı ? Neler olduğunu anlamaya çalıştım. Yaklaştı ve elindeki bıçakla ellerimdeki ipleri kesti. Kapıya doğru ilerledi. Ve dönüp bana baktı. " Hızlı olsan iyi edersin. Ne oldu Mavi burayı sevmeye mi başladın ? " Gülümserken yanaklarındaki gamzeleri fark edebiliyordum.
Bu bölümü yazmak zor oldu , o yüzden biraz geç oldu okuyan herkesten özür dilerim. Umarım beğendiginiz bir bölüm olmuştur :D Yorum ve oylariniza ihtiyacim var :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi
Художественная прозаUras , fark etmeden geleceğini de çizmişti. Ama çizilen geleceğe sürüklenmek biraz zaman alacaktı. Ve Almina , Uras'ın kalbindeki ölümsüz aşkı. Nasıl öleceğimi hiç düşünmemiştim. Ama hiç bir zaman yanarak ölmeyi istemedim. Şimdi bunları düşünm...