1.3

3K 234 8
                                    


"Kendini yoracak bir şey yapma, kendini kötü hissettiğin an bir yere oturup dinlen ve beni ara. Tamam mı kızım ?"

Babamın endişeli sesi kulaklarıma dolarken, başımı salladım ve arabanın kapısını açtım.

"İyi dersler."

Yeniden başımı sallayıp ses çıkarmadan arabadan indim ve beş altı adımda fakültenin içine girip bir üst katta ki kantine yöneldim.

Dersin başlamasına henüz vardı ve hala dinmeyen yağmuru üst kattan izlemek hoşuma gidecek gibi gelmişti bir an. En azından gitmeliydi.

Çünkü 40 dakika sonra başlayacak olan ders için bekleyecek başka bir yerim yoktu.

Boydan boya pencereleri olan ve tüm kampüsü gözler önüne seren kenarda ki yuvarlak masalardan birine otururken, kalbim acıyla kasıldı. Fakat bu acı, fiziksel değil ruhaniydi, biliyordum.

Oturduğum masada ifadesiz yüzümle dışarıyı izlerken, karanlık havaya inat kantinin beyaz ışıkları yanıyordu ve içime bir umut kaynağı oldu bu renkler.

Karanlığı sevmezdim fakat yağmurlu havanın yarattığı kasvetli havaları severdim.

Düşünceler arasında gidip gelirken, karşımda ki sandalye aniden çekildi ve masanın üzerinde iki tane kahve bardağı gördüm.

Bakışlarım hemen karşıma oturup bana gülümseyen Murat'a dönerken, "Cidden mi ?" dedim alayla.

"Bir hafta önce kalp spazmı geçirmiş bir kıza kahve mi ikram ediyorsun ?"

Sözlerimle birlikte gülümsedi ve yanına bıraktığı çantasının fermuarını açıp içinden bir küçük paket süt çıkardı.

"Bu sana, kahveler bana." dedi hala gülümseyerek.

Sütü elinden alırken, istemsizce kıkırdadım.

"Lafı kıvırma, Murat."

Dudaklarından hoş bir kahkaha dökülürken kahveleri önüne çekti ve yudumlamaya başladı.

"İyi misin biraz daha ?"

Ben hastaneden çıktıktan sonra ailesiyle birlikte geçmiş olsun ziyaretine gelmişti Murat. Biraz daha iyi olduğumu biliyordu zaten, öylesine sorulmuş bir soruydu bu.

"İyiyim." dedim usulca.

O sırada, gözlerim boş kantinin kapısına ulaştı.

Üzerinde ki koyu yeşil parkası, dağılmış siyah saçları, siyah kotu ve içinden görünen siyah kazağıyla Pamir, kendine güven duyan adımlarını içeriye yöneltti ve bir çay ile tost alıp boş bir masaya oturdu.

Karşımda ki masaya.

Murat'ın hemen arkasında görüş açıma girerken, Pamir'in gözleri bana çevrildi. Rahatça oturduğu masada yüzümü birkaç saniye rahatlıkla süzdü, ardından mavi gözlerini mavi gözlerime çevirdi.

Nasıl olduğumu sormadı.

Sadece birkaç saniye baktı ve ondan birkaç kelam duymayı bekleyen ruhuma gururum müdahil oldu. Gözlerimi ondan çekip Murat'ı  odağıma alırken, yüzüme her zaman ki kendini beğenmiş tavrımı yerleştirdim.

Ölümümü dahi umursamayan bir adama aşıktım.

İçimden ağlamak geliyordu ama dişlerimi sıkıp Murat'ın muhtemelen kafamı dağıtmam için anlattığı şeyleri dinlemeye çalıştım.

Ve o anda telefonum titredi.

Pamir : Ben de kendimden nefret ediyorum, kim olduğunu bilmediğim kız.

Pamir : Herkes benden nefret ediyor.

Pamir : Ve emin ol, ne sevgin ne de nefretin sikimde bile değil.

ZITHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin