Mir-gen POV ile devam ediyoruz... Bakalım sonu ne olacak... :P
Bu arada kendisinin nasıl göründüğüne dair temsili bir resim.
______
Akşam olduğunda Mir-gen, akşam duasını yapmış, babasının tahtında akşam yemeğini yiyordu. On-gut girmek için izin istediğinde son lokmalarını bitirmişti.
"Rahatsız ettiğim için özür dilerim, beyim ama kaleye girmek isteyen bir tüccar kervanı var."
"Onlara güvenlik sebebiyle hanı boşalttığımızı söylemediniz mi?"
"Söyledik ama bunlar, Gri Kurt tüccarları."
Mir-gen kaşlarını çatarak On-gut'a baktı ve elinin yağını ıslak beze sildi. "Us-lum Bey mi yoksa Yı-kın Bey mi?"
Başkomutanın sesi bıkkın ve keyifsiz çıktı. "Yı-kın Bey."
Mir-gen neredeyse On-gut'un tepkisine gülecekti ama kendini tuttu. Yı-kın Bey, babası ve On-gut'un çocukluk döneminden beri tanıdıkları biriydi. Babası onu hiçbir şekilde arkadaşı olarak tanımlamamıştı ama yararlı biri olduğunu söylemişti. On-gut'un onu sevmediğini ve çocukken onu sinirlendirmek için her türlü şeyi yaptığını biliyordu.
"Sanırım seni dinlemeyip, ikna için benimle görüşmeyi talep etti?"
"Öyle."
"Suratını asma On-gut Bey. Yı-kın Bey, Gri Kurtlar için değerli bir tüccardır. Sonuçta elimizde kaç tüccar var ki?"
"İki." dedi, başkomutan. Bu gerçek bir soru değildi ama yine de boş bulunup cevaplamıştı.
Us-lum ve Yı-kın Bey, Gri Kurtlar adına tüm Yir-Sup coğrafyasında ticaret yapan serbest tüccarlardı. Tun-gu halkından farklı olarak onlar kendi ürettiklerini değil; şehir, kasaba ve köy halkının ürettikleri malları yöre yöre gezerek satar ve bundan komisyon alırdı. Us-lum tatlı dilli, tok gözlü bir tüccardı ama Yı-kın, hırslı ve zehir dilliydi. Mir-gen, zehirli dillerin kar elde etmek için kullanabileceğini bu adamdan öğrenmişti. İlk tanıştıklarında ticaret sorumluluğunu yeni üstlendiği zamanlardı; kendisine, karşı tarafın zaaf ve açıkları bilmenin sadece siyasi ilişkilerde değil ticarette de faydalı olduğunu söylemişti. Us-lum ise ona tatlı dilli olmanın getirdiği samimiyetin bir çok kapıyı açacağını öğretmişti. Bu iki adamdan çok şey öğrenmişti ve faydasını görmüştü.
"Ona söyle birazdan kuzey kapısında onunla görüşeceğim."
"Kendisi güney kapısında bekliyor."
"Güney mi?" Ne ara Oltu Vadisine geçti? Onu en son Orman şehrinde sanıyordum. Ne de olsa oralıydı ve yılın bu zamanları deniz yoluyla Yılan Adalarına giderdi.
Yı-kın Bey, kervanıyla birlikte On-gut'un söylediği gibi kalenin güney kapısında duruyordu. En az bir düzine adam ve deve vardı. Orman şehri ahalisinin ekseriyeti sıradan insanlardan oluşuyordu, Kurt halkı gibi bir ongun tarafından korunmuyorlardı. Hatta diyarın her yerinde böyle insanların oluşturduğu kasaba ve şehirler vardı ama bu insanlar, yaşadıkları yörenin han ve krallarının tebaası olarak kabul görülürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yir-Sup Efsanesi 'Kurtların Savaşı'
FantasyDİKKAT! Bu roman, ScifiTR Okuma Listesinde yer almaktadır. Taht Oyunları ve Yüzüklerin Efendisi serilerini seviyorsanız bu seri tam da size göre. Yir-Sup devletinin yıkılmasının üzerinden 400 yıla yakın bir zaman geçmiştir. Devletin kurucu halkı Boz...