Okula geldiğimde hemen yanıma Azra gelmişti. Sabah sabah sinirlenmiştim yine. Kim şaşırmıştı ki buna?
"Seren'im günaydın bitanem."
Azra'nın neşesi yerindeydi anlaşılan. Okuldan nefret ediyordum evet. Ama kızları görmek bana iyi geliyordu. Fakat çok kalmayacaktım. Bir iki ders sonra çıkacaktım. Batuhan gibi bir mesele vardı ortalarda. Kızlar neredeydi peki?
"Azra kızları gördün mü?"
Suratıma masum bir ifadeyle bakarak
"Hayır görmedim." Dedi. Nerede olabilirlerdi ki bunlar? Tahminimce uyuyakalmışlardı. Dün beraber çıkmışlardı. Belki de birbirlerinde kalmışlardır. Azra'nın masum gözleri endişeli bakmaya başlamıştı. "Azra korkma canım. Kaç yaşında kızlarız. Uyuyakalmışlardır. Boşver. Çok istersen arayalım ama uyuyorlarsa uyandırmak iyi olmaz." Haklıydım. Uyandırdığımızda iki saat bağıracaklardı. Uğraşamazdım.
Azra'yla konuşurken Arda'nın bize doğru geldiğini gördüm. Arda'nın geldiğini görünce Azra gitmeye çalıştı ama Arda seslenip onu durdurdu. "Azra ben geliyorum diye gitmek zorunda değilsin." Tabiki de değil. Sadece yalnız bırakmaya çalışıyor. Bizden tepki gelmeyince tekrar konuşmaya başladı. "Eğer Seren'le benim aramı yapmaya falan çalışıyorsan şansını zorlama. Seren pek tipim değil canım ya." Bunu ciddi bir ifadeyle söylemedi. Gülümseyerek söylemişti. Kendimi kasıp agresif olmak istemiyordum bugün. Azra'yla birbirimize bakıp birden kahkaha atmaya başladık.
"Hadi kızlar gelin kantine gidelim. Kurt gibi açım." Ben aç değildim ama Azra'nın sevinç dolu sıçrayışından aç olduğu çok belliydi. "Gidelim bakalım."
Hep beraber kantine doğru yürümeye başladığımızda bize çevrilen gözler olduğunu fark ettim. Rahatsız oluyor muydum? Asla. Dikkat çekmek için doğmuştum.
"Arda sen sayısalcı mısın eşit ağırlıkçı mı?" Azra'nın canı muhabbet etmek de istiyordu anlaşılan. "Bu zekanın boşa harcanmasını istemediğim için sayısalcıyım. Tost mu alalım?"
"Ben yemeyeceğim." Egoist çıkmıştı anlaşılan Arda'mız. "Seren güzelsin merak etme bir tostla kimse kilo almaz." Bir tostla kimse kilo almaz mı? Acaba kalori denen şeyden haberi var mıydı bu çocuğun?
Kantinimiz hızlıydı. Tostlar hazır olmuştu bile. Bana da almıştı Arda. Ben yemeyeceğimi söylemiştim. Biraz saygı gösterse kararlarıma fena olmazdı.
Boş bir masa bulup oturmuştuk. Azra konuşmaya başlamıştı. "Sayısalcısın demek. Biz de sayısalcıyız ama senin kadar egoist değiliz." Arda'yla aynı anda "Gerçekten mi?" demiştik. Sonra masamızdan kahkahalar dağılmaya başlamıştı.
Kahkaha atarken saçımla oynandığını hissettim. Arkamı döndüğümde Kaan oradaydı. Azra kaşlarını kaldırmış olacakları izliyordu. Arda da gülümsemesini bastırmaya çalışıyordu. Tam ağzımı açacaktım ki Arda konuşma işini üzerimden aldı.
"Ne yazık. Hala uzak durman gerektiğini öğrenememişsin. O parmaklarını Seren'in saçlarından çek!" Kaan Arda'nın söylediklerini önemsemeden gülümsedi. Bana doğru eğildi. Saçımı okşayan eli artık saçımı çekmeye başlamıştı.
O sırada sandalyenin sesini duydum. Arda ayağa kalkmıştı demek ki. Kaan saçımı çekmeyi bırakıp kulağıma eğildi.
"Dikkatli ol.Gözünü aç."
Dedikten sonra defolup gitti. Amacı neydi? Neden dikkatli olacaktım? Neden gözümü açacaktım? İntikam mı alacaktı? Tabiki alacaktı. Daha doğrusu almayı deneyecekti. Herkesin içinde rezil ettiğimden beri kimse yüzüne bakmıyordu. Kendi köpekleri hariç tabi. Arda yerine oturmuştu. Arda'yı incelediğimde yüzünde gergin bir ifade vardı. Çok gergin. Ama yüzü çok güzeldi. Fiziğine hayrandım zaten. Çocuk gerçekten yakışıklıydı. Azra ise merakla bana bakıyordu. Ne dediğini sormak için can atıyordu yüzünden belliydi. Fakat Arda'dan rahatsız olacağımı düşünüyordu. Düşünceli kızım benim. Azra'nın dudakları çok güzeldi. Fazla güzel. Gözleri de öyle. Kısacası genel olarak kız çok güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN OYUNU
Teen FictionKaranlıkta mutlu olduğunu sanıyordu. Belki de güvendiği tek yer içindeki karanlıktı. Fark etmese de işler değişiyordu. Hayatı tamamen yok oluyorken sevdiklerini yine karanlığa bırakıp gidiyordu. Giderse bu oyunda yenilen taraf o olurdu. Ve tercih ha...