TEOG bittiğine göre artık hikayeyi daha sık yüklemeye başlayabilirim. Bu haftasonundan önce bölüm gelecekti fakat şehir dışına çıkmam gibi bir durumum oldu. Bu bölümü Stiles 'ın ağzından anlatmayı düşünüyorum böylece daha çok duygu yükleyebilirim. Bu arada yorum yapmanızı isterken çok ciddiyim. İyi okumalar D:ds.d
Stiles'ın Ağzından
Alex'i yanımda göremeyince bacağımdaki acıya aldırmadan ellerimle ıslak topraktan destek aldım ve ayağa kalktım. Ellerimi silkerek temizledikten sonra sekerek yürümeye başladım. Duyduğum çığlık beni koşmam için tetikledi ama fazla koşabildiğim söylenemezdi. Alex'i kaybetmenin korkusuyla her şeyi yapabilirdim. Bir nehrin kıyısına geldiğimde durdum. Çığlıklar kesilmişti. Nehre baktığımda Alex'in yansımasını gördüm. Ama etrafta Alex'ten hiçbir iz yoktu. Çıldırmak üzere olduğumu hissettim. Hızlanan rüzgar dalgaya neden olunca yansıma sudan silindi. Saniyelik rüzgar dindiğinde ortalıktaki tek ses yaprakların hışırtısıydı. Birileri bana doğru geliyordu. Bu beni endişelendirmişti fakat gelenin Scott olduğunu gördüğümde az da olsa rahatladım. ''Bir çığlık duydum ve buraya geldim.'' Kafamı salladım ve sekerek ona yöneldim. ''Sen de mi vuruldun?'' dedi bana elindeki oku göstererek. ''Ben de vuruldum ve işin garip tarafı, iyileşemiyorum.'' Olaylar gittikçe ilginçleşiyordu. Duyduğumuz çığlığın Lydia'ya ait olduğunda hemfikir olduğumuzdan onu aramaya başladık.
Onu bulduğumuzda nehrin kıyısındaydı. Gözlerini suya dikmişti. Onun da vurulduğunu fark ettik. Endişeyle ayağa kalkarak ''Derek ve Peter'o bulmalıyız.'' dedi. Ne olduğuna dair hiçbir fikrimiz olmadığını anlayınca bize açıklama yaptı. Okları elimizden alarak ''Okların her birinin üstünde bir harf var. Üçümüzün oklarını birleştirince ortaya 'D E A'' harfleri çıkıyor. İki harf daha olmalı. Peter ve Derek'i bulmalıyız.'' diyerek koşmaya başladı.
Koşarken aynı zamanda açıklama yapıyordu. ''Bu bir beşgen. Vurulduğumuz yerler bir beşgen oluşturmalı. Çabuk olun!'' diyerek adımlarını hızlandırdı. '' Güneydoğu yönünden bir kaç metre uzağa gitmeliyiz. İkisinden biri mutlaka orada olacaktır.'' Yorulduğu her halinden belliydi. Lydia'ya inanmak zorunda olduğumu hissediyordum. O bir Banshee'ydi. Bizim kasabada da doğaüstü olmayan bir ben vardım zaten. Bütün bu olayların arasında ben kalıyordum. Şimdi de Alex'i bulmalıydım. Mutlaka Alex'i bulmalıydım. Kimseyi kaybetmemeliydim.
Lydia aninden durunca biz de durduk. Yerde yatan Peter'ı gördüğümüzde ona doğru koşmaya başladık. Biz Peter'ı ayağa kaldırırken Lydia oku bizimkilerin yanına koydu. ''D E A T'' Peter neler döndüğünü anlamak istiyordu. Olanları anlattığımızda ''Alex'in nerede olduğunu biliyorum. Derek'i bulmalıyız.'' dedi. Şimdi 4 kişi olmuştuk ve sıra Derek'i bulmaya gelmişti.
Soğuk hava yüzümüze vuruyordu. İçimin ürpermesine aldırmadan yürümeye devam ettim. Derek'in sesini duymamız fazla sürmedi. Düştüğü çukurdan onu çıkarmak daha da çok zamanımızı almıştı. Okları sonunda birleştirebildik. Lydia'nın çığlık atmamak için kendini zor tuttuğunu fark ettiğimde onun yanına gittim. Okları birleştirmişti. ''D E A T H'' Verdiğim tepkiyi gören Peter yanımıza geldi. ''Ölüm mü?'' dedi ve diğerlerine döndü.
''Millet, size Alex'i nerede bulacağımızı söylemiştim. Sanırım artık nasıl bulacağımızı da biliyorum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teen Wolf
Fanfiction**Alex, Londra'da aile içi karışıklıklar olduğu için Beacon Hills'e, Linda teyzesinin yanına taşınıyor. Bundan sonra işler Londra'dakinden daha da karışık olmaya başlıyor. Nasıl mı?** **İkinci sezonda da macera devam ediyor! ''Küllerinden doğan'' da...