"Demir neden durdu bu? Ben inmek istiyorum. Teknik bir arıza falan umrumda değil benim. "
Karşımda hala sırıtıyordu. Şu durumda nasıl gülebiliyordu?
"Şimdi endişelenmeyi bırak da manzaranın tadını çıkar."
İşte bu imkansızdı.
"Kasıtlı yaptın değil mi? Her şeyi kasıtlı yaptın!"
Gözlerinin içine kadar gülüyordu.
"Neden kimsenin binmediğini sanıyorsun?"
Bunun acısını çok fena çıkaracaktım. Planımı aklımda kurmuştum bile. Hızlı düşünmüştüm. Geriye sadece bir akşam dışarıya çıkmak kalıyordu.
"Sana inanmıyorum Demir!"
"Şimdi mızmızlanmayı bırak ve denizi izle. O güzel maviliği... Seni de rahatlatacak inan bana. "
Tamam. Belki haklı olabilirdi. İnsanlardan uzak bir yerdeydim. İstediğim gibi bir yerde. Şimdi istediğimi yapabilirdim. Dediğini yapmaktan zarar gelmezdi.
''Masal şimdi seninle bir oyun oynayacağız. Kimse senin ya da benim sesimi duymayacak. İçimizden geçenleri söyleyeceğiz, bağıracağız. İlk önce ben başlıyorum...''
''BU ŞEHİRDEN GİTMEK İSTİYORUM!''
Demek gitmek istiyordu... Bağırırken kendinden geçişi, saçlarının dalgalanışı...
''O KADINI YOK ETMEK İSTİYORUM!''
Bağırmamla dönme dolabın hareket etmesi bir oldu. Ne yani bu kadarcık mıydı? Tüm o korku bunun için miydi? Başladığımız noktaya geri gelinceye kadar döndük. Sanırım inme zamanı gelmişti. İnmek için yeltendiğimde Demir kolumu tuttu.
''Henüz bitmedi eğlencemiz küçük hanım.''
Ben hiçbir şey anlamamış bakarken bir adam elinde siyah poşetlerle geldi. Ne alakaydı ki? Tam ağzımı sormak için açtığımda Demir parmaklarıyla sus işareti yaptı. Ben de konuşmadım. Şuanda kontrol onun elindeydi.
Demir yerine tam olarak oturunca dönme dolap tekrar hareket etmeye başladı; ve yine tepeye gelince durdu.
''Bu manzarayla sence de bira güzel gitmez mi?''
Siyah poşetin içine attı elini. Bize birer bira çıkarıp açtı. Düşünceliydi. Etkileyiciydi. Sadece kahkaha atarak cevap verebildim. Kendimi son derece mutlu hissediyordum. Küçük bir çocuk gibi hissetmemi engelleyecek hiçbir şey yoktu burada. Masumca bağırmak yaptığımız en edepsiz şeydi. Belki biralar da bu katagoriye dahil edilebilirdi.
''Sen sessiz kalmaya devam edeceksin anlaşılan. Ben devam edeyim.''
Demir kafasını geriye attı ve bağırmaya başladı.
''HUZUR İSTİYORUM! SADECE HUZUR!''
Hangimiz istemiyorduk ki bunu? Sıra bendeydi.
''İNTİKAM İSTİYORUM!''
Bunu demem üzerine Demir bana döndü.
''İntikam mı istiyorsun? Bak Masal. Tek suçu Elif'te aramaktan vazgeç. Belki gerçekten abini sevdiyse? Bu ihtimali neden düşünmüyorsun? Abin masum değil. Sana yalan söylemiş. Ama bunu yapma sebebi sırf hizmetçilik yapıyor diye aşırı tepki vermen olabilir mi? Sen de hiç masum bir kız değilsin. Bir insanı ne kadar yargılarsan cezasını çekersin. Bak şuanda acı çeken taraf hangisi? Şimdi düşün bakalım. Hayatını devam ettirip mutlu olma şansını tepmek mi daha iyi yoksa sırf egonu tatmin etmek için canını ne kadar yakacağını bilmediğin bir işe bulaşmak mı?''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN OYUNU
Teen FictionKaranlıkta mutlu olduğunu sanıyordu. Belki de güvendiği tek yer içindeki karanlıktı. Fark etmese de işler değişiyordu. Hayatı tamamen yok oluyorken sevdiklerini yine karanlığa bırakıp gidiyordu. Giderse bu oyunda yenilen taraf o olurdu. Ve tercih ha...