11.Bölüm: POT OF GREED

29 4 3
                                    

    Özel bilgi: Resim, Pot of Greed ordusunun sembolüdür. Bu resim Yu-Gi-Oh kartlarından "Pot of Greed" kartıdır aynı zamanda. Bu kart neden mi önemli? Barış, Selahattin ve beni birleştiren bir kart olmasından dolayı.
   

    Sonunda tartışmalar bitmiş ve işe koyulmuştuk. Bir robotu yaparken ihtiyacımız olan yazılımı yazmaya başlamıştık. Çizimlerini yaptık. Akif robot hakkında yaptığı tasarımı ve robotun işleyişiyle ilgili bilgiler veriyordu. Uzun süren çalışmalarımız sonunda gövdeyi ve sağ kolu yapmayı başarmıştık.
    Bunları yazarken aklım hep ilerisine gidiyor. 2005 yılında yüzlerce UFO düşürmüştük. Daha büyük işler yapmak istiyorduk. Dünya hala bilmiyordu. Bir kruvazör inşa etmeye karar verdik. O sırada yaptığımız tartışma ve konuşmalar çok benzerdi. Tasarım, yazılım, mekanikler, kontroller... Türlü türlü şeyler. Fabrikanın robo üreten kısmını hızlandırdık önce. Büyük bir gemi yapmadan önce daha çok robota ihtiyacımız vardı.
    Selahattin:"Aykut sanırım daha çok kabloya ihtiyacımız var." dedi. Aykut:"Hayır robotun diğer parçaları için silisyum ve alimünyum madeni gerekiyor." diye yanıtladı. İlginç değil mi sizce de? Basit birkaç işi yerine getirebilecek insan özelliklerini robota uygulamak için günlerce uğraşmış olmamız. Düşünülmesi gereken bir yığın şey var. Aklım çoğuna varmıyor şuan. Ama o zamanlar her şeyden az çok anlamak zorundaydım. Proje başkanıydım sonuçta.

    Yeni Teknolojiler ve Seri Üretim

    En önce bir düzine beyaz renkli çift motorlu-uzay yolu konfedarasyon gemileri- escort gemileri ürettik. Ordunun kuvvetlenmesi için elimden geleni yapıyordum. Ama onca şey yetersiz geliyordu hep. Daha büyük gemiler istiyorum, dedim. Millet şaştı kaldı. Yetersiz bunlar, dedim. Akif çıkışarak:"İyi de dünyada bu kuvvetleri yenebilecek bir şey yok ki. Evet UFO'ların sayı üstünlüğü var ama hepsi dökülüyorlar kuvvetlerimiz karşısında." dedi. Ona dönüp baktım. Onu küçümser gibi uzun uzun süzdüm. Dayanamayıp:"Ne var? Ne bakıyorsun öyle?" dedi. Gülümsedim. Sonra gülümseyen Barış'a bakarak:"Haklısın sadece dünya için yeterli. Ya dünya dışı düşmanlarımız için?" diye sordum. Şaşıp kaldı. Doğrusu Hat gemileri olan bir DEAD filosuna karşı burayı savunamazdık. Uzun yıllar savaş çıkaracaklarını sanmıyorum lakin kimseye belli olmaz değil mi? Sonunda ilk yeşil renkli, yansıtma kalkanlı, dev toplu, güçlü ışın silahları olan ve 30 viper taşıyabilen P.O.G kruvazörümüzü inşa etmeyi başarmıştık. Viper dedim çünkü Mark II'den fazlası vardı. Mark III ve Mark VII gibi. Daha güçlü ve daha iyiydiler bu gemiler.
    Diğer kolunu da yapmıştık. Bacakları konusunda uğraşıyorduk. Kafa zaten ayrı bir konuydu. O işte Aykut'a çok iş düşüyordu. Bütün yazılım onun işiydi. Bu yeni teknoloji robotumuzu üretmeye çalışırken bir yandan dünyayı geziyordum. Tarih, coğrafya ve benzeri şeyleri öğreniyordum. En çok ilgimi çeken dal Psikoloji olmuştu. İnsanın ruh halini inceleyen bilim dalı. Bu konuda ders almak istedim. Ama hiç vaktim yoktu da. Lakin bir yere not etmeyi unutmadım.
    Kruvazör yapıldıktan sonra seri üretimine geçmiştik. UFO'ların gemileri de büyümüş tam zamanında onlara karşı koyacak bir gemi inşa etmiştik. Buna POG Kruvazörü diyorduk. Bundan sonra bile uzun yıllar ordunun ana savaş kruvazörü olmuştu.
    Yenilen kuvvetleri ve günden güne zayıflamaları nedeniyle beni görüşmeye çağırdılar. Amerika'ya gidiyordum yine. Ütopya'dan Dünya'ya giden gemiye bindiğim zaman geldi aklıma tam da uçağa binerken. Jewelary'yi hatırladım. Güzel yüzü zihnimde canlandı. Kalbi kırık bir müzik açtım. Uzun bir süre müzik dinleyip uyuduğum 9 saatlik yolun ardından Washington'a iniş yaptık. Uçaklarda gerçekten çok saçma sapan güvenlik nutukları vardı. Emniyet kemerinin nasıl bağlanacağını 180 kişilik yetişkinlerden oluşan ve çoğu belli düzeylerde eğitim görmüş insanlara anlatıyorlardı.
    Washington D.C, Beyaz Saray, Kongre Binası önü. Beni George William Bush karşıladı. Gece vaktiydi. Basın ve insanlar uzak tutulmuştu. Zırhımla gitmiştik. Zırh da geliştirilmişti. İnanılmaz bir kuvveti vardı artık. Tamamı siyah renkli ve üzerinde kuru kafa resmi vardı. Bush ve heyetiyle birlikte içeri yürüdük. Büyük kolonları olan geniş bir salona geçtik. Bir heyetle geliceğimi düşündükleri için 4 koltuk ayırmışlardı. Yanımda sadece Selahattin vardı. Biz iki kişiydik. Karşımızda ise 14 kişi oturuyordu. Bush ve dünyanın en zengin-güçlü ailelerin en yaşlıları. Herkes odayı boşalmıştı. Görüşme başladı:(Bu konuşmaların asıl metni ingilizcedir.)
    -Bush:"Merhaba, hoşgeldiniz."
    -Ben:"Hoşbulduk. Zamanımız kısıtlı. Sade ve öz olun lütfen."
    -Rockefeller:"Acele etme. Bu iş aceleye gelmez."
    -Astor:"İsteklerinizi söyleyin. Ne istiyorsanız vereceğiz."
    -Bundy:"Elbette ki bir şartla."
    -Bush:"Yolumuzdan çekileceksiniz."
    -Selahattin:"Bakıyorum da çalışmışsınız."
    -Collins:"Uzatmayın. Var mısınız yok musunuz?"
    -Freeman:"Her şeyi vereceğiniz. İstediğiniz her şeyi."
    -DuPont:"Ayrıca sizi bilgimizle 'aydınlatacağız'. Merak etmeyin."
    -Habsburg:"Savaşın bitmesini istiyoruz biz."
    -Ben:"Dünya'nın yönetimini istiyorum."
    -Lord:"Yöneteceksin. Başka ne istiyorsun?"
    -Ben:"Ölümünüzü."
    -Morgan:"Güldürmeyin beni."
    -Selahattin:"Her şeyi dediniz..."
    -Openheimmer:"Pekala şartlarımızı genişletelim madem."
    -Ben:"Beyler. Bu görüşmeden bir sonuç çıkmayacak. Ben güç sahibi, bencil, zalim ve küstah olan herkesi öldüreceğim. Bütün dünyayı aydınlık bir geleceğe götüreceğim. Dünya üzerinde yaşayan 5 Milyar insanın hepsinin karnını doyurup bir yerlerde konaklayabilmesini sağlayacağım. Sizinle fikirlerimiz hiç uyuşmuyor."
     -Rothschild:"Salaksın sen çocuk."
     -Selahattin'"O halde görüşmenin sonuna geldik."
     -Russel:"Yalnız bir şey daha var."
     -Ben:"Neymiş o?"
     -Warburg:"Gitmenize izin veremeyiz."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 26, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Yıkım Askeri (A Raze soldier) "Düzenleniyor"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin