"Brrrrrrrr!!!"
'Gerçekten kışın gizemli kasaba çok soğuk!' Yorganıma iyice büründüm. Uyumak istedim ama sebebini anlayamadığım bir hüzün bulutu her tarafımı sarmıştı. Bir süre gözlerim kapalı bir şekilde bekledim. Yatağın sıcaklığıyla iyice mayışmıştım ki her zaman olduğu gibi Mabel'in sevinç çığlıkları tüm kulübeyi doldurmuştu. Galiba ilk defa yatağımdan sıçramadan kalkıyorum. Yatağımdan doğrulduktan sonra üstüme birşey giymeye üşendiğim için sırtıma yorganı alıp kış için getirdiğim terliklerle beraber aşşağı indim. Yanık üzüm kokuyordu. Merdivenlerin bitişinde hızlıca Ford'un elindeki keklere gözüm takıldı. Vay canına... Ford amca... Ilk defa onun birşey pişirdiğini görüyorum. Ama bu konuda pek te iyi olduğunu söyleyemiyeceğim. En az görüntüsü de kokusu kadar garip. Sofraya oturunca herkes hazırdı ve Ford elindeki kekleri dilimleyip sofraya koymaya başlamıştı bile. Başta ayıp olmasın diye iğrenerek ağzıma atmıştım ama şu an tadının gerçekten müthiş olduğunu hissediyorum. Herkes sessizce keklere saldırırken Ford da heyecanlı heyecanlı nasıl böğürtlen ve çileğin DNA'larını birleştirip yeni bir meyve elde edip keke koyduğunu anlatıyordu. Normalde olsa onu soru yağmuruna tutardım ama şimdi tüm vücudumla beraber beynim de donmuş durumda. Stan amca Ford'un lafını kesip hemeen konuşmanın gidişatını işe çevirdi. Verdiği görevler doğrultusunda Soos temizlik yapacak, Stan televizyonun karşısında sözde bizi denetleyecek, Ford kendi üretim lambalarını odalara yerleştirecek, Mabel kulübenin içindeki eşyaları kontrol ederken ben de yeni tabelaları ormana asıcaktım. Yine en ağır işi bana vermişti... Üzerime kalın birşeyler giyip, montu sırtıma atıp atkımı göz hizama kadar doladım. Hava gerçekten soğuk, ben be yapayım? Içimden Rocky'nin boks müziği çalarken dış kapıya doğru havalı sandığım ( ama üzerimdekiler yüzünden paytak paytak) şekilde yürüdüm. Elimi büyük bir özgüvenle kapıya attım ve kapıyı aç-... "AY ! ANAM! DONDUUUUUUUUUMMM!!!..." Olduğu gibi kapıyı geri kapattım. Ne soğuktu öyle yaa! Fizikten 45 alınca babamın bunu öğrendiği gün bana attığı bakışları bile bu kadar soğuk değildi. Mabel beni görmüş, hâlime gülüyordu. Stan amca ise elini kaşıdığı göbeğinden kaldırıp acele et işareti yaptı. Mebûren, kuyruğumu bacağımın arasına kıstırarak kendimi dışarı attım. Soğuğa biraz alıştıktan sonra ormanın içine doğru daldım.***
Veeeeeeeee son tabelaaa! Saatlerce dışarıda ağaçlara çivi çakıp tabela asıyordum. Ellerim, ayaklarım ve çenem tir tir titriyordu. Nihayet elimdeki çiviye son çekiç darbesini indirdikten sonra koşa koşa kulübeye gidip sıcak çikolatalara sarılarak huzura kavuşabilecektim.
-AAAAAAAAHHHHHHH!!!!!!
Elime inen çekiç darbesiyle geri geri sekiyordum ki birşeye takılıp düştüm. Düştüğüm yerde elimin acısı geçene kadar inledim. Kendime gelince takıldığım yere baktım. Merak etmiştim. O katı ve büyük şeyin üstündeki karları silkeledim. Bir buz kalıbı vardı. Içinde iseee...Ohhooohohoooo... Bu Ne Yaaa!!!... Şeklinde garipçe sevinerek çekiç ve çivilerle buzu kırmaya çalıştım. Kırıldıktan sonra içindeki kitabı özenlice çıkarıp kapağını inceledim. 4. bir günlük bulmuştum. Farkı dışı beyaz noktalı açık mavi renkteydi. Hızlıca içine göz attım. Bu baya baya kış günlüğüydü. Kışın bazı günlerinde olan olayları kar canavarlarını felan anlatıyordu. Ama şimdi okumanın hiç sırası değildi. Hızlıca dışarıdaki birkaç heykel, manzara gibi şeylerin tamire ve temizliğe ihtiyacı olup olmadığını kontrol etmeliydim. Biraz ileride Bill'in heykeli vardı. Karla kaplanmış... Bill heykelinin arkasına doğru baktığımda ise yerde, karın altında ucu çıkmış sarı birşey gördüm. Merakla karışık tuhaf bir hisle karı temizledim. Iyice büyük sarı birşey çıkıyordu. Kalan karı da silkeleyince gördüğüm manzara karşısında ürpermiştim. Bu bir çocuktu. Pekala benden büyük duruyordu. Sarı saçları, sıfır kol sarı kazağının içinden çıkan beyqz gömleği, siyah pantolonu, biraz uzun sarı ponponlu botları ve pürüzsüz bir teniyle karların arasında yatıyordu. Cildi yumuşacıktı ama soğuktu. Yaşıyor olması ümidi ile nabzını kontrol ettim. Atıyordu...fakat zayıftı... Hafif bedenini kucağıma alarak kulübeye koştum. Herkes farklı bir işle meşgul olduğu için beni fark etmemişlerdi. Kucağımdaki gençle odama gittim ve onu güzelce yatağıma yatırdım.
Evet... Yaşıyordu...ve anlaşılan iyileşene kadar ona ben bakacaktım...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
-BILLDIPP-
FanfictionBu ilk kitabım. Sevmenizi umuyorum. İçeriği açıklamak gerekirse başlıktan anlamışsınızdır zaten.( ͡° ͜ʖ ͡°)