Demir Kaan'ın üzerindeydi.
"Demir! Ne yapıyorsun sen?! Kalk hemen o çocuğun üzerinden! "
Kavga ettiğini umursamadan kolundan tutup onu kenara çektim. Yine okulda ilgi odağı olmuştum.
"Demir neyin var? Neden okulumdasın? Neden Kaan'ın üzerindesin?"
Demir yüzüme gerçekten çok tuhaf bir bakış attı. Yani acıyor gibiydi ama acımıyordu da. Bilemiyorum. Kelimelere dökemiyordum ama genel olarak çok tatlı bakıyordu işte.
"Sana yaptıklarını öğrendiğimden beri en büyük hayalimdi bu ve sen az önce içine ettin."
Haha. Ben neyin içine etmiştim. Demir'in başını sadece beladan kurtarıyordum. Elif'i ortaya sürebilen birisi gerçekten kötü olabiliyordu. Bu yüzden şuanda yaptığı şey çok yanlıştı.
"Senin işin olduğunu sanmıyorum Demir. Kaan'la biz bu konuyu konuşup hallettik."
Gerçekten halletmiş miydim peki? Eğer hallettiysem neden iyi hissetmiyordum?
"Eğer halletmiş olsaydın şuanda abin yanında olurdu. Dün o halin benim içimi acıttı. Seni tanımıyor olabilirim ama seninle ilgili çok şey biliyorum Seren. Burada Seren deme sebebim de arkadaşlarının bilmediği fakat benim bildiğim ismini kullanırsam insanlardan birkaçının bunu duyacağı. Herneyse. Hadi gidiyoruz."
Şimdi nereye gidiyorduk ki? Arda'ya bir şey demeden gidemezdim. Tam ağzımı açacakken kolumdan tutup beni dışarıya götürdü. Gözlerimle Arda'yı aradım. Onu gördüğümde elimle telefon işareti yaparak onu arayacağımı söyledim. Okuldan çıkınca bir arabaya doğru konuşmadan yürüdük. Elimi tutuyordu ve herkes Demir'in yeni sevgilim olduğunu sanıyordu. Oysa ki daha dün barda tanışmıştık. O günün gecesinde ise onun evinde kalmıştım...
Arabaya binince Demir konuşmaya başladı.
''Sen nasıl abini kaybettiysen ben de kuzenimi kaybettim. Fakat ben onu ölümün kollarına teslim ettim. Adı Peri'ydi. Kız kardeşim olsa bu kadar sevebilirdim herhalde. Ailem desen... Aile diyemezsin ki onlara. Sadece para verirler. Şuanda New York'ta yaşıyorlar ve ben tek başıma kalıyorum. Herneyse Peri sevgilisi yüzünden öldü. Hayatını mahvetmeye çalıştı çocuk her zaman. Sana bakınca da onu gördüm. Her şeyini kaybetmiş küçük bir kız. Bu yüzden bu kadar sahiplendim seni. Tek bir günde bu yüzden bu kadar önemli oldun.''
Peki. Bu beklediğim bir cevap değildi. Zaten şu sıralar her şey beklemediğim şekilde olmuyor muydu? Fazlasıyla evet.
''Peri için üzüldüm. Aile konusunda ben de her gün keşke gitseler yakınımdan diyordum. Sadece abim kalsın derdim. Şimdi kendimi kimsesiz hissediyorum. Kimseyle konuşamadığım şeyleri ise seninle konuşabiliyorum. Hani hep derler ya bazen hiç tanımadığın birisine her şeyi anlatmak istersin diye. Doğruymuş. İnsanı rahatlatıyormuş. Beni yargılamadan dinlemeyi bilen insan sayısı yok denecek kadar az.''
''Seni rahatlatabiliyorsam, benimle konuşmanı sağlayabiliyorsam gerçekten mutlu olurum. En azından benim gibi birisine yardım ediyorumdur. Sana şuanda hissettiklerini tam olarak anlatabilirim. Önce intikam almayı düşünüyorsun. O kadının canını nasıl yakarım, abimi o kadından nasıl kurtarırım diye düşünüyorsun. Sonra duruyorsun ve düşünüyorsun. Hayatında en değer verdiğin, tek önem verdiğin insanın elinden kayıp gidişini, sana söylediklerini binlerce kez kulaklarında duyuyorsun. İstesen de istemesen de. Değer mi diyorsun. Beni bir kadın için silen abiyi kurtarmak için çabalamaya değer mi? Kendini yıpratmaya değer mi? Söyle Masal, sen söyle değer mi?''
Kendimi ağlamaktan alıkoyamamıştım. Beni nasıl bu kadar iyi tanıyabilirdi? Sadece bir günde nasıl benim hislerimi anlayabilirdi? Kendisi de buna benzer bir olay yaşamıştı. Yanımda olmasına ihtiyacım vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN OYUNU
Ficção AdolescenteKaranlıkta mutlu olduğunu sanıyordu. Belki de güvendiği tek yer içindeki karanlıktı. Fark etmese de işler değişiyordu. Hayatı tamamen yok oluyorken sevdiklerini yine karanlığa bırakıp gidiyordu. Giderse bu oyunda yenilen taraf o olurdu. Ve tercih ha...