II.GALAKSİ SAVAŞI:PART-II(Taarruz Zamanı)

35 5 0
                                    


Yazarın notu: Yıllar akıyor. Adamımız nasıl yaşlanmıyor? Biliyorum merak ediyorsunuz. Bir dahaki bölümde sırrı açıklayacağım sevgili okurlarım.

Jeffier&Brokit Savunması

Bölümün başlığına bakıp ne savunması bu şimdi diyebilirsiniz. Saldırı yapılacaktı elbet. Henüz yeri değil. İçerideki düşman yok edilmeliydi öncelikle. Doğrusu bu cepheye ben ayağımı bile basmadım. Noksların ve Brokinlerin burada yaptıkları şeyler görülmeye değermiş, dedi Jeffier.-Medyadaki güzel kız. Kendisi bir Noks. Aslında bu konuşmanın bir başka yatakta geçtiğine sizi inandırmak isterdim ama gayet dikey duruyorduk. İkimizde. Ayrıca o işi de yapıyorduk. Noksların hazırladığı tuzakla Ozoid filosunun akıncıları bir anda uzayda alev topuna dönmüş. Pruyalılar'ın yardımı gelene kadar filolarını Brokinler'in devasa gemileri çekirdek çıtlar gibi yemiş yutmuşlar. Jewelary'nin söylediği gibi: Bu iki türün birleşimi ölümcül oluyor.
Düşündüğümün aksine savaş daha uzun sürücekti. DEAD devletleri yenildikçe daha güçlü saldırıyorlardı. Kurulan tuzaktan sonra tekrar ve tekrar hücum ettiler. Buradaki savaş 1950 yılında bitti. Çok uzun yıllar savaşan Nokslar ve Brokinler yorgun argın bu savaşan çıktılar. Ozoidler'in saldırı gücü kırıldı ve Pruyalılar'ın bütün filosu yok edildi. Onlar oyalanırken Angoryalılar farklı bir plan yürütnekteydi.

Kotov ¶, Kotov |, Kotov& Savunma Hattı

Kotov 4, Kotov 1 ve Kotov 2 Savunma Hattı Kotovların kendi başına yaptıkları inanılmaz bir savunmaydı. Bu savaş sırasında oradaydım. Gördüklerimi görseydiniz... Kotovlar büyük bir hızla ve şevkle savaşıyorlardı. Lakin bu savaşta çok ağır hasar aldılar. Angorya filosunun da saldırı gücü kırılmıştı. Hem içerden hem dışardan saldırdılar. Şehirlerine bombalar yağdı. Sivil halktan açlıktan ölenler oldu. Kotovlar para babasıydı. Galaksinin parasını onlar basıyordu. Dolayısıyla gizli müttefikleri vardı. Savaşta bunun etkisi çok azdı, deseydim yalan olurdu. Krista'yı hiç bu kadar öfkeli görmemiştim. Halkını en az babası kadar çok önemsiyordu. Bu durum beni rahatsız ettiği kadar mutlu da ediyordu. Tabiki de onların iyiliğini istiyordum. Ama sevdiğim insanın kendini öldürmesine de göz yumamazdım. Yanında fedai gibi geziyordum.
Savaş 6 kış sürdü. Kotov bölgesinde kışlar çok sert geçer. Soğuk havada göz gözü görmeyen bir tipideydik. Krista vurulmuştu. Çevremizi Angorya askerleri sarıyordu. Adamlarımızın sayısı giderek azalıyordu. Krista'yı korumak için elimden geleni yapıyor, plasmagun'ı deli gibi kullanıyordum. Altıpatlar gibi görünen tabancamı-Krozoid çocuğun Maru'yu öldürdüğü silah-da çıkarıp ateş etmeye başladım. Normalde soluk sarı giyinen Angorya askerleri karşımızda bembeyaz giyinmişlerdi. Zar zor ayırt edilebiliyorlardı. Düşmanı biraz püskürttünce Krista'nın yanına çömeldim. Bana boş ve bezmiş gözlerle bakıp:"Boşuna uğrşıyorsun, burada ölücem." dedi. Onu kavradım ve:"Saçmalamanın sırası değil şimdi." dedim. Omzuma alıp taşımaya başladım. Geri çekiliyorduk. Kotovlu askerlerden biri tank çağırdı. Bir diğeri bölgeye top ateşi istedi. Krista'nın emrindeki komutan ise bir taşıyıcı gemisi istedi. En mantıklısı kesinlikle sonuncuydu. Elbette herkes bir şekilde yardım etmek istiyordu. Prenses yaralıydı ve bir insanın omuzlarındaydı. Onlar için rahatsız edici bir durum olmalıydı bu.
Eskiden Krista, prenslerle yatıp kalkan bir kadınmış. Kimseyle evlenmez sadece yatakta uzmanmış. Bir başka erkeğin onun yanında olmasını kimse takmazmış. Hangi türden olursa olsun... Şimdiyse durum farklıydı. Hayatlarında bir devrim yapmış ve düzelme sürecine girmişlerdi. Umarsızlıkarı yavaşça soluyordu. Top ateşi Angorya askerlerinün üstüne yağdı. Tank uzaktan göründü ve ateş etmeye başladı düşmana. Az sonra da taşıyıcı geldi. Komutan ve ben omzumda Krista var iken bindik. Binerken Angorya ateşinde bir mermi karnımı deldi ve ve taşıyıcının içinde duran kotovlu bir askerin başına isabet etti:"Ahhhh, anasını sikim!" diye bağırdım ve yere yığıldım. Taşıcıyının dış kapıları kapandı. Hızla yükseldik. Şimdi Krista da ben de yaralıydık. Onu da beni de yatırdılar. Tuhaf bir görüntüydü. Bana baktı. Söyleyecekleri var gibiydi.
-Neden?
-Çünkü düzeldiğinizi ve düzgün bir yaşam sürdüğünüzü görmek istiyorum. Bunu hak ediyorsunuz.
-Bunun için ölmeye değer mi diyorsun yani?
-Bu benim idealim. İdealim için ölümü göze almazsam gerçekten...
-Tamam sus. Nefesini çok harcıyorsun.
-Özür dilerim.
-Saf salaksın sen. Çocuk gibisin.
Gülüştük ikimizde. Taşıyıcıdakiler de güldü. Onlara çok masum görünmüş olmalıyım. Bizi tedavi ettiler. Kotovlar çok ağır yaralar almışlardı. Ama sonunda o azimle savaşı kazandılar. 1956 yılında savunma son bulmuştu. Dördüncü BSYM Savaş Kurulu'nun salonunda konuşma yapıyordum:
- Ne dersiniz? Belki de bu sadece başlangıçtır? Taarruz zamanı geldi. Sıra bizde dostlar! Biz o pisliklerin şehirlerine gireceğiz artık.
Diye konuştum. Zamanı gelmişti. İntikam almaya gidiyorduk. Ayrıca Kotovları-özelliklr Krista'yı- hiç bu kadar öfkeli görmemiştim. Karnım arada bir hala tuhaftı.

Bir Yıkım Askeri (A Raze soldier) "Düzenleniyor"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin