Kaçmak, bana mantıklı gelmiyordu. Yakalanacağımızı zaten biliyordum. Daha nerde olduğumu bilmiyordum , ya da Teoman'ın beni nasıl bulduğunu. Aklımı kurcalayan bunca şey arasında koşmaya çalışmak oldukça zordu. Birçok odaların bulunduğu bir koridorda ilerliyorduk. Koridorlar arasında koşarken , tüm ışıklar söndü ve etraf zifiri karanlığa büründü. Teoman, elindeki feneri yaktı. Tekrar hızla ilerlemeye başladık. Feneri bir levhaya tuttu. Levhada büyük harflerle ' YANGIN ÇIKIŞI ' yazıyordu. Dışarı adımımı attığımda gözlerim Güneş ışınları dolayı etrafı görmekte bi hayli zorlandı. Teoman bileğimden tuttu ve birlikte koşmaya başladık. Birlikte koşmaktan çok , Teoman beni çekiştiriyordu. Daha biraz bile koşamadan ayağım yerde - taş olduğunu tahmin ettiğim - birşeye takıldı. Yere kapanlandım . Çarpmanın etkisiyle kaşımım üstünde sıvı oluşmuştu. Acı hissetmiyordum ama gözlerine hucum eden kanı hissedebiliyordum. Bir yolu bile koşamıyordum. Ayağa kalkmaya hazırlanırken Teoman beni kollarının arasına alıverdi. Uçarmış gibi hissediyordum. Tahminime göre 2 gün olmuştu. Kaçırılmamdan beri. Sevindim. Abim yanımda güvende. Kurtulacağım.
Arabaya biner binmez gaza bastık. Abim gözümün üstünü incelerken, kafamdaki soruları azaltmaya çalışıyordum. En büyük sorudan başladım. " Ben neredeyim ? " . Abim dönüp arabanın arkasına baktı. Dudaklarını kıpırdamazcasına araladı. " İzmir. " dedi. Geleceğimiz yere gelmiştik. İzmirdeydik. Yarım saat gittikten sonra denizin yakınlarda olduğunu bildiğim ormanın arasındaki bir eve gelmiştik. Ağaçlar o kadar huzur vericiydiki ; bir an için herşeyi unutmuştum. Ama mutluydum. Kurtulduğumu biliyordum. Evin içine girdikten sonra birkaç birşey atıştırdım. Ve abimin uyumam için gösterdiği odaya girdim. Kendimi yatağın , pamuk gibi dokusuna bıraktım. Ve hemen uyuya kaldım.
Bir telefon çalmasıyla uyanmıştım. Abimin telefonu olmalıydı. Çalan telefonu açıp kulağıma götürdüm. " Teoman , oğlum . " Bu ses annemindi. " Ben Uras . " dedim. " Uras ! Uras ! Oğlum. Seni çok özledim . Birşeyin varmı ? Nasılsın. Teoman abin nerde ? " Gülümsedim . Çok mutluydum. " İyiyim anne. Çok iyiyim. Abim buralardadır. " dedim. " Bir an önce gelin seni görmek istiyorum. " dedi. " Geleceğiz . Kahvaltıya hazır olun . İzmir'in meşhur Boyoz'undan getireceğiz kahvaltıya. " Dedim. Hava karamak üzereydi. " Siz gelin de ben başka birşey istemiyorum. " dedi. " Alo Uras ! Ben Efsa . Çabuk dön önemli şeyler var " dedi. Sesi çok keyifli gibiydi. " Ne old-" derken telefon kapandı. Şarjı bitmişti." Lanet olsun . " dedim. Hızla yataktan kalkıp odadan dışarı çıktım. Televizyon ve ışık açıktı. Aynı zamanda kapıda açıktı. Dışarıda bir arabanın farları gözüküyordu. Dışarı adımımı attım. " Abi nerdesiniz ? Annem aradı , konuşurken telefon kapan-" Diğer kelimeler birden boğazımda düğümlenmişti. Üç kez alkış duydum. " Aferim be Uras ! " . Abimi ve yanında bir adamı diz çökmüş , kafalarına silah dayanmış şekilde gördüm. Abim derin derin nefes alıyordu. Yüzünde çeşitli morluklar vardı. Dudaklarından "Uras" diye inlemeyle karışık kelime döküldü. "Uras kaçabileceğini mi sanmıştın. " Bu adamı tanıyordum. Okulda kafama silah dayayan adamdı bu. Sesinde alaycı bir ton vardı. Sonra arkasından Ecem çıkageldi. Sarı saçlarını sağ tarafa doğru örmüştü. Deri bot , dar siyah pantolon ve siyah t-shirt giyiyordu. Acı çekermiş gibi bana baktı. " Neden yaptın ? " dedi. Acı çekmiyordu. Bana acıyordu.
Adam " Ben lafı uzatmayı sevmem ve sende zeki birisin Uras ! " dedi. " Ya bizimle kolayca gelirsin yada abine ve arkadaşına veda edersin !" . Abim " Hayır . Uras ! Bunu sakın yapma " dedi. Abim benim için belki kendini feda ederdi. Belki. Ama yanındaki . Onun hiçbir suçu yoktu. Yaşayacak uzun bir hayatı vardı. Ve sadece ben onlarla gidecektim. Ölmeyecektim bile. " Tamam . Onları bırak. " dedim. Şimdi veda etme zamanıydı. Sert olup abimin bir daha kendini riske atmamasını sağlamalıydım. " Abi ! Bir daha beni kurtarmaya çalışma. " dedim. Sadece bu kadar diyebildim. Ve Adama doğru yürüyüp büyük cipe bindim. Gitmeliydim . Ailemden , arkadaşlarımdan, eski hayatımdan vazgeçip gitmeliydim. Tek bildiğim şey gitmem gerektiğiydi. Neden gidecektim ? Kimseye birşey olmasın diye . Ama bilmediğim daha büyük şeyler vardı. Neden bunları yaşıyordum. Neden beni istiyorlardı. Ecem yanıma binip bileğimi tuttu. Onu silkeleyip bileğimi kurtardım. " Yapma ! Nolur böyle davranma . Beni suçlama. " dedi. " Bana yardım edebilirsin. Biliyorum bunları yaşamamamı istiyorsun yardım et. " dedim. Gözlerine odaklandım. " Sana yardım edemem. Sana kimse yardım edemez. Seni kardeşime benzetiyorum Uras. Küçük erkek kardeşime. " dedi. Ve gözleri doldu. " Ona ne oldu ? " diye sordum. " Onların dediklerini yapmadım diye onu aldılar. Sonsuza dek aldılar. " dedi. Ön tarafa o adamda bindi. " Bana Çakı derler Uras. Ve aileni koruyorsun. Unutma her zaman onları izliyoruz . En küçük hatanda onları göremessin. " dedi. Şöför de bindi. " Neden ben ? Benden ne istiyorsunuz. " dedim ve yutkundum. " Uras , sana zarar vermeyeceğiz. Tabi uslu durursan. Seni seçmedik biz. Baban seçti. Bana sakın bananın çevirdiği dolaplardan haberin olmadığını söyleme." dedi. Gözlerimi iyice açmıştım. Babam ne yapmış olabilirdi. Sormak istiyordum. Sormaya üşeniyordum. Çünkü duyacaklarımdan bir hayli korkuyordum. Bütün bu olanlar arasında şimdi duymaya hazır değildim.
Bir Otele gelmiştik. Ön kapıdan girdik. Ecem benimle birlikte asansöre geldi. Asansörde yalnız kalınca " Nereye gidiyoruz ? " diye sordum. " Oda arkadaşınla tanışacaksın. " Ne odası ? Ne arkadaşı ?
En üst kata çıkmıştık. Asansörün kapıları açılınca koridorun sonundan sağa döndük. Sonra en sondaki odaya kadar ilerledik. Burası en üst kat olduğundan koridarlar aşağıdakiler kadar özenli değildi. Odanın önünde durduk Ecem yavaşça anahtarı deliğe soktu. Kapıyı açtık çok büyük bi oda olmamakla beraber temiz bir genç odası gibiydi. " Pencere kenarındaki yatak senin. Dolabın aynayla birlikte yatağından taraftaki kısmı senin. Dolabın içinde kıyafet, ayakkabı ne ihtiyacın varsa var. Hepsi sana uygun , sana özel. " Bir kapıyı göstererek şurası duş. Sol taraftaki dolap senin.Sana gerekli olan şeyleri yazıp bana vermen yeterli. Birşey olursa bana gelebilirsin. " Biraz duraksadı. " Ha unutmadan bu anahtar sana ait." dedi ve anahtarı uzattı. " Babanındı. " dedi. Hızla çıkıp gitti. Anahtarlığı inceledim. Rüzgarda koşan atın yelesi uçuşuyordu. Bu anahtarlığa bayılmıştım. Herşey ilginçti. Öğrenci yetiştirildiğini hiç tahmin etmiyordum. Burada neler dönüyordu. Uyku biraz bastırmıştı. Üzerimdekileri sadece boxerımla kalasaya kadar çıkarıp yatağın içine girdim. Gözlerimi usulca kapattım.
Gerçekten çok rahatlatıcı bir uyku çekmiştim. Kafamı diğer yatağa doğru çevirince birinin yattığını fark ettim. Arkadan sadece sarı saçları gözüküyordu.
Kalklıp doğruca banyoya gittim. Güzel bir duş aldıktan sonra iyice kurulandım. Dolabın önüne geçtim. Bir t-shirt çıkardım. Önünde 'Converse' yazan siyah t-shirtü üstüme geçirdim. Gri bir kot bulup altıma geçirdikten sonra ayağıma nike marka ayakkabı giydim. Bir sürü bileklik küpe vardı. Deri bir bilekliği elime aldım. Ve bileğime taktım. Banyoya gidip aynanın karşısında saçlarıma şekil verdim. Bir sesle birlikte irkildim. " Sen Uras mısın ? Çisil'in oğlu " Aynada yüzünü inceledim. Masmavi gözleri, altın sarısı saçları , kusursuz yüzü vardı. " Annemi nerden biliyorsun ? " Dedim. Aslında bu sormam gereken soruydu, ama merak ettiğim söylenemezdi. Nedense içimde bir merak kıpırtısı uyanmadı. Arkama döndüm. Üstünde geçirdiği özensiz bordo V yaka t-shirt ve siyah kot vardı. Onu önemsemedim. Dışarı çıktım. Yatağıma oturdum. Biraz sonra oda geldi. " Benim adım Jefri Uras. Hadi gel seni kahvaltıya götüreyim. " Neden bilmiyorum ama Jefri de beni rahatsız eden birşeyler vardı. Jefri ismini bile ilk kez duyuyordum. Jefri'i takip ederek ilerledim. Aynı kattaki en son camlı kısma gelmiştik. Yaklaşık yirmi kişi masalara karışık oturmuş yemek yiyordu. Odaya adımımı attığımda herkes bize bakıyordu. Dikkatimi çeken bir kız vardı. Kahverengi saçlı , yeşil gözlü. Onu sanki daha önceden biliyormuş gibi hissetmiştim. Masanın ortalarında biryere oturduk. Ecem yanıma geldi. " Biraz gelsene " dedi. " Efendim." dedim. " Bugün bağ koparma günün , bir video çekilecek. Ailenden kendini soğutmak zorundasın. Bunu onların seni unutabilmesi için yapmalısın." dedi. " Beni unuttuklarında ne olacak ? " diye sordum. " Dinle Uras. Bu odada , masadakiler büyük birşeyin parçasılar. Onlar zaaflar , bilgi alıcılar. Bunu karşıdakini etkileyerek yapıyorlar. " dedi. " Ve sende artık onlardan birisin." dedi. Sanki nefes alamıyor gibi hissediyordum. Buranın iyi bir yer olmadığını biliyordum. " Son bir tavsiye Mavi ! Kendine iyi bak . " dedi Ecem. Yutkundum ve " Artık Mavi yok, Mavi öldü. " dedim.
Hikayenin işleyiş yönü değişti. Umarım beğenirsiniz :) Oy ve yorumlarınızı bekliyorum asddf
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi
General FictionUras , fark etmeden geleceğini de çizmişti. Ama çizilen geleceğe sürüklenmek biraz zaman alacaktı. Ve Almina , Uras'ın kalbindeki ölümsüz aşkı. Nasıl öleceğimi hiç düşünmemiştim. Ama hiç bir zaman yanarak ölmeyi istemedim. Şimdi bunları düşünm...