Merhaba çok sevgili, çok ponçik okuyucum. Sizi çok sevdiğimi söylemiş miydim ☺ Bana gösterdiğiniz destek, hikayeme gösterdiğiniz ilgi beni çok mutlu etti. Artın, eksilmeyin inşallah ♥ Her bölüm olduğu gibi, bu bölüm de yorumlarınızı ne büyük bir iştahla beklediğimden bahsetmeden olmaz. Gözlerim yolda, gönlüm de öyle. İşler karışmaya, ortalık kızışmaya başlarken "oha oha" içerikli yorumlarınız bekleniyor efendim ☺ Bu bölüm çok bir yağhaz içeriğim bulunmamakla birlikte sonraki bölümlerde fazla fazla telafi edeceğime söz veriyorum. Seviliyorsunuz. -Hazal
Yağız, çevresindeki siyah giyimli insanlarda gözlerini gezdirdi. Birçoğunu uzun yıllardır görmemişti. Hangileri babasının arkadaşı, hangileri düşmanı bilmiyordu dolayısıyla. Neyse ki yanında gerçekten güvendiği iki kişi vardı. Yoksa burada, ait olması gereken yerde hafızası çalınmış gibi, bir yabancı gibi kalakalacaktı. Bir yere yabancı olmaktan daha kötüsü, oradaki insanların sana yabancı olmamasıydı. Ve Yağız'ı bundan uzak tutan 2 kişi vardı. Çevresinde onu tanıyan kalabalıklara karşı savunmasız olmaktan koruyan iki kişi... İyi ki varlardı.
Hazan, annesinin dik bakışlarından kaçırdı gözlerini. En azından böyle bir ortamda onu rahatsız eden bakışlarının altında ezilmeyeceğini düşünmüştü ve görünen o ki yanılmıştı. Neyse ki burası bir cenaze eviydi, orada ondan başka insanlar da vardı ve aralarında Yağız da vardı. Yoksa Hazan annesinin gözünde, istemediği bir şeye müdahale etmesini engelleyecek şeyler de ölüye saygı bile görmüyordu.
Sinan annesinin onlara doğru geldiğini gördüğünde derin bir nefes verdi dudaklarından. Kadın, Yağız'ın babasının ölümünden çok etkilenmişti ve şimdi tam olarak ne tepki vereceğini kestiremiyordu Sinan. Sevinç zaten hep fazla hassas bir kadın olmuştu ve sosyetede kaybedilen ilk yaşıtları Mehmet Egemen'di. Sinan da annesinin bu hassasiyetini ölüm ya da kocasını kaybetme ihtimalinin korkusuna bağlamıştı. Yine de Sevinç Kızılkaya'ydı söz konusu olan. Yani etkilendiği şey, her şey olabilirdi.
"Yağız. Başın sağ olsun oğlum."
"Teşekkürler, Sevinç Teyze." Dedi Yağız, yerinden kalkıp karşısında duran kadına sarılırken.
"Bir şeye ihtiyacın olursa..."
"Merak etme." Dedi Yağız kendisini gülümsemeye zorlarken. Ne olursa olsun, karşısındaki kadının gerçekten acısını paylaşan az insandan biri olduğunu görebiliyordu. Onu teselli etmesi gerektiğini hissetti nedense, tüm yaşadıklarına rağmen.
Sinan'ın annesini severdi zaten. Sevinç Kızılkaya'dan kine ne zarar gelmişti ki ona gelsin? Üstelik Hazan'ın annesinin tersine, Sevinç ona karşı bir anne gibi şefkatli ve sevgi dolu olmuştu hep. Yağız da, bir anne sevgisi ihtiyaç duyan küçük bir çocuktu... Mutlu ediyordu Sevinç, küçük Yağız'ı. Belki de Yağız'ın kim olduğundan çok, onların kim olduğuyla alakalıydı gösterdikleri ilgi de, şefkat de. Muhtemelen öyleydi de. Fazilet, kızı tarafından bile sevilmeyen, manipülasyon ustası bir psikiyatristti. Sevinç'se çocukları tarafından çok sevilen bir anne...
Sinan annesini uzaklaştırırken, Yağız Hazan'ın yanına geri oturdu.
"Anne açısında en şanslı olanımız Sinan. Hep oydu, değil mi?" diye sordu Hazan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geceyarısı Mumları [Tamamlandı]
Fanfiction"Hazan bir gün Alzheimer gibi ciddi bir unutkanlık hastalığına dahi yakalansa, hayatta iki kişiyi asla unutmazdı. Biri Sinan, diğeri Yağız... Çocukluk arkadaşları. Üç silahşörler... Aslı, Deniz ve Efe gibi. Dawson, Joey ve Pacey gibi. En yakınları...