Merhaba benim güzel, deli, delirtilmiş fandom'ım. Üçgenlerden bıktığınızın farkındayım buna rağmen burada da bir üçgenle uğraştığınızın da farkındayım. Ama bu bölüm, beyninizde her şey netleşecek gibi gibi. Bilmiyorum belki de netleşmez. Ama ne yazdım var ya ahahaha.
Bu bölümü, fragmanımdan gif yapan Letafet'ciğime armağan ediyorum. Bu hikaye için wattpad de açtı. Ona çook teşekkür ederim tüm destekleri için :) İyi ki var o.
Uzun uzun bir bölüm yazan bu kıza, uzun uzun yorum yapmaz mıydınız? Bence yapardınız. Bekliyorum hepsini. -Yazarınız, Hazal :)
...
Ama biliyorum, tek bildiğim, bu sonun başlangıcı
Baştan beri kimdim, beni evime, kalbime götür
Bırak gideyim, koşacağım, sessiz kalmayacağım
Tüm bu zaman boşa harcandı, tüm yıllar, kazanç
Hepsi kayıp, ama umut hala var, ve savaş asla bitmez
Yağız, hızla evin bahçesinden çıkarken gözleri buldu onları. Bir genç adam ve bir genç kadın. Sahil kenarında öylece duruyorlardı. Birbirlerine bakarlarken gözlerinden ateşler saçıyorlardı. Ve Yağız'ın adımlarını duyup bakışlarını ona çevirdiklerinde gözlerindeki ateş sönmedi.
Yağız'sa bir an kaçmak istemişken tüm bunlardan, tüm bu yangınlardan, kendini bir anda buluvermişti sanki alevlerin ortasında. Boğazından bir soğukluk geçti. Yaka yaka geçti. Karşısında duran, birbirlerine karşı hisleri olduğunu bildiği iki kardeşti. Onun yakın arkadaşı olan iki kardeş.
Bir an, tüm bunlardan uzakta olmayı diledi. Hiçbir şey bilmediği, uzakta olduğu o yerde durmayı diledi. Burada hiç olmamayı. Ama artık biliyordu işte. Ve bunun tüm yükü üzerindeydi. Bilmemek kolaydı. Ama bile bile izin vermek?
"Yağız." Diye seslendi Hazan, genç adamın onlara doğru geldiğini görünce. Bu duruma minnettardı biraz aslında. Yani Yağız'ın gelmesine. Çünkü bilmiyordu Yağız biraz daha gelmese, bu suskunluk ne kadar devam eder. Ve tüm bu suskunluk bittiğinde Sinan ne yapar? Ama tüm kalbiyle korkuyordu bir şey yapmama ihtimalinden. O yüzden fark etmezdi Yağız mı gelmiş, fırtına mı olmuş. Sinan'ın bir şey yapamama ihtimalini, yapmama ihtimaline tercih ediyordu. Adam onun için elini ateşe uzatmayacaktıysa bile, bunu bilmek istemiyordu. Belki uzatır, belki ister demek daha kolaydı. Çünkü bilmeye hazır değildi.
Yağız'ın adımları onlara yaklaştıkça, adamın yüzündeki şaşkınlık görünürleşti. Hazan kaşlarını çattı. "Yağız? Bir şey mi oldu?"
Hazan bir an, istemsizce düşündü. Acaba adam konuştuklarını mı duymuştu? Ancak bu genç kadına çok da mümkün görünmüyordu. Malum, uzun zamandır susuyorlardı ve Yağız koşmuş gibi nefes nefeseydi. Aynı zamanda eğer o Yağız'ın yüzündeki şaşkınlığı göremiyorsa, Yağız da onların konuştuklarını duyamazdı değil mi o mesafeden. Ama yine de sordu işte. Çünkü içi içini yemesindense, sormalıydı. Annesinin onlara yakıştırdığı o şeyi duymuş muydu?
"Sen... Ne zamandır buradasın?"
"Yeni geldim." Dedi Yağız, kalbini tekrar bir ağırlık sararken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geceyarısı Mumları [Tamamlandı]
Fanfiction"Hazan bir gün Alzheimer gibi ciddi bir unutkanlık hastalığına dahi yakalansa, hayatta iki kişiyi asla unutmazdı. Biri Sinan, diğeri Yağız... Çocukluk arkadaşları. Üç silahşörler... Aslı, Deniz ve Efe gibi. Dawson, Joey ve Pacey gibi. En yakınları...