MİR-GEN
Mir-gen, yanında en iyi üç adam ve kardeşi Ev-ran'ı da almış, batı kulesinin altındaki gizli geçitten dışarı çıkmıştı. Uzun dar geçit yoğun küf kokuyordu. Attıkları her adıma dikkat ediyorlardı çünkü zemin, kalenin altından geçen nehir yüzünden ıslaktı. Mir-gen biraz kulak kabarttığında akan suyun sesini bile duyabiliyordu. Neredeyse rahatlatıcı.
Ev-ran heyecanla nefes alıp veriyordu, kapalı dar alanlardan nefret ederdi. Bunaldığını görebiliyordu. Babasının itirazına rağmen Ev-ran'ı yanına almak istemişti, böylece tecrübe kazanabilirdi. Koca Ulad-mur kendisini desteklemeseydi babasının izin vereceği de yoktu. Kur-sul Han'ın çocuklarına karşı bu kadar yumuşak olması artık hoşuna gitmiyordu. Malmuk'un oldukça zorlayıcı bir baba olduğunu biliyordu ve eğer kulaklarına gelen haberler doğru ise oğlu Hitay'ı savaş alanına göndermişti. Kendi babası ise neredeyse küçük oğlunu kızı ile birlikte saklanması için gönderecekti.
Bu ailede bu kadar sert ve güçlü bir ben varım. Ablası bile tüm o aklına rağmen fazla merhametliydi. Biraz katı ve hırslı olmak ona iyi gelirdi.
Dışarı çıktıklarında gökyüzü yıldızlarla süslenmişti ama bozkurtlar yenildiği için ayın karanlık yüzü ortaya çıkmıştı, en az üç gün daha karanlık kalacak ve sonra tekrar bozkurtlar dirilecekti. Bu, gökyüzünde gerçekleşen sonsuz bir döngüydü. "Ses çıkarırsanız işimiz biter." dedi, fısıltı ile.
Şahinlerin tüm o görme becerileri karanlık çöktüğünde işe yaramaz hale geliyordu ama Kurtlar sadece iyi duymaz aynı zamanda geceleri de iyi görürdü. Bu yüzden iki kat daha dikkatli olmaları gerekiyordu.
Yavaş adımlarla ordugaha yaklaşırken neredeyse nefes almaz olmuşlardı, çizmelerini çıkartmışlardı ki attıkları adım daha yumuşak ve sessiz olsun. Üzerilerine de çalılara benzer simsiyah bir pelerin örttüler, böylece gecenin karanlığında Kurtları bile kandırabilirlerdi. Çevrede zaten bodur çalıdan bol bir şey yoktu.
Koca Ulad-mur çocukken, Bozkurt atalarının çevre ile kolayca uyumlu hale gelip gözden kaybolmada usta olduklarını anlatmıştı. Bazen bir kaya gibi bazen de bir ağaç gibi göründüklerini söylemişti. Gündüzleri bile. Haftalarca yeraltında kalıp böceklerle beslenebildiklerini, düşman yaklaştığında da ansısızın saldırdıkaları da anlatılırdı. Hatta Oltu vadisinde, sınırlarda yer aldığı iddia edilen gizli yeraltı çukurlarının aslen Bozkurtlar tarafından Şahinlere karşı yapıldığı da anlatılırdı. Kesin bilen yoktu, şu ana kadar Karaların bunları kullandıklarına şahit olan duyan olmamıştı, bu yüzden doğru olma olasılığı var gibiydi.
Karaların ordugahına geldiklerinde derin bir nefes aldı ve bir süre sessizce durup izlediler. Kurt nöbetçiler disiplinlerini bozmamışlardı, kalanları her an hazır vaziyette dinleniyorlardı. Şahinler ise... Eh, onlar pek iç açıcı görünmüyordu. İşi Karalar kadar sıkı tutumuyorlardı ve bir kısmı kendini kımıza vermişti. Bazıları şimdiden çakır keyfi olmuştu. Mir-gen kınayan bir şekilde başını iki yana salladı. Bir de bunlar Şahinlerin en kıdemli birliği. Han nasıl biriyse ordusu da öyle olurdu. Şahinlerin ordusu da hanları Erest gibi ayyaştı.
Mir-gen değil savaş zamanında barış zamanlarında bile ağzına bir dirhem içki sürmezdi. Hem beynini hem de bedenini bozduğuna inanıyordu. Ayrıca insan için çok büyük bir zaaf haline dönüşüyordu ki şu an tam da o zaaf anlarından biriydi.
Genç bey arkasındakilere dönüp eliyle, Şahinler tarafından hareket edeceklerini işaret etti. Kımız testisinin dibini görmüş bu ayyaşlar yanlarından geçip gittiklerini fark edemezlerdi bile. Hasbelkader gören olsa bile sarhoşluk yüzünden yürüyen bir çalı olduklarını düşünür, dikkate almayıp kafayı vurup yatarlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yir-Sup Efsanesi 'Kurtların Savaşı'
FantasyDİKKAT! Bu roman, ScifiTR Okuma Listesinde yer almaktadır. Taht Oyunları ve Yüzüklerin Efendisi serilerini seviyorsanız bu seri tam da size göre. Yir-Sup devletinin yıkılmasının üzerinden 400 yıla yakın bir zaman geçmiştir. Devletin kurucu halkı Boz...