Sonunda Dünya eğlenceli konuşmaya başlamıştı işte. İntikam fikrim hala geçerli miydi?
"Sen söyle canım. Geçerli olsun mu?"
Dünya'nın canını yakmıştı. Ödetmek için her fırsatı kollayabilirdim. Kendi kaşınmıştı. Ayrılsa, başkası var hayatımda bitirelim dese, adam gibi davransa, hiçbir şey yapmazdım. Ama en nefret ettiğim şeyi yapmıştı. Güzeller güzeli Dünya'yı aldatmıştı. Ayrıca intikam almak hoşuma gidiyordu. İçimdeki karanlığı beslediğini düşünüyordum ki bence çok da iyi oluyordu. İyilik meleği bir kız olmamıştım hiç. Olmayı da düşünmüyordum.
Dünya'dan bir cevap gelmeyince tekrar konuşmaya başladım.
"Bak, canını yakarım. Bana iki gün sonra tamam Seren dur diyeceksen hiç başlamayalım. İyi düşün."
Eğer ben bu işe başladıktan sonra vazgeçerse gerçekten aşırı sinirlenirdim. O da bunu yapmaması gerektiğini biliyordu. O yüzden ağzından çıkacak laf onun için önemliydi.
"Düşünmeme gerek yok. Canını yak."
Benim elimde değildi. Yapacağım her hareket Dünya'nın elindeydi. Bu sözünü duyduğum an ipleri elime almaya, kontrol etmeye başlamıştım işte. Okulun ilk gününden eğlence çıkmıştı. Azra ve Su kantine gitmek için yavaş yavaş yanımızdan ayrıldılar. Sanırım yalnız bırakmak istemişlerdi. Emin değilim belki de sadece acıkmışlardı.
Dünya'nın yüz mimiklerini iyice inceliyordum. Pişman olacağı bir şey yapmasını istemiyordum. Ben onu incelerken okula gelirken gördüğüm, üst dönem olduğunu düşündüğüm çocuğun bize doğru geldiğini fark ettim. Gerçekten beni tanımıyordu. Tanısaydı bunu yapamazdı. Dünya da fark etmiş olacak ki kaş göz işareti yapıp o da hızlıca kızlara yetişerek kantine doğru yürümeye başladı. Yalnız bırakmak istemesi çok akıllıca bir karardı. Çocuk yakışıklıydı, benimle de ilgileniyordu. Yanımızda durup ne yapacaktı ki?
Çocuk iyice yakınıma gelmişti. Evet kesinlikle benimle konuşacaktı. Tam yanımda durduğunda yüzümde meraklı bir ifade vardı.
"Pardon rahatsız ediyorum ama bir şey sorabilir miyim?"
Evet gerçekten rahatsız ediyorsun demek istemiştim. Fakat sarı saçları ve mavi gözleri dikkatimi çok dağıtıyordu. İçimden inşallah üst dönemdir diye dua ediyordum. Sorabilirsin manasında başımı sallamıştım. Çözemediğim bir çekiciliği vardı.
"Bu okula yeni geldim. Sanırım herkesin bir arkadaş grubu var."
Hayır canım herkesin değil. Popüler kısmın var. Tabi bunu ona söylememiştim.
"Evet genelde vardır. Eminim zamanla ortama ayak uydurursun."
Soğuk davranıyordum. Keşke dışarıda karşılaşma fırsatımız olsaydı. Ağıma takılması çok daha kolay olurdu. Okuldan sevgili yapmak hoşuma gitmiyordu. Evet genel olarak dikkat çekmek hoşuma gidiyordu. Bunu her zaman kabul ederdim ama insanların gözü önünde bir ilişkimin olması bana göre değildi. Her gün görmek sıkardı mesela. Yani zor bir iş ama denemeye değerdi. Çocuk gerçekten yakışıklıydı."
"Tabi ki zamanla alışırım. Fakat son yılım. Buradaki diğer insanlar kaç yıldır beraberler. Eminim aralarına girmem kolay olmaz."
Bu çocuk hakkımda kesinlikle hiçbir şey bilmiyordu. Gelip okulun en havalı, popüler kısımına danışıyordu. Yakında çantasından ufak bir not defteri ve kalem çıkartıp not almazsa iyiydi. İnsan gelmeden önce bir araştırma yapardı değil mi? En azından Facebook'ta bulunan sayfaya bakabilirdi. İnsanlar o saçma sayfaya girip istediğini yazabiliyordu. Benim hakkımda da sürekli yazıyorlardı zaten. En azından kiminle konuştuğunu bilirdi. Bir dakika! Az önce son yılım mı dedi o? Yani tam istediğim gibi üst dönem miydi? Buna sevinmiştim işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN OYUNU
Teen FictionKaranlıkta mutlu olduğunu sanıyordu. Belki de güvendiği tek yer içindeki karanlıktı. Fark etmese de işler değişiyordu. Hayatı tamamen yok oluyorken sevdiklerini yine karanlığa bırakıp gidiyordu. Giderse bu oyunda yenilen taraf o olurdu. Ve tercih ha...