Demir'in ağzından...
Masal'ı öpüyordum. Artık dayanamamıştım. Gördüğüm ilk günden beri kalbimdeydi o. Sözlerine değil gözlerine aşık olmuştum ben onun. Kimse Masal diyemezken ona ben diyebildim sadece. Dışarıdan çok katı dursa da içi aslında öyle yumuşak, öyle güzel ki. Oyun oynamaktan usanmayan yaramaz bir kız çocuğuydu o. Zavallı Masal. Acımasız insanların elinde büyürse tabiki de acımasız olur. Tabiki de sinirli, nefret dolu olur.
Ben bunları düşünürken Masal'ı daha da çok öpüyordum. Donup kalmıştı resmen. Birden geri çekildi.
"Hayır Demir. Benden intikam almana izin vermeyeceğim. Ben çirkin oynamış olabilirim ama en azından senin dudaklarına yapışmadım bir oyun uğruna."
Neden aklı sadece intikama, oyuna çalışıyordu ki? Gerçekten sevemez miydi kimse onu? Böyle mi düşünüyordu?
"Masal... Masal'ım... Perim... Bu bir intikam değil. Bu sadece bastırılmaya çalışılmış fakat patlak veren duygular. Masal ben sende kayboldum. Baştan yarattın beni. Hayata tutundum sayende. Biliyorum çok hızlı gelişti her şey. Barda tanıştığın bir insanla aynı evde yaşıyorsun. Oda takımı alıyorsun ama sonra birden öpüşürken buluyorsun kendini. Ben böyle hızlı ve beklenmedik olmasını istemezdim ama seni ilk gördüğüm günden beri aklımdan çıkmıyorsun. Rüyalarımdan da... Masal ben sana aşık oldum. Aşk diyebilirim evet eminim. Çok acımasız, kalpsiz, ruhsuz gibi görünüyorsun ama içindeki küçük çocuğu biliyorum ben senin. Masal kitabı gibisin gerçekten. Ama bu kitabı baştan yazmaya aşk masalına çevirmeye ne dersin? Şunu bilesin ki mecburiyetten evet demeni istemiyorum. Kararın her ne olursa olsun bu evin bir odası sana ait."
Masal'ın sol kaşı havaya kalkmıştı. Yok artık. Bu kız ağlıyor muydu? Hemen yanına yaklaşıp göz yaşlarını sildim. Zar zor konuşabildi.
"Demir... Ben... Sadece çok duygulandım. Beni nasıl sevebildin? Sana hiç de cana yakın davranmadım. Sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum dersem yalan söylemiş olurum. Ben de kendimi bastırmaya çalıştım ama..."
Sözünü kesip onu tekrar öpmeye başladım. Bu sefer o da karşılık veriyordu. Ikimiz de mayışmıştık. Sabahın sekiziydi zaten daha. Başını göğsüme koydu ve uyudu. Onu izlerken ben de uyuya kalmıştım.
Daha sonra ikimiz de zil sesine uyandık. Mobilyacılar gelmişti. Masal'ıma oda yapılıyordu. Ama o oda ikimizin olacaktı. Bundan sonra Demir ve Masal ayrılmaz ikili olacaktı.
Zilin sesine uyanan ikimizdik ama poposunu yataktan kaldırabilen insan bendim. Masal ise merdivenlerden yuvarlana yuvarlana iniyordu.
"Demir kim gelmiş?"
"Mobilyacılar gelmiş canım."
"Yukarıdayım ben sen halledersin çok uykum var."
"Tamam güzelim bitsin ben de geliyorum yanına."
Uykuluyken ne kadar da güzel oluyordu o öyle. Onu güzelim diye gerçekten sevebilmek çok hoştu.
O anda birden kolumda bir baskı hissettim.
"Beyefendi yukarı kata mı yerleştirelim bu kata mı? Üçüncü soruşumuz."
"Çok özür dilerim. Dalmışım."
Masal başımı döndürdüğün yetmiyormuş gibi aklımı da başımdan alıyorsun.
İşler bittikten sonra Masal'ın yanına çıktım. Tshirtlerimden birini üstüne geçirmiş ve yatmış. Zaten elbise gibi olmuş. Çok güzeldi... Yanına uzanıp saçıyla oynadım. Çok güzel kokuyordu. Kımıldanmaya başlayınca hemen elimi çektim ama çok geçti. O güzel gözleri açıldı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN OYUNU
Teen FictionKaranlıkta mutlu olduğunu sanıyordu. Belki de güvendiği tek yer içindeki karanlıktı. Fark etmese de işler değişiyordu. Hayatı tamamen yok oluyorken sevdiklerini yine karanlığa bırakıp gidiyordu. Giderse bu oyunda yenilen taraf o olurdu. Ve tercih ha...